21 Mart 2018 tarihli yazımda demiştim ki:
"Bir yıldır yazıyor ve söylüyorum; Başbakan ve Bakan düzeyinde yapılan açıklamalara rağmen yine ısrarla vurguluyorum. 2018 Ekim veya Kasım ayında erken genel ve yerel seçimler yapılma ihtimali yüksek. İKTİDAR PARTİSİ BAŞTA OLMAK ÜZERE, BÜTÜN SİYASÎ PARTİLER, ERKEN SEÇİM İÇİN HAZIRLIKLARINI NERDEYSE BİTİRDİ..." (Kuzey Haber Gazetesi, Sayı: 29, S. 3)
Milletimiz, 24 Haziran'da milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimi için sandığa gidiyor... Erken seçimlerin olacağını aylardır yazıyor ve söylüyordum; lâkin, Ekim-Kasım 2018'de olabileceğini daha mantıklı buluyordum. Tahminimden de önce "BASKIN ERKEN SEÇİM" bendenizi de şaşırttı desem, yanlış olmaz.
Peki, niçin bu kadar baskın erken seçime gidiyoruz?
Cumhur İttifakı tarafına bakacak olursak, Ekim-Kasım aylarında yapılacak bir seçim, ekonomiyi daha kötüye götürecek ve ülke istikrarı sarsılacaktı. Bir an önce seçimi yaparak, istikrarlı yönetim devam etmeli idi..
Muhalefet kanadından ise durum daha farklı idi. Ve baskın erken seçimin iki temel nedeni vardı. Birisi; İYİ PARTİ'nin seçime girmesini engellemek veya seçim dışı bırakmak... Diğeri ise, metal yorgunluğun devam etmesi ve iktidar taraftarlarının ülkeyi iyi yönetememesinden kaynaklanan sorunların katmerleşmesi... Bu ikinci nedenden dolayı Cumhur İttifakı daha büyük yara alacaktı ve ne kadar geç seçim olursa; Cumhur İttifakı, o kadar seçmen oyunu kaybedecekti.
Hangi nedenlerle olursa olsun, iki aydan az bir süre içinde seçim olacak...
***
Peki, bu seçimin galibi kim olacak?
Bu konuda da gerek iktidar, gerekse muhalefet cephesi, kendilerinin seçimden zaferle çıkacağını ifade etmekteler. Sanki, bir meydan muharebesinden çıkacakmış gibi. Oysaki, her seçim zamanında veya erken yapılsın, demokrasinin temel niteliklerindendir. Maalesef, seçimlere bu gözle bakan siyasetçi sayısının çok az olduğunu düşünüyorum. İktidar ve muhalefet temsilcilerinin kürsülerden, tv. ekranlarından birbirlerine ağza alınmadık galiz ve ahlâk dışı söylemler yansıtmaları, bu düşüncemin belgesi olamaz mı?
SORU: "Millet kazansın yerine; yeter ki, biz kazanalım, her ne pahasına olursa olsun!" anlayışından ülkemizin siyasetçileri ne zaman uzaklaşacak? Siyasetçiler, birbirlerinin kirli çamaşırlarını saçmadan ve geçmişte yapılan yanlışları her fırsatta dile getirmeden, düzeyli bir siyaset anlayışı bizim ülkemize ne zaman gelecek? Ülke yararına projeler sunarak, sağduyulu, milleti ihlasla kucaklayan ve düğün ortamında seçim dönemlerini ne zaman göreceğiz?
EL CEVAP: Düzeyli, bilgili, bilinçli, ufuklu, ihlaslı vatanperver, milletle barışık ve nitelikli siyasetçileri öne çıkarmakla... Bu mümkün mü? Elbette... Peki, nasıl? Millî tarih ve millî kültür içerikli, akıl ve bilimi ölçü alan eğitim sistemi ile... Bunun için de en azından bir çeyrek yüzyıl daha gerekiyor, kanaatindeyim. Yani, millet bilinçli olmalı...
Her şeyden önce, millet; önüne sunulan aday profillerini iyi takip etmeli... Hangi parti olursa olsun, nitelikli ve düzeyli adayların daha çok olduğu partiyi desteklemeli. Yani, artık "FANATİK PARTİCİLİK" anlayışından uzaklaşılmalı. "TERCİHLİ SEÇİM SİSTEMİ"nin olması gerektiğini birkaç kez yazdım; konuştum. Hiçbir partinin üst düzey temsilcileri, zerre kadar olaya sempatik bakmadı.
