Bu sabah KALİDA’nın sabah kahvaltına katıldım. Başkan Gemci nazik, mütevazi ve samimi üslubuyla umarım her zaman çevresinde bir gönül insanı olarak hatırlanıyor ve takdir ediliyordur.
Osman Gemci kardeşimiz samimi ve bir şeyler yapma çabası içinde olan, yüzünde gülücüklerin hiç eksik olmadığı saf bir Kahramanmaraşlı.
Kalida’nın bu günkü konukları da “dostluk noktasında samimiyet sınavını en azından benim açımdan geçmiş olan” milletvekili sayın Veysi Kaynak ile sayın Poyraz’dı.
Bu denli gül yüzlü gönül ehli, yüreğinde sevgi tomurcukları hep genç kalan son dönemde yazdığı yazılar ve konferansları ile insanları etkileyen sanatçı, yazar ve düşünce adamı Engin Noyan’da kahvaltıda yerini aldı.
O yüreğinin taa derinliklerinden gelen sevgi dolu, ihlas dolu ses tonu ile üç beş kelam etmesi sanırım herkesi mutlu etmeye yetti. Bu güzel insan Engin Noyan’dı. Bu akşam Necip Fazıl Kültür Merkezinde konferansı var. Mutlaka takip etmenizi isterim.
Bu yazıları yazarken ikindi ezanı okunuyordu.
Bir yandan ambulans sesinin insan yüreğini burkan üzüntüsü ve ezanın yürüklere ferahlık getiren çağrısı.
Dünyaya baki kalan kimse var mı?
Dünya malı için, makam için, mevki için, para için, pul için bu denli hırsa ne gerek var?
İntikam duyguları ile adeta insanların birbirlerini boğazladığı günümüzde, insan oğluna lazım olan “sevgi” insan oğluna lazım olan “merhamet” insan oğluna lazım olan “Allah korkusu” bunlardan yoksun kalan insan, dünyanın en zengini olsa ne yazar?
Mutlu olabilir mi?
Mutluluk para ile satın alınabilinir mi?
O gönül adamı Engin Noyan’ın sarf ettiği birkaç söz beni uyuduğum gaflet uykusundan uyandırır gibi oldu.
Dostlar; parayla sadet olmuyor. Ama parasızda olmuyor. O halde yaşamımızın her anını para kazanma hırsına mahkum etmeyelim. Kefenin cebi yok.
Malumunuz olduğu üzere, Ak Parti’den Belediye Meclisine müracaat ettim.
Yazdığım köşe yazıları her zaman beni bağlar. Beni tanımadan, benim ile ilgili “yargısız idam kararları” veriliyor. Bu insafsızlıktır.
Ben her şeyden önce “gazeteciyim”
Ve bu işten başka bir işimde yok.
TBMM’de bir çok gazeteci ve köşe yazarı kendilerine yakın bulduğu siyasi partilerden seçilerek ülkeye parlamenter olarak hizmet etmeye çalışıyor.
Aynı insanlar günlük gazetelerde köşe yazarlıkları da yapıyorlar. Tahmin etmiyorum ki; gazetecilik mesleğini siyasi partinin vekilliği uğruna da kötüye kullanmıyorlar.
Ne oluyor peki bize böyle?
Benim ile ömründe bir defa oturup çay içmeyen, benim ile ilgili doğru dürüst bir bilgiye sahip olmayan bu ismi bile yanlış olan arkadaşlarımız neden yazdıklarımızdan bu denli rahatsız oluyorlar?
Sevgili dostlar,
Sevgili Kahramanmaraşlılar;
“Gıybet ve iftira!” Müslüman’ın yapacağı şey değildir. Gıybet ve iftira atanların da Müslümanlıkla ilgilisi yok.
Ben sadece Kahramanmaraş’a, kentin gelişimine katkı yapmaya kendimi hazır gördüğüm için buna müracaat ettim.
Ayrıca bir birey olarak “elimi taşın altına koyma yürekliliğini gösterdim”
Yüreklilik iftira atmak değil, kendini sorumlu hissetmektir.
Biz de kendimizi önce Allah’a sonra da insanlara, hemşehrilerimize hizmet noktasında sorumlu gördüğümüz için de mücadele bayrağını açtık.
Ondan sonrası Allah’adır.
Ve herkesi samimi ve dürüst olmaya davet ediyorum. Çünkü daha ne kadar yaşayacağımızın garantisi yok.
“kefenin cebi de yok!..”