30 Mart seçimleri bitti ama tartışması bitmedi. Özellikle “bilinçli” bir şekilde, “planlı” olarak seçimlere şaibe bulaştırmak ve insanları sokağa dökme adına az uğraş verilmedi, bazı yerlerde halen bu çaba sürüyor.
Oysa seçimler bitti…
İtirazlar olur, doğaldır…
Şaibe hissedilen sandıklara itiraz edilir, yeniden sayılır.
Her sandıkta, 300-400 seçmen var.
İlkokul çocuğuna da söylesen, hiç okuma yazması olmayan birisini de görevlendirsen, bu sandıkları saymakta sorun çıkarmaz.
Ama sorun, sandığı saymak değil, oyları kendi lehine çevirmenin yolunu aramaktan öte, “kafalarda soru işareti bırakmak.”
Yoksa herkes sandıktan ne çıktığını biliyor; kazanan da, kaybeden de…
Her sandıkta, her partiden görevli var.
Oylar sayılıyor, tutanaklar tutuluyor ve ilçe seçim kurulları bunları tek tek toparlıyor.
Yok elektrik kesikti, yok ders çalışamadım, yok halkıma ulaşamadım, yok oylarımı çaldılar, yok ölülere oy kullandırdılar…
Bütün bunları, hangi partili söylerse söylesin, mızıkçılığına bahane aramaktan öte bir şey yapmıyordur.
Zaten itiraz ettiğinde haklılığın ispatlanırsa ve oylar lehine dönerse kazanabiliyorsun. Bunun sadece bugün değil, onlarca yıldır örneği var.
Ama “bu kenti, bu ilçeyi” bir başka partiye kaptırmayı hazmedememe sorunu varsa o başka. Onun için de madensuyu kesin çözümdür…
Söyleyeceğim bu değil elbet…
Seçim bitti ve şimdi, sorunları çözmenin tam zamanı.
Herkesin kendince beklentisi var; işçi, memur, emekli, esnaf, ziraatçı, sanayici, öğrenci…
Kentlerin düzenlenmesi, eksik ve aksaklıkların giderilmesi…
İnsan hakları konusunda yapılması gerekenler var…
Yeni anayasa yapamamanın ayıbını üzerinden atamayan bir meclis var, siyasi partiler var ve orada halk için siyaset yaptığını söyleyenler var.
Ve adalet, adil olmayı bekliyor.
Bütün paralel yapılardan, bütün kin ve nefretten, hatta bütün sevgilerden arınmış bir adalet arayışı var.
Seçim bitse, sorunlara bakma zamanı olacak.
Ama muhalefet seçimi bitirmiyor.
İşine gelmiyor.
Çünkü hükümetin çözmesi gereken sorunları dillendirmesi gerekecek.
Bırakın çözmeyi, dillendirecek kapasiteye sahip olmayan bir muhalefetimiz var.
Oysa eskiden çok daha farklıydı.
Seçimi CHP’nin koalisyonu kazandığında Adalet Partisinin Genel Başkanı Süleyman Demirel, seçimin bittiğini, şimdi hükümetin çalışmasının zamanı olduğunu söylerdi.
Ve kendisi çözmeyeceği için de ortaya o kadar çok sorun koyardı ki, bazen biz bile şaşırırdık; bu kadar sorun var mıydı diye…
Seçimleri Adalet Partisinin koalisyonu kazandığında ise bu defa CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’e konuşma hakkı doğardı.
Seçimler bitmişti, dış borçlar artmıştı, iç borçlarda ödeme bekleyenler vardı. Halk eğitime ve sağlığa yatırım bekliyordu, yollar, köprüler ve daha neler neler…
Şimdi ise seçimin bittiğini ve çalışma zamanının geldiğini iktidar söylüyor, muhalefet ise “aman seçim bitmesin, AK Parti daha çok hizmet etmesin” diye sanki köstek oluyor.
Bu işte bir yanlışlık var.
Ve bu mantıkla ne iktidara oynanır, ne muhalefete.
Muhalefet, iktidarın “yapmadıklarını” eleştirecek, “yaptıklarına” ise destek veriyorsa dahi sesiz kalacak.
Oysa bizdeki muhalefet, iktidarın “iyi şeyler yapmaması” adına özel bir eğitim almış gibi.
Hatta bu ulusal güvenlik de olsa, ülkenin geleceğinin karartılması da olsa, komşuyla savaşa girme de olsa değişmiyor.
Devlete paralel bir yapıya, en başta muhalefetin karşı çıkması gerekirken, “paralelle kol kola” seçime gidebiliyorlar.
Hâlbuki muhalefet için “paralel”, bulunmaz bir “saldırı” fırsatıydı, beceremediler.
Hükümeti sıkıştırmak, “sen nasıl hükümet ediyorsun” demek ve “devletin içindeki odakları temizle” diye çıkışma şansını kaçırdılar.
Bu şansı yakalasalardı, seçimlerde bu kadar ağır hezimete uğramazlardı da…
Ancak, bizim muhalefet, “iktidara karşı” olmakta her yolu mubah gören bir muhalefettir.
Buna kaset dâhil, bel altı bütün vuruşlar, montaj olduğu bile bile bütün tapeler ve elbette ki, “yolsuzluk kılıfına” sokulan bütün iğrenç operasyonlar da dâhildir.
Bu fırsatı kaçırdıkları gibi, hükümeti çalıştırma adına yoğun bir mevzi olduğu halde halen kurusıkı atıyorlar.
Seçim bitti…
Bunu iyice anlayın ve hükümeti çalıştırın, meclisi çalıştırın, kurum ve kuruluşları çalıştırın.
Başka bir işe yaramıyorsunuz, bari bu ülkede demokrasinin yerleşmesi için çorbaya bir tutam da olsa tuz atın…
Sadece bir tutam tuzunuz olsun, razıyım…
Tweetimden seçmeler
Sizi savunanların kalitesi, sizin kalitenizi ölçme adına çok önemli bir kriterdir.