BU GİDİŞLE, YİNE AHBAP-ÇAVUŞ İLİŞKİLERİ İLE VE SEMBOLİK MÜLÂKATLARLA ADAY SEÇİMLERİNE GİDİLECEĞİ KANAATİNDEYİM. Durum böyle olunca, milletin istemediği adaylar, listelere girecek, akabinde de siyasette kısır döngü ve kirli söylemler devam edecek. Madem, tercihli seçim sistemi yok; öyleyse, oy verirken, güven telkin eden adayların partilerine yönelmekte millet menfaati söz konusudur.
***
Erken söylemek ölçüm değildir. Buna rağmen, kısaca şu düşüncelerimi de okuyucularımla paylaşmanın millî görev olduğuna inanıyorum.
AK PARTİ teşkilâtlarında "metal yorgunluğun" bittiği kanaatinde değilim. 16 yıldır, büyük hizmetlere imza attığı, malum. Ama, öbür taraftan da rantiyeci, şarlatan, dünyevî menfaatler doğrultusunda münafık niteliklere sahip pek çok insanın AK PARTİ kadrolarından hâlâ temizlenmediği kanaatindeyim. Ordumuzun ve milletimizin özverisi ve üstün fedakârlığı ile başarılı olduğumuz ZEYTİNDALI HAREKÂTI ile AK PARTİ'nin metal yorgunluğu üstünden attığı düşüncesine de hiç sahip değilim.
Seçim ortamına girmiş olduğumuzdan mıdır nedir, Mümbiç'ten hiç söz edilmez oldu. Kandil ve Sincar'a havadan yapılan birkaç operasyon dışında, SURİYE ve IRAK unutuldu. Hele hele MUSUL ve KERKÜK sözü, hiç edilmez oldu. İktidar temsilcilerince, seçimden sonra, bu alanlarda yapılacak hareket tarzı üzerinde de durulmamakta... MÜMBİÇ'İN 50-60 KM. GÜNEYİNE GİDİLMEDEN, MUSUL VE KERKÜK ÜZERİNDE TARİHÎ VERASETİMİZ, BÜTÜN DÜNYAYA İLÂN EDİLMEDEN, YENİ EYLEM POLİTİKALARI OLUŞMADAN YAPILACAK KURU SÖYLEMLERİN MİLLET HUZURUNDA NE KADAR YANSIMASI OLACAĞINI, SONRAKİ ZAMANLARDA GÖRECEĞİZ.
Sayın ERDOĞAN ve Sayın AKŞENER dışında cumhurbaşkanı adayları da henüz belli değil. Önceki yazılarımda ifade ettiğim gibi Saadet Partisi ile HDP'nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde kilit olduğunu bir kere daha vurgulamak istiyorum. Netice itibariyle, cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalacağı kanaatindeyim. İlk tur veya ikinci turda cumhurbaşkanı kim olursa olsun, tek temennimiz MİLLET kazansın.
Pek çok partinin yönetimindeki insanların çoğunu, ya bizatihi tanıyan veya basın yoluyla yakından takip eden biri olarak, ülkemizin kötü gidişini değiştirmede mevcut siyasetçilerimizin çok da etkin olacaklarını düşünmüyorum. AK PARTİ'yi 16 yıldır destekleyen, Sayın ERDOĞAN'ın, teşkilâtlardaki rahatsızlıkları görmediğine, önlem almadığına inanan bir kesim bulunmaktadır. Bu kesimin sandıkta nasıl karar vereceğini, 24 Haziran gecesi göreceğiz.
***
Merak edenler için söyleyeyim: Sayın ERDOĞAN'ı hâlâ mevcut liderler içinde en nitelikli görüyorum. Lâkin, AK PARTİ de dahil, partilerimizin verdiği görüntüden memnun olduğum söylenemez. Şimdiden "aday adayı" olarak çıkan kimi isimleri gördükçe de ülkemizin geleceği konusunda karamsarlığım artıyor. Bu nedenle, bütün partilere eşit mesafede bir duruş sergilemek istiyorum. Ülke menfaatlerinden ziyade, kişilerin menfaatleri dikkate alınarak yapılacak aday belirleme sisteminin de bir parçası olmak istemiyorum. Onun için de, hiçbir partiden aday adayı değilim.
Hareketli iki ay geçireceğimiz kesin...
"Niyet hayır, akıbet hayır!" ölçüsü doğrultusunda, ülkemize, milletimize ve tüm Müslümanlara hayırlar gelmesini diliyorum.