25 Mart 2009 Çarşamba günü saat 16.22’den bu yana bu yazıları yazdığım zamana kadar neredeyse 30 saat geçti.
Dün saat 17.00’den bu sabah 06.00’ya kadar Göksun’da kaldım. Gece saat 19.00 sularıydı Kızılöz Köyüne vardığımda.
Yol arkadaşlarım TRT Temsilcisi Yavuz Nalbantbaşı ile İHA Temsilcisi genç gazeteci Yusuf Taş.
Göksun’a girerken helikopterin Kızılöz köyü yakınlarında ki Sisne civarına düştüğü yönünde bir bilgi aldık.
O Bölgeyi karış karış bilen Göksun Ziraat Odası Başkanı kadim dostum Selim Cüce’yi arayarak bizimle birlikte gitmesini teklif ettim.
Göksun yol çatında benim araca binerek saraycık üzerinden Çardak yol çatına geldiğimizde; Vali Niyazi Tanılır ve erkanın Çardak civarında Tüllüce mevkiinde arama tarama faaliyetlerini yönettikleri ifade edildi.
Biz yönümüzü Çardak’a değil de Kızılöz ve Sisne mevkiine yöneltiğimizde önümüzde askeri araçların, arama kurtarma ekiplerinin o bölgeye çoktan hareket ettiğini görmüştük.
Ne var ki bilgi kirliliği had safhada. Bir çok TV kanalında Muhsin Yazıcıoğlu’nun yaralı olarak kurtarıldığı ve Göksun Devlet hastanesinde tedavi altına alındığı yönünde alt yazılar geçiyordu.
Oysa daha helikoptere bile ulaşılmamıştı. Enformasyonu yönetecek bir kriz masası ne yazık ki oluşturulamadı.
Her kes her önüne gelen bilgileri “teyit ettiremeden” servise koyuyordu. Çünkü teyit ettirecek kurum yoktu ortada.
Yanlış anlaşılmasın. Kimseyi eleştirmek istemiyorum. Ancak zaman zaman ifade ettiğimiz gibi “torpille atanan yönetici” ancak bu kadar başarılı olurdu?
112 hattına düşen telefon görüşmelerinde “ben çok üşüyorum, tipi yağmaya başladı!” sözü dikkate alınsaydı sanıyorum belki neticeye daha çabuk ulaşabilinirdi?
Kaldı ki; İHA Sivas Temsilcisi İsmail Güneş’in jarzı bitinceye kadar konuşturulması ve yaklaşık 20 dakikada yer tespitinin yapılamamasının sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.
Ayrıca ses kaydı anında haber merkezleri ile neden paylaşılmadı?
Birçok gazeteci arkadaş başta Sağlık İl müdürüne ulaşarak istediler. Ama “bakanlık izin vermiyor!” denilerek verilmedi.
Ama sabah CNN dahil bütün kanallara ses kaydı düştü.
Gece ses kaydı vermeyen Sağlık Bakanı ve buradaki yöneticileri sorumlu olmaya davet ediyoruz.
Biraz ciddiyet ve birazda sorumluluk!...
Neyse Kızılöz köyüne vardığımızda sanırım saat 19.00 sularıydı. Kahramanmaraş’tan bu köy yaklaşık 112 km olarak kaydımıza girdi.
Hani kapalı cep telefonu bile tespit ediliyordu?
20 dk konuşan cep telefonunun yeri nasıl tespit edilmez?
Kahramanmaraş Valisi Niyazi Tanılır, TBMM Meclis başkanı Nevzat Pakdil, Ak Parti İl başkanı Mustafa Sarıkaya ve onca insan Kızılöz köyüne ulaştılar.
Sonra hafif hafif kar yağışına tanık olduk.
Biz o köyden saat 10.00 sularında ayrılırken Kar iyiden iyiye bastırmaya başlamıştı.
Ben bir gazeteci olarak; Devlet görevlilerinin Kızılöz köyünde sakin, kararlı ve soğukkanlı bir şekilde arama kurtarma çalışmaları yapmak için olay bölgesine gittiğini gördüm. Askerlerimize yiyecek malzemeler bile orada temin edildi. Allah yardımcıları olsun.
O bölgede cep telefonu çekmiyor.
Göksun’a geldiğimizde ise İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın Kahramanmaraş’ta olduğu ve Göksun’a geleceği ifade edildi.
Ak parti seçim bürosunda, Devlet hastanesinin önünde, Jandarma önünde dolanarak Bakanın gelmesini beklerken, dağdan gelecek sevinçli bir haberi bekledik.
Olmadı o haber gelmedi.
Sabah 05.00 sularında İçişleri Bakanı Beşir Atalay kısa bir açıklama yaptıktan sonra Püren tüneli yakınında ki Kurucova köyüne hareket ederken, bizde, sevgili Yavuz Nalbantbaşı ile Kahramanmaraş’a hareket ettik.
İHA’nın genç muhabiri Yusuf Taş ise çoktan Bakanla birlikte Kurucova köyüne gitmişti bile!...
Ve şu ana kadar bir sonuç alınmadı.
Başbakan Tayyip Erdoğan geldi gitti.
TBMM başkanı Köksal Toptan Tunus gezisini yarıda keserek türkiye’ye döndü ve yazıyı yazdığım saatlerde Kahramanmaraş hava alanına gelmesi bekleniyor.
Bu arada MHP bir başlangıç yaparak, bütün seçim çalışmalarını ve mitinglerini iptal etti. Seçime giren diğer siyasi partiler de bu haklı kararı uygulayarak, miting ve seçim çalışmalarını askıya aldılar.
Allah’tan umut kesilmez. Yiyecek ekmekleri, içecek suları varsa eğer daha hayattadırlar.
İnşallah hayatta olmalarını Allah’tan ümit ederken, yürekten bu yazıyı okuyan her insanın dua etmesini arzu ediyorum.
Yoksa göz göre Sivas muhabiri İsmail’in ölümünü çaresizce izlemek ve kabul etmek gibi bir sorumlulukla karşı karşıya kalacağız.
Bu sessiz ölüm karşısında vicdanı sızlayacak, keşke şunu da yapsaydık diye kendilerini sorgulayacak yöneticiler olur mu?
İşte onu bilmiyorum.
Ve herkesi dua etmeye davet ediyorum!...Allah güçlerini artırsın!....