Siyaset, bütün ideolojilerde ve bütün filozofların anlayışında “yönetme/yönetim sanatı” olarak tarif edilir. Genel olarak siyaset, insan için yapılır. Yine hiçbir ideolojide siyaset, bir başkasına veya bir başka güce uşaklık etmek için yapılmaz.
Belki de siyasetin yapısı itibariyle kabul edemeyeceği tek alan, bir başkasına veya bir başka güce uşaklık etmektir. Siyasetin tek kabulleneceği güç halktır, haktır.
Çünkü siyaset, özgür düşüncenin kapısını aralar. Yeni fikirler ortaya atmayı ve bunların özgürce tartışılmasını ister ve siyasetçiler de bunu sağlayacağını söyler.
Siyasetin tek kabul etmeyeceği alan “uşaklık” olmasına rağmen, ne yazık ki günümüzde siyaset, birey veya genel olarak toplum için yapılacağına, uşaklık adına yapılmaktadır.
Siyasetin doğuşuna, düşünce yapısına, özgürlük anlayışına ve farklı düşünmeye inat, bir güce boyun eğme, onun uşaklığını yapma, sözcülüğüne soyunma, başka ülkelerin piyonu olma adına yapılıyor.
Hatta daha dar alanda düşünürseniz, en küçük siyasetçi, kendisinden büyük siyasetçiye uşaklık ederek, orada kalacağını düşünür ve sürekli birisi, bir diğerine uşaklık ederek, siyaset sahnesinde kendisine yer bulabiliyor.
Siyaset yapanlar, yaptıkları işin, insanların daha özgür bir ülkede yaşama garantisi sağladığını söylerler.
Bunun için programlar hazırlar, tüzükler oluşturur, kadrolar kurarlar.
Hep insanların daha iyi yaşaması, daha müreffeh bir hayat sürmesi, daha özgür olması vs diye taahhütlerini açıklarlar.
Anayasalar yaparlar, kanunlar koyarlar, yasaklar üretirler ama hepsi, insanların huzur ve güven içinde yaşaması, suçsuz olan vatandaşları, suçluya karşı koruma amacı taşır.
Adalet vaat eder siyasetçiler…
Herkesin, tüm haklara eşit şekilde ve kolayca ulaşmasını sağlayacaklarını söylerler.
Ama bütün siyasetçiler, devletin otoriter yapısına karşın, halkı korumayı ilke edinir.
İster iktidarda olsun, ister muhalefette bulunsun, hiç fark etmez, bütün siyasetçilerin ana görevi, halkı zulümden, haksızlıktan, emeğinin sömürülmesinden ve adaletsizlikten korumaktır.
Hiçbir siyasetçi “efendi” olmaya gelmez, gelmemeli.
Bütün siyasetçiler, halkın emrinde çalışmaya, halk için görev yapmaya ama haktan da ayrılmamaya söz verirler.
Zaten devletin oluşumunun esasında, halkın “kendi kendini yönetmek” için “aracı” kullanması var ve bu aracı, bu hizmetçi, bu görevli, “siyasetçi”dir. İster iktidarda olsun, ister olmasın.
Hiçbir siyasetçi, halka tepeden bakmak, onları horlamak, aşağılamak, değer yargılarını ayaklar altına almak, küçümsemek ve özgürlüğünü elinden almak için göreve talip olmaz.
Hiçbir siyasetçi, halkını satmak, sağa sola pazarlamak, başka başka ülkelerin menfaatine kullanmak için de göreve talip olmaz.
Hiçbir siyasetçi, halkı terör örgütüne kırdırmak, kanını akıtmak, katletmek için de siyaset yapmaz.
Bütün bunlara uşaklık etmek, onların menfaatine çalışarak, ülkesine ve milletine ihanet etmek için de siyaset yapmaz/yapacağını söylemez.
Bütün bunlar olmaz ama ne yazık ki oluyor.
Halkın gözünün içine baka baka aşağılayanlar, horlayanlar, değer yargılarını ayakları altına alıp, çiğneyenler, siyasetçi diye ortalıkta dolaşıyor.
Halkı için siyaset yapmayıp, başka ülkelerin emri altına girenler, terör örgütüne sırtını dayayarak, halkın katledilmesini acayip bir iştahla seyredenler, siyaset yaptığını söyleyebiliyor.
İnsanları katleden bir teröristin cenazesine katılarak, kahramanlıklarını sıralayabiliyor mesela…
Ülkemizle sorunu bulunan ülkelerin ayağına kadar gidip, uşağı olduğunu gururlar söyleyebiliyor.
Kendi ülkesini ve kendi insanını hiçe sayarak, düşmandan gelecek yardım için ellerini alnına götürüp, hasretle ufukta görünecek olana bakabiliyor.
Sadece yasaklar üreterek siyaset yapan bulunuyor; halkın ibadet özgürlüğüne, giyinme özgürlüğüne, seyahat özgürlüğüne karışarak…
Halkından korkan, ondan utanan ve kendisini gökten zembille inmiş bilen bu siyasetçiler, “uşak” olduklarını unutup, efeleniyorlar.
Oysa siyaset, uşaklık için yapılmaz…
Siyaset, her şey için yapılır ama birilerine boyun eğmek, köle olmak, uşaklığını yapmak ve halkını satmak, ülkesini peşkeş çekmek için yapılmaz.
Bizdeki bir kısım siyasetçiler, siyaset mantığının kabullenemeyeceği en son işi yapmaya kalkıyorlar; uşaklık…
Zaten sizden ne efendi olur ne bey, ne halk olur, ne insan…
Yüreğinde sevgi olmayan, merhameti bulunmayan, aldığı görevin hakkını veremeyen ve üstelik de ülkesine ve milletine ihanet edenler, ancak güç odaklarının uşağı olur, ötesi değil…
Tweetimden seçmeler
Eğer çapulcular ve bilumum asalaklar bir şeye karşı çıkıyorsa, kesinlikle orada milletin menfaatine olan iyi şeyler vardır. Başka izahı yok.