Ülkemiz de 2023 yılı için seçim sathına girmiştir. Aslında ülkemizin seçim sathına girmesi daha önce olmuştur. Daha bizim ülkemizde seçim startı başlamadan dış güçler Türkiye’yi hedef alıp kendi seçimlerinde argüman olarak kullanmışlardır. Türkiye düşmanlığını Erdoğan düşmanlığı altında göstermeye başlamışlardır.
Hatta Biden seçim zamanında “Erdoğansız bir Türkiye istiyoruz, bunun için içerdeki muhalefeti destekleyeceğiz. “ beyanında bulunmuştur. Avrupa ülkeleri liderlerinin de bir çoğu Erdoğan karşıtı ve söylemleri aynı. Yine Pkk ve FETÖ sevicileri de Erdoğan hükümetinden rahatsızlar. Bir an önce iktidarın değişmesini bekliyorlar.
Peki neden artık bu dış güçler bizim seçimimize doğrudan karışır oldular? Hatta nasıl oluyor da başka bir ülkenin lideri doğrudan Türkiye seçimlerine müdahil olma pervasızlığını gösteriyor? Dışarıdan yapılan bu müdahaleyi nasıl anlamalıyız? Türkiye’deki muhalefet bu müdahil olmayı nasıl anlıyor? Türk milleti, seçime müdahil olma pervasızlığını nasıl değerlendiriyor?
Ülkemiz bir 15 Temmuz tehlikesini atlattı. İçimizdeki ajanlar ayıklanmaya başlandı ve bu durumdan başta ABD rahatsız oldu. Düğmeye bas darbe yapılsın oyunu tutmaz oldu. Dış düşmanlarımız ile muhalefetin kullandığı dil paralellik arz ediyor. Dünyada ses getiren ve harikalar yapan Siha-Tiha milli silahların durdurulması, doğal gaz çalışmalarının durdurulması, petrol arama çalışmalarının durdurulması, Suriyeli mültecilerin ülkelerine gönderilmesi, Kanal İstanbul’un iptali, Suriye’deki operasyonların durdurulması, Başkanlık sisteminin değiştirilmesi gibi söylemler açıkça seçim vaadleri olarak sıralanmaktadır.
Bütün bu olayları milletimiz gözlemlemektedir. Geçmişteki Adnan Menderes’e yapılan haksızlıklar ile Sayın Erdoğan özdeşleştirilmektedir. Şimdilik ekonomik buhrandan medet beklenmektedir. EYT liler için ödeme yapılmasının dahi zor olacağı düşünülmektedir. Maaşa yapılan zamlar kimilerince yetersiz görülmekte, tüm sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi vaadleri gibi konular gündemde tutulmaktadır.
Bir araya gelen muhalefet kendi aralarında her konuda henüz birlikteliği sağlamış değiller. Daha bu görüşmeler çok su götürür. Görülen o ki Cumhurbaşkanlığı ismi muhalefete verilecek ve sonra deklare edilecek. Sanki muhalefet yapmak yerine yıkmayı vaat etmektedir. Bu vaadleri halkımız görüyor ve kıyas yapıyorlardır. Geçmişte seçim meydanlarında halka iki anahtar vaat edilmişti. İktidara gelindiği zaman ise “İktidara tek başına gelmedik” demişlerdi.
Her yeni iktidar geldiğinde; borç altında olan bir hükümeti devr aldık. Şimdi kemer sıkma zamanı demişlerdir. Başta IMF ye diyet borcu ödenmekteydi. Bilahare arkalarındaki iş adamları ve gizli iktidar ortaklarının taleplerini karşılamaya çalışıyorlardı.
Uzun süreli bir iktidar ise zamanla zayıflamaya ve rehavete düşmektedir. Bakanlıklarda ve Kamuda gizli FETÖ cülerin halen kendilerini korudukları, hatta kendilerine engel gördükleri dindar kişileri saf dışı ettikleri bilinmektedir. Yolsuzluk ve rüşvetin tam olarak önlenemediği bir gerçektir. 1990 yılları içerisinde memura, maaşı az diye kredi kartı verilmiyordu. Şimdi ise kredi kartı olmayan yok. Düşük faizle şöyle ya da böyle herkes faize bulaşır oldu. Ev, araba ve ihtiyaç derken bir adımımız bankaya uğrar olduk. Tabi borçlanarak lükse de alıştık. Şükrümüz azaldı, isteklerimiz çoğaldı.
Dış politikamız güçlü, yer altı kaynaklarımız çıkarılmaya başlandı, milli silahlarımız çoğaldı. Her nimetin bir külfeti olduğu gibi devlet de vergileri arttırıyor. Pkknın etkisizleştirilmesi de önemli bir başarıdır.
Bu itibarla ülkemizdeki 2023 seçimlerin, sadece ülkemiz için değil dünya düzeni için de önem arz etmektedir. Öyle görülüyor ki, Türk Milleti bu seçimle büyük bir imtihan verecektir. Velhasıl neye layıksak, öyle yönetileceğiz.