Türkiye genelinde 22,2 milyon abonesi bulunan Vodafone Şirketi Ramazan Bayramı süresince gerçekleşen GSM trafiğine ilişkin bir açıklama yapmış. Bu açıklamada belirtilen verilere göre, Vodafone aboneleri arife günü ve bayramı kapsayan toplam 4 günde yaklaşık 823 milyon dakika konuşmuş, 639 milyon SMS atmış ve 3,9 milyon GB mobil internet kullanmışlar. Mobil internet kullanımı geçen yıla göre 2 kattan fazla artmış.
Şirket yetkilileri, bayram süresince en çok konuşan 10 ilimizin sıralamasını da paylaşmış. İlk on; İstanbul, Ankara, İzmir, Şanlıurfa, Antalya, Van, Balıkesir, Mardin, Diyarbakır ve Kahramanmaraş’tan oluşmuş. En çok SMS gönderen iller sıralaması ise; İstanbul, Ankara, İzmir, Şanlıurfa, Van, Antalya, Kahramanmaraş, Balıkesir, Diyarbakır ve Mardin olarak açıklanmış. Yapılan açıklamada en çok mobil internet kullanan iller ise İstanbul, Ankara, İzmir, Balıkesir, Antalya, Sakarya, Muğla, Şanlıurfa, Bursa ve Hatay şeklinde sıralanmış.
Şeffaflık ne güzel, insan ne olup bittiğini öğreniyor ve ona göre kendi duruşunu düzenleyebiliyor. Vodafone isimli şirketin açıklamalarından şunu anlamış olduk; ilimiz dört günlük bayram süresince telefonla en çok konuşan onuncu il, en çok mesaj atan yedinci il olmuşuz. Mobil internet kullanımında ise biraz daha gerilerde kalmışız.
Vermek istediğim mesaj bayramlaşmak için kaç bin kişinin telefon kullanması, kaç bin kişinin mesajla bayram kutlaması falan değil, vermek istediğim mesaj kurumlarımızın daha şeffaf olmasıdır.
Vodafone isimli şirketin yaptığı uygulamanın benzerlerini eskiden birçok kamu kurumumuz yaparlardı. Ortaöğretimden Liselere Geçiş Sınavı sonrasında Milli Eğitim Bakanlığı, Üniversitelere Yerleştirme Sınavı sonrasında ise YÖK yaptıkları basın açıklamalarıyla akla gelebilecek her sorunun cevabını kamuoyuyla paylaşırlardı.
Yapılan bu açıklamaların sonunda birileri sevinir birileri ise üzülürdü. Yarım yamalak da olsa ‘mükâfat ve mücazat’ kuralı işletilmeye çalışılırdı. Başarılı illerin Milletvekilleri, Valileri, Milli Eğitim Müdürleri ayrı ayrı basın toplantısı düzenlerler, sonuç hakkında yorumlar yaparlardı. Başarısız illerin siyasetçileri ve bürokratları ise yarı vaat ve yarı tehditle durumu geçiştirmeye çalışırlardı.
Tüm samimiyetimle belirtmeliyim ki o uygulama kötü bir uygulama değildi. Bu uygulamalardan vazgeçildi. Koca koca sınavlardan sonra; ‘ülke genelindeki durumumuz ne?’ sorusuna cevap verebilecek kimsenin olmaması ne acı değil mi? Dileriz kamu kurum ve kuruluşları birilerinin bilgi edinme talebini beklemeden büyük etkinliklerin sonunda o etkinliklerle ilgili merak edilen hususları kamuoyuyla paylaşırlar. Beytül Mal-ı nasıl kullandıkları hakkında insanlara bilgi aktarırlar.
Alimler; ‘İnsanlardan bilgi gizlemek, halkı kandırmaya çalışmaktır, Halkı kandırmak ise Hakk’ı kandırmaya çalışmak demektir’ diye buyuruyorlar. En büyük günahın ise ‘İnsanları Allah’la aldatmak’ olduğunu beyan ediyorlar. O halde şeffaflıktan, bilgi vermekten kesinlikle ödün verilmemelidir. Aksi takdirde şeytan boş durmuyor, akıllarda bin bir türlü düşünce oluşturuyor…
Suriyelilere vatandaşlık
Bir ülkenin vatandaşı olmak en büyük kazanım, içerisinde oturulan evin sahibi olmak gibi bir şey bu. Çık diyen olmaz, git diyen olmaz. Akıllı, uslu durduğun müddetçe kimseler karışmaz. Kendine iş, çocuklarına aş, yol, su, elektrik, okul ve hastane istersin. Seçme ve seçilme istersin. Etnik kökenin Türk değilse ana dilde eğitim istersin. Bir müddet sonra bağımsızlık istersin. Bilindiği gibi Türkiye’de otuzun üzerinde etnik köken var. Şuan sadece Kürtlerle sorun yaşanıyor denilse de bu söylem doğru değil. Bu gün Kürtlerle yaşanılanlar zaman içerisinde diğer etnik guruplarla da çok rahat yaşanabilir. Ağrıyan başımızı daha fazla ağrıtmayalım. Suriyeli kardeşlerimizin yaşam standartlarını elbette daha çok iyileştirelim. Ama yurtları kurtulunca gerisin geriye yurtlarına yollayalım…
Erbab-ı Hükümet tarafından ‘Suriyelilere illaki vatandaşlık hakkı vereceğim’ deniliyorsa eğer doğru bir davranış değil diye düşünüyorum. Hiç olmazsa konunun mutlaka referanduma götürülmesini öneriyorum…