Türkiye’de mezhep tutