Şehrin gelişmesi adına Kahramanmaraş’ı bir bütün olarak görüyor, toplu kalkınma ve refahı savunan bir gazeteci olarak, şu ilçeli bu köylü tanımını red ediyorum. Bu şehrin tapusu birkaç kişide değil 1 milyon insandadır.
Kahramanmaraş’ta bana ne? Alemin delisi ben miyim? Ben sadece işime bakarım. Bana ne başkasından tarzı egemen bir anlayış olarak genlerimize işlemiştir.
Kahramanmaraş’ın gelişmesini, çocuklarımıza, torunlarımıza daha güzel, müreffeh, kalkınmış, sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sunmak istiyorsak, bana ne tarzı anlayış ve davranış biçimlerini terk etmek zorundayız.
Bu şehirde yaşayan her bireyin, her vatandaşın yapacakları görev ve sorumlulukları vardır. Caddede sigara izmariti atan birini uyarmak, etrafta sesli konuşan insanı uyarmak, hızlı araç süreni ve trafiği tehlikeye atanı polisi arayıp bildirmek bir insanlık görevi olduğu kadar, kentlilik bilincinin yerleşmesi içinde elzem davranış biçimi olarak çıkar karşımıza.
Kahramanmaraş’ta seçim dönemi dışında kalan zamanı kentin gelişmesi adına çalışmak, sağda solda dedikodu yaparak vakti geçirmek yerine sesli ama medeni eleştirilerle şehrin hızlı kalkınma sürecine gireceğini düşünüyorum.
Vakit geçmiş değildir. Hemen şimdi bu günden itibaren yapacaklarımız vardır. Her insan kendi evinin önünü temizleme gayreti içine girdiğinde birkaç gün içinde şehrin tertemiz olduğunu farkedeceğiz. Bu bizim elimizdedir. Yeter ki bir yerden başlayalım.
Ankara’da yaşayan A. Çalık isimli bir hemşehrimizin bana attığı elektronik postada yazdıklarını aynen aktarırken, şahsen kendi adıma bu günü bir dönüm noktası kabul edip, dokunması gereken, eleştirilmesi gereken her kurum ve kişi ile ilgili görüş ve düşüncelerimi ifade edeceğim.
Çünkü korkunun ecele faydası yoktur.
Bu şehirde ben ne kadar sorumlu isem, Mehmet Fatih Erkoç’da o kadar sorumludur. Bu şehir Belediye Başkanına ait olduğu kadar bana da aittir.
Bu şehrin tapusu birkaç kişinin elinde değil bütün Kahramanmaraşlının elindedir.
Ve herkes lafı eğip bükmeden, bu şehir için enerjisini harcamak zorundadır. Bir sanayici fabrika yaparak istihdam sağlaması sonucu benim sorumluluklarım buraya kadar diyemez. Mesele sadece işçi almakla bitmiyor. O işçinin yaşaması, çocuklarının eğitim alması ve daha mutlu yaşaması için insan odaklı projelerin de yapılması gerekiyor.
Bu projelerin yapımında “para benim, canım isterse yaparım” diyen insanları da eleştirmek, hayır kardeşim sen böyle söyleyemezsin diyebilmek ve bunun mücadelesi başlatıldığında, barajlarımız, nehirlerimiz simsiyah değil masmavi akmaya başlayacaktır.
**
Ve sizi o mektupla baş başa bırakıyorum.
Sayın Mehmet Bey,
Umarım ki bu çırpınışlarınız bir sonuç versin. Ama korkarım ki, Maraş'ta herkes kendi derdinde, kendi hesapları peşinde. Belli ki, memleketi düşünen yok. Birlik yok, heyecan yok, vizyon yok; ama adam sendecilik çok. Bir Maraşlı olarak dışarıdan gördüğüm memleketimizde adam kıtlığı var. Memleketine sahip çıkabilecek, vizyoner adam kıtlığı. Maraş epeydir böyle. Maalesef halkımız da olaylara tek pencereden bakmaya çok yatkın. Madalyonun diğer tarafına bakmaya zahmet etmiyor. Din iman edebiyatı ile yapamayacağı iş yok. Durum maalesef bu.
Bir memleket düşün ki, oyları İktidar tarafından çantada keklik görülsün. Ülkede en yüksek oyu veren illerden olsun, buna karşılık hizmet alamasın. Bakanlık talepleri başbakan tarafından "ben sizin de bakanınızım densin.." . Demirel tarafından Yeni Asyacılara yapılan muamelenin aynısı: "Efendim hani bize bakanlık sözü vermiştiniz, ama açıklanan kabinede bizden kimse yok dendiğinde; yahu ben varım ya demiş ya" Maraş'a yapılan da aynen böyle.
Karadeniz gibi çok uzaklara gitmeye gerek yok, komşumuz olan illerden, merkez nüfusu da sadece 228 bin olan Adıyaman'ın 4 ille olan bağlantı yolları otoban standardında duble yol yapılmış. Hatta Urfa bağlantı yolu 3 şerit geliş, 3 şerit gidiş olarak. Buna karşılık toplam nüfusu 1 milyonun üzerinde olan Maraş'ın bölgesel yol niteliğindeki Kayseri- Maraş yolunun Göksun-Maraş kısmının ne zaman tamamlanacağı meçhul. Milletvekilleri niçin varlar, ne yaparlar bilen yok. Adamlara hesap sormak şöyle dursun, sıradan vatandaşın masum taleplerine azarla, fırça ile karşılık veriliyor. Buna bizzat şahit oldum.
Hasılı, düz arazinin nadir olduğu doğuda ve Karadeniz’de yol için dağlar deliniyor, viyadükler yapılıyor, ama sıra Maraş'a gelince bahaneler bir biri ardına sıralanıyor.
Ankara-Maraş uçak seferlerinin kaldırılması için, uçak seferleri en ters saatlerde, halkın talebini minimize edecek şekilde ayarlanıyor. Ankara- Maraş uçağının kalkış saati 23.35. Bu uçağın Maraş'a iniş saati ise 00.35. Peki bu uçağa kuzey ilçelerinin insanları nasıl binecek, o saatte nereye gidecek? Aynı şekilde Maraş- Ankara uçağı da sabahın köründe kalkıyor, sabahın 06.00 sında.
Allah Maraş'ın halkından olup da olan bitenleri görenlere sabır; olan bitenlerden bi haber olanlara, bomboş bardağı bile dolu görecek şekilde tevil yapanlara ise akıl, fikir ve izan versin.
A. ÇALIK
ANKARA
**
Kahramanmaraş’ta sivil toplum örgütleri, Sanayiciler, İş adamları, Particiler, Esnaflar, Gazeteciler, yazarlar, herkes ben bu şehirde yaşıyorum ve şehrime sahip çıkacağım diyebilme yürekliliğini gösterdikleri zaman, Kahramanmaraş’ta böyle gelmiş böyle gider efsanesi de son bulacaktır.
İşte bu efsane sona erdirmek için varmışınız?