Değerli okurlar gün geçmiyor ki, insanın içini yakacak sıcak bir haberle karşılaşmayalım. Ülkemiz içinde bulunduğu coğrafyanın artılarından daha çok eksileri ile muhatap olmuş bir kaderi içindekilerle beraber yaşıyor.
Dünya zindeleri eskiden saman altına suyu verir ve gelişmelere göre de sarı yada kırmızı kartını çıkartarak seçtiği oyuncuları cezalandırıldı. O dönem bitti artık. Soysuz medyanın belki de yaptığı en soylu eylem bu olsa gerek .Hiç bir şeyin gizli saklı ve kapalı kapılar arkasında planlanmasına müsaade etmiyor artık.
Aslında meselenin aslını anlama ve anlamlandırmasında önemli bir rolü bile var. Dünya zindeleri Demokrasi hak hukuk hürriyet gibi makyajlı kavram ve kelimelerle halkları aldatamayacağını anladığı için her ne halt yiyorsa açık ederek ve hatta gözlerimizin içine bakarak yapıyor.
Cumhurbaşkanımız bu gerçeklikten olsa gerek sessiz yığınlar ordusuna sık atıfta bulunarak mazlumların ahına da güvenerek, Allahtan başka kimseye boyun eğmeyeceğini her fırsatta açıl seçik beyan ediyor.
Güya müttefik dediğimiz Amerika , alçaklıkta bir seviyedir dedirtecek bir duruşu güney komşumuz Suriye’de sergiliyor. Şöyle ki, İslam aleminin başına bela olarak ürettiği İslamcı(!) DEAŞ tan Suriye halkını korumak için PYD/PKK ile birlikte çalışması zaruretmiş ve Türkiyeli dostlarla bu konuda yürütülen ortak çalışmanın böyle giderse devam edemeyeceğini buyurmuş.
Bu şerefsizliğe sade insan ırkı değil hayvan ırkı bile güler ancak bu algıyı satma pazarlığı için hala ülkemizdeler ve bizi eski Türkiye sanmaya da devam ediyorlar. İşin en garibi ise bizdeki dolar ve soğan edebiyatı yapan dinazorlar ve cüce zekalılar hala bu durumdan vazife çıkarma peşinde yeni bir ekonomik krizi bekliyorlar. Bindikleri gemi batarsa kendilerinin kurtulacağını zanneden zavallılara Saddam’ı Kaddafi’yi mumla arayan mazlum halkları hatırlatır ve gittiğiniz yol yanlış derim.
Şimdi çalışma üretme ve ülkemizi kalkındırma zamanı. Dedikodu ederek birbirimizi yıpratarak enerjimizi boşa harcama zamanında değiliz. Herkes eteğindeki taşı döksün bir tuğla da benden diyerek başlasın.Bizim bizden başka dostumuzun olmadığı gerçekliğini beyinlerimize ve hafızalarımıza çıkmayacak bir izle kazıyalım.
SICAKLAR BASTIRDI
Eski takvimlerde temmuz sonu ağustos başı arasındaki bir haftalık süre bölgesel olarak farklı isimlerle bilinse de , EYYAMI BAHUR olarak bilinen günlerdeyiz ve sıcaklarla imtihan olabiliriz.
Güneş ışığının insan vücudunda ilk temas yeri cilt ve deri olduğu için tedbirleri de daha çok bu organlarımız üzerinde almamız gerekiyor. İlk planda cildimizde kızarma kaşıntı bronzlaşma ve sivilceler ile belirti verirken zamanla güneşe maruz kalan vücutta bulgular değişime uğrayıp; deride çillenme, renk açılması, bronzlaşma ve erken deri yaşlanması gibi belirtilerin ilave olduğunu görmekteyiz.
Açık renkli kişilerin bu ışınlara karşı daha hassas olduğunun bilinmesi gerekir. Derimizde olumsuz etkilere sebep olan ultraviyole ışınlarına karşı alacağımız koruyucu önlemler ise: Öğle saatlerinde dik gelen ışınlardan korunma ve çeşitli cilt kremlerinden istifade etmektir. Basit yanıklar nedeni ile oluşan ateş halsizlik baş ağrısı kusma bulantı gibi şikayetlere karşı ise; ağrı kesicilerle birlikte bol sıvı gıda almak ve istirahat etmektir.
Sıcakların ani arttığı veya uzun süre sirkülasyonu olmayan ortamlarda kalma gibi nedenlerle terlemenin olamaması durumunda vücudumuzdaki sıcaklık denge sistemindeki düzen bozulup sıcak çarpması olarak isimlendirilen çeşitli derecelerde hastalıklara muhatap olabilmekteyiz.
İçinde bulunduğumuz şu günlerde güneş ışınlarına ve sıcaklara karşı alacağımız bazı basit önlemler ile çeşitli hastalıklara karşı da kendimizi korumamız mümkün.
Sıcak çarpmasının nasıl anlaşılacağı sorusuna gelince: Başlangıçta halsizlik yorgunluk ve bitkinlikle beraber tansiyon düşmesi, çarpıntı, baş dönmesi bulguları ile karşılaşılıyor.
Önemsenmez ve tedbir alınmazsa bulantı, kusma, iştahsızlık, ishal gibi bulgulara, sinirlilik huzursuzluk ve gerginlik, baş ağrısı yakınmaları kişiyi rahatsız etmeye başlıyor. Bu tablodan sonra dikkatsizliğin ve tedbirsizliğin devamı halinde şaşkınlık, sara nöbeti, şuur bulanıklığı ve koma tablosuna kadar kötüleşmeler olabilir. Böyle şikayetlerin ciddiyet arzettiği durumlarda oyalanmadan en yakın bir sağlık kuruluşunda tedavinin sağlanması gerekiyor.
Atmosferdeki nem oranına bağlı olarak meydana gelen astım, tansiyon oynamalarının sonucu kalp krizi, beyin felçlerinde kısmi artışlar sıcak havalarda ne kadar dikkatli olmamız gerektiğini bizlere hatırlatıyor.
Sıcaklarla birlikte bazen çekilmez olan yorgunluğa karşı şunları tavsiye edebilirim:
Taze sebze meyve suları yanında, dengeli vitaminlerle doku ve hücrelerimizi desteklemeliyiz.
Aşırı tuzlu, şekerli ve unlu hamurlu gıdalar yerine, hafif, sindirimi kolay ve hücrelerimizi yormayacak yiyecekler, hem bizi hafifletecek hemde zindeleştirecektir.
Bu günlük de bu kadar.
Kalın sağlıcakla.