Enver Paşa;
8 Aralık’ta Yavuz zırhlısı ile Trabzon’a limanına çıkar.
13 Aralık’ta Erzurum’a gelir.
15 Aralık’ta Köprüköy Muharebeleri’nin yapıldığı bölgeyi teftiş eder.
19 Aralık’ta Hasan İzzet Paşa’nın 3. Ordu K.lığından istifası üzerine 3. Ordu Komutanlığı görevini de uhdesine alır.
Aralık ayının son haftaları ile Ocak ayının başlarında Erzurum, Kars, Sarıkamış civarında sıcaklık -30’lardadır. Arazinin dar geçitlerden dağlardan meydana gelmesi ile çetin kış şarları birleşince ordu birliklerinin hareket yeteneği iyice yavaşlar.
Ayrıca, silâh, araç-gereç ve lojistik desteğin yapılamaması askerin moralini bozar.
Konuyla ilgili Yarbay Selahattin’in ifadesi şöyledir:
“Asker; enginlerde dere içlerinde, orman bucaklarında nerede bir kara nokta, nerede duman çıkan bir ocak gördüyse oraya sarıldı ve kolordu dağıldı. Subaylar çok uğraştı. Fakat, kimseye sözlerini duyurma güçleri kalmamıştı. Hâlâ, gözümün önündedir. Yol kenarına karın içine çömelmiş bir er, bir yığın karı kollarıyla kucaklamış titreyerek, feryat ederek dişleriyle kemiriyor, tırnaklarıyla kazıyordu. Kaldırıp yola çıkarmak istedim. Er önceki hareketini, feryadını, dişleriyle tırnaklarıyla çabalamasını hiç bozmadı ve beni hiç görmedi. Zavallı delirmişti.
Bu şekilde, bu lânetli buzlar içinde biz, belki 10 binden fazla insanı bir günde karların altında bıraktık ve geçtik.” [1]
Rizeli Er İrfanoğlu İsmail ise şunları anlatır:
“… Kar ve açlık yüzünden 10. Kolordu, Allahüekber Dağları’nda fecinin fecisi olaylar yaşamıştı. Harekât, diz boyunu aşan karın üzerinde başlamıştı. Geceleri, müthiş don oluyor, yaralıların hepsi dondan ölüyorlardı. Çadır olmadığından binlerce kişi elbiseleri ile birbirlerine sarılarak karların üstünde yatıyorlardı. Soğuktan cephane ve silâh ve onu tutan el donmuştu. Asker, çam ağaçlarını yakarak ısınmaya çalışıyordu. Açlık, dayanılmaz hâle gelmiş; ölmüş at ve katırların etleri yenilmeye başlanmıştı. …
Bir yanda kar, bir yanda soğuk, bir yanda kirlenmişlik, bir yanda bit ve açlık… En kötüsü ne yapacağımızı bilememek… Küçük gruplar halinde ormanda dolaşıyoruz; bazen savaşıyoruz, bazen çekiliyoruz.” [2]
Harekâta katılan subaylardan Ziya YERGÖK ise hatıralarında şunlardan bahseder:
“Pislik ve sefalet son dereceye varmıştı ki, askerin yanına yaklaşılmıyordu. Pis kokmayan er yok gibi idi. Bu sefalet yüzünden taburların mevcudu 300’e kadar düşmüştü. Verdiğimiz genel yoklamalarda hasta sayısının çokluğu, er mevcudunun azlığı üst makamların dikkatini çekmiş ve nedenini sormuşlardı. Neden açıkça anlatılınca hiçbir ses çıkmamıştı.
Açlık ve izdiham acınacak bir durum yarattığı gibi, soğukta köy evlerinin yakılıp yıkılmasına da neden oldu. Öyle durumlarla karşılaşıldı ki, şaşırmamak elde edğil. Asker yattığı, barındığı binayı yıkıp yakmaya kalkışıyor; sonra da açıkta kalıp soğuktan donacağını aklına getirmiyordu.” [3]
Alman subay Felix GUZE’nin hatıralarından aktardığımız şu cümleler de yabancı subay gözüyle olumsuz kış koşullarını ve felaket dönemini yansıtması açısından önemlidir:
“Allahüekber Dağları’nda çok kar vardı. Gerek kıtaat ve gerek toplar çok zorluklarla ve çok döküntü vererek bir dağı aşabiliyorlardı.
… Ardahan civarında soğuk sıfırın altında 36 derece ölçülmüştü. Birçok mevziide donmalar, kara batma vukuatı olmuştu. … 27 Aralık sabahı taarruz başladığı zaman 17. Tümen’de taarruz edecek güç kalmamıştı.
