Kahramanmaraş iç ve dış turizm, tanıtım noktasında bir arpa boyu yol almamış kentlerin başında gelir.
Ben böyle düşünüyorum.
Bunu ifade ederken, bir gezgin gibi her yıl ülkemin bir bölgesine seyahat eder ve oralar ile ilgili fotoğraf paylaşırım, görüşlerimi yazarım.
Yani bir bakıma “yerel ölçekli seyyah!” diyebilirsiniz bana. Kentleri, kent belediyelerinin bütçelerini, nüfus ve diğer faktörleri göz önünde bulundurur ve o ölçekler doğrultusunda da karşılaştırmaları yaparım. Yani işkembeden atmam, laf olsun torba dolsun diye de konuşup yazmam.
**
Meşhur “Maraş aslanı” yıllar önce bu bölgeden alınmış ve İstanbul’da sergileniyor.
O müzeyi gezen insanlar bu aslan sayesinde belki de “Kahramanmaraş’ı merak ediyorlardı!” Şimdi bu aslan bizim müzeye geldi. Hayırlı olsun.
Oysa bunun getirilmesi için harcanan efor ve emek şu meşhur mozaikler ile ilgili olsaydı daha iyi olmaz mıydı?
Sahi mozaikler ile ilgili ne yapıyoruz?
Türkiye’nin en büyük açık hava müzesi olacaktı. Her yıl milyonlarca turist gelecekti. Kahramanmaraş’ın çevresi ve çehresi değişecekti. Hani değişen ne? Ne yaptınız?
Bilmiyorum da bir gazeteci olarak 30 yıldır bu şehirde düşünce noktasında değişen bir şey yok.
Şehir hoyratça beton yığınlarına bürünüyor, doğa ve coğrafi şartlara bakılmaksızın kat yüksekliklerinin bir standarta uygunluğu değil de müteahitin ya da arsa sahibinin gücü ile eş orantılı yükseliyor. Ya böylesi anlayışın egemen olduğu bir şehirde insanlar istese iste Kaleye bir top isterler.
**
Şehir merkezinde Belediye Başkanı Mustafa Poyraz restorasyon noktasında iyi bir sınav verdi.
Bu yapılanlara yetmez ama evet derken, objektif ve kent görselliği noktasında yazılıp çizilenlere de kulak kabartılmalı diye düşünüyorum.
Örnek mi?
Eski Hal dediğimiz alanda yapılacak olan kültür park projesi. Ve bu bölgede verilecek en iyi hizmet araç parkı yani otoparktır. Ne yazık ki mevcut yapılacak alanın altına en az 2000 araçlık otopark yapılması gerekirken sanırım 150 araçlık park yapılacakmış… Aynı feryadı Belediye binası yapılırken de dillendirdik, yazdık çizdik. Kimse bizi dinlemedi.
Beyler Allah’tan korkunuz!..
Bu kültür parkın altına 2000 araçlık otoparkı kim yapmak istemiyorsa, kim engelliyorsa, ona hakkımız haram olsun.
Bu park altı ay sonra hizmete girsin. Ama bölgenin de ihtiyacına cevap versin.
Benim Başkanlık sürem bitmeden önce açayım deniliyorsa bu yanlıştır. Çünkü tekrar seçime girmiyorsunuz.
Milletin duasını almak istiyorsanız bu yere adam gibi otopark yaptırmalısınız.
Giderayak millet bu konuda size ya dua edecek ya da beddua edecektir.
Etrafındakilerin gazına gelerek kurdela kesme derdine düşme. Birkaç ay sonra hizmete girsin ama otopark mutlaka yapılsın.
Bunu yaptırmazsanız size millet beddua eder arkadaş.
Bugüne kadar bizim önerilerimizi hiç dikkate almadın, bari bunu dinle…
**
Camianın çığlığını duymak gerekiyor
Hizmet camiası, cemaat ya da Gülen hareketi olarak bilinen 45 STK temsilcisi bir basın açıklaması yaptı.
Diyorlar ki; Hükümete yanlış yapan kimse tutunuz kulağından, ülkeyi karıştıranlar kimse bulup çıkartınız. Ama bizler bu hareketin içinde olanlar sadece millete hizmet kaygısı içindeyiz. Birkaç insan üzerinden camiaya yapılan toplu iftiralardan rahatsız oluyoruz. Bizler bu iktidarın çalışmalarını biliyoruz ve her daim dua ediyoruz. Bütün çeşitli partilerde görev alan arkadaşlarımız var, bizi daha fazla rencide etmeyiniz diyerek sağduyu çağrısında bulundular.
Hani “kuru” ve “yaş” hikayesi var ya, bunun öyle olmasını istemiyorlar.
Haksızda sayılmazlar. Bir kişinin yaptığı hata bir mahalleye mal edilemezse bu da öyle bir şey…
Tabii bu arada kendini cemaat mensubu görenlerde “özeleştiri” yapmak zorundalar.
Bu musibetin sebepleri üzerinde kafa yormalıdırlar. Yani onlarda süt gibi bembeyaz değiller.
Son yıllarda cemaat mensubu olarak bildiğimiz insanlar kendi cemaatlerinden olmayan bir kimse ile alışveriş bile yapmıyorlardı. Bunların çok yanlış olduğunu ve toplumda bölünmelere yol açtığını zaman zaman dile getiriyoruz.
Toplumda, toplumsal barışta en iyi ilaç “sevgi” Başka bir ilaç ise “Saygı” bu reçeteye uyanlar toplumsal karşılığını alır.
STK’ların sağduyu çağrısını yerinde bir çağrı olarak görüyorum. İktidar ve cemaat kanadı bir kendi içlerinde öz eleştiri yapmalı ve daha fazla ülkemizde tahribat yaşanmadan bir orta yol bulunmalıdır.
Bu sağlanırken cemaat de kendi yapması gereken asli işlere dönmeli, kendini devlet içinde bir başka yere de koymamalıdır. Devlet içinde ikinci bir yapılanma nereden olursa olsun iyi bir şey değildir ve ülkeyi bölünmeye götürür.
İster KCK isterse de Cemaat yada bir başka yapı…Bunların hepsine hayır!...