Asker; cephanesiz, aç ve çıplak kaldı. Askerin giyimi son derece zayıftı. Ordu, kışa göre teçhiz edilmemişti. Yazlık elbise ile dolaşan erler vardı.
Rus askerlerinde üşümek yoktu. Ayaklarında çizme, üstünde meşin ceket ve gocuk, başında papak vardı.” [4]
***
Sarıkamış Harekâtı’nın yapıldığı aylarda, ortalama 100 binlik kişilik bir ordu için toplam yatak sayımız; resmî rakamlara göre 1950‘dir. Bu hasta yataklarının büyük bir bölümü Erzurum ve Hasankale Hastanelerinde, çok azı da askerî revirlerde bulunur. (Erzurum’da bulunan hastanedeki yatak sayısı ise 900’dür.)
3. Ordu Başhekimi Albay Kemal Bey, bir taraftan Genelkurmay Karargâhı’na “Ordu’nun sağlık teşkilâtının savaşa hazır olduğu” nu rapor eder; diğer taraftan ise kendi hastalığını bahane eder, rapor alarak Erzurum’dan ayrılır.
Sarıkamış Harekâtı’nın faciaya dönüşmesinin ana sebeplerinden biri de salgın hastalıklardır. Bunların başında TİFÜS (Ordu Humması) gelir. 10. Kolordu Komutanı, sonradan 3. Ordu Komutanı olan Hafız Hakkı Paşa, 13 Şubat 1915’de tifüsten ölür. Hekimlerin bir kısım ölüm sebeplerinin başında da TİFÜS gelir.
Sağlık personelinden; 132 doktor, 25 eczacı, 1 diş hekimi ve 7 son sınıf tıp öğrencisi TİFÜS’ten şehit olur. Hatta, tifüs saflını sivil halka da yansımış, Erzurum’da her gün ortalama 30 kişi tifüsten ölür. [5]
3. Ordu’da görev yapan sağlık personelinin 21’i Rum, 15’i Ermeni, 1’i ise Yahudi kökenlidir. ERMENİ kökenli doktorlardan bazıları, ORDUDAN FİRAR EDEREK YA SAVAŞ DIŞI KALIR VEYA RUS ORDUSUNA KATILIR. [6]
Çar II. Nikola’nın Tiflis’te yaptığı aşağıdaki konuşma da, Türk düşmanlığı ve Rus-Ermeni iş birliğini belgeleyen bir konuşma olarak tarihe geçer:
“Ey Ermeniler! Doğudan batıya kadar, Büyük Rusya’nın bütün halkı, çağrımı büyük bir hürmetle kabul etti.
Beş asırdan beri birçoklarınızın altında ezildiği, hâlâ ezilmekte olduğu Osmanlı’nın yönetiminden ve baskısından kurtulup hürriyetinize kavuşacağınız saat geldi.
Ey Ermeniler! Çarlar hükümeti altında kan kardeşlerinizle birleşerek son anda özgürlük ve adalet nimetine kavuşacaksınız.” [7]
***
Sarıkamış Harekâtı’nda, donarak, çarpışarak, açlıktan ve hastalıktan şehit düşen asker sayımız konusunda birbirinden farklı rakamlar verilir. Hatta, Çeşitli zamanlarda Genelkurmay’ın verdiği rakamlarda bile farklılıklar bulunur. Türklerin ve Rusların kayıplarıyla ilgili olarak Türk Genelkurmay’ın verdiği son rakamlar, aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.
22.12.1914 18 Ocak 1915 Toplam Şehit
9. Kolordu : 36.784 00.000 36.784
10. Kolordu : 48.943 2.200 46.743
11. Kolordu : 27.019 5.200 21.819
2. Süvari Tümeni : 5.428 1.500 3.928
TOPLAM : 118.174 8.900 109.274 [8]
(Kayıpların % 90’ı donarak şehit olmuştur.)
Bir başka kaynaktaki Genelkurmay verilerine göre: Toplam 90 bin asker savaşa katılmıştır. Bunlardan; 60 bin şehit, 15 bin yaralı, 7 bin esir bulunur. Fevzi Çakmak da şehit sayısını 60 bin olarak söyler. [9]
Türk Genelkurmay verilerine göre Rusların kayıpları ise: Toplam 32 bin insan öldü. Bunlardan 9 bini donarak öldü. 2-3 bin asker ise Türkler tarafından esir edildi. [10]
***
Sarıkamış Harekâtı’nı özetlemesi ve Harekât’ın FACİA’ya dönüşmesinin temel özelliklerini vermesi bakımından aşağıdaki ifadeler de oldukça önemlidir.
“Sarıkamış Harekâtı’nın baş aktörleri olan Enver paşa ile Hafız Hakkı Paşa; çok bilgili, cesur, enerjik ve yetenekli komutanlardır. Ancak, harekât esnasında neredeyse birbirlerine karşı kayıtsız kalmayı yeğlemişlerdir. Böyle büyük bir harekâtın gerektirdiği çok sıkı bir iş birliği içinde olmamayı tercih etmişlerdir. Sonuç olarak, harekâtın başarısızlığında asıl hata mevsimin ve doğa şartlarının ağırlığından çok, özellikle bu komutanların harekâtın yapılış tarzındaki aceleci, inatçı ve kendi başına buyruk tavırlar sergilemeleridir.
Eğer, lojistik yönden iyi hazırlanmış, stratejik ve taktik kurallara uygun, komutanların birlikte düşünüp, birlikte karar aldıkları plânlı bir harekâtla, başarı şansı yine de çok büyük olurdu.” [11]
***
BUNLARI NİÇİN ANLATTIK? Geçmişten ders alalım, diye anlattık. Ülkemizin siyasîleri, üst düzey bürokratları, aydınları ve topyekûn millet olarak geçmişimizi unutmayalım, diye anlattık. Gelecekte, yeniden facialar, tehlikeli dönemler yaşamayalım, diye anlattık.
Yüce Rabbimiz, inşallah, bir daha bu türden facialar yaşatmaz; inşallah, yeni faciaların oluşmasına zemin hazırlayan siyasîleri ve üst düzey bürokratları ülke yönetiminde etkin makamlara getirmez. Milletin refah ve mutluluğu için, milletin mağlup olmaması, hep başarılı olması için şartlar bellidir:
BİLGİYE ULAŞMIŞ, BİLİNCİ YAKALAMIŞ, AHLÂKLI BİR HAYAT TARZINI BENİMSEMİŞ VE İHLASLI DİNDAR NİTELİKLERE SAHİP BİR MİLLET…
***
DİPNOTLAR:
[1] Yarbay Selahattin, “Kafkasya Cephesi’nde 10’uncu Kolordu’nun I.Dünya Savaşı’nın Başlangıcında Sarıkamış Muharebeleri’nin Sonuna Kadar Olan Harekâtı”, Hazırlayan Heyet: Genkur.Bşk. ATASE Yayınları, Ankara, 2006, s.121
[2] “İrfanoğlu İsmail Efendi’nin Esaret yılları Hatıraları”, “Allahüekber Dağları’ndan Sibirya’ya”, Hazırlayan: Rıza İRFANOĞLU, İstanbul, 2004, s.41-45
[3] “Tuğgeneral Ziya YERGÖK’ün Anıları”, “Sarıkamış’tan Esarete”, Hazırlayan: S. ÖNAL, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2005, s.78 / 100-101
[4] Felix GUZE, “Büyük Harpte Kafkasya Cephesi’ndeki Muharebeler”, Çeviren: Kaymakam Nazmi, 79 Numaralı Askerî Mecmua Tarih Kısmı, Ankara, 1931, s.50
[5] Tevfik SAĞLAM, “Büyük Harpte III Ordu’da Sıhhî Hizmet”, Askerî Matbaa, İstanbul, 1941, s.7/12
[6] Hanri BENAZUS, “Sarıkamış Faciası”, Toplumsal Dönüşüm Yayınları No.: 322, Araştırma ve İnceleme No.: 128, Sultanahmet Matbaası, 1. Basım, İstanbul, 2006, s.10
[7] Süleyman KOCABAŞ, “Sarıkamış Faciası – Aralık 1914”, Vatan Yayınları, Birinci Baskı, Eylül 2007, İstanbul, s.68 (Ermeni Komitacılarının Âmal ve Harekât-ı İhtilaliyesi”, Matbaa-i Âmire, İstanbul, 1332, s.105)
[8] Hanri BENAZUS, “Sarıkamış Faciası”, Toplumsal Dönüşüm Yayınları No.: 322, Araştırma ve İnceleme No.: 128, Sultanahmet Matbaası, 1. Basım, İstanbul, 2006, s.8-9
[9] Süleyman KOCABAŞ, “Sarıkamış Faciası – Aralık 1914”, Vatan Yayınları, Birinci Baskı, Eylül 2007, İstanbul, s.78 (Genelkurmay Başkanlığı, Kafkasya Cephesi, Cilt: 1, s. 535-536 / Fevzi Çakmak, I. Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesi, Genkur. Bşk. ATASE Yayınları, Ankara, 2005, s.74)
[10] Genelkurmay Başkanlığı, Kafkasya Cephesi, Cilt: 1, s. 536
[11] Hanri BENAZUS, “Sarıkamış Faciası”, Toplumsal Dönüşüm Yayınları No.: 322, Araştırma ve İnceleme No.: 128, Sultanahmet Matbaası, 1. Basım, İstanbul, 2006, s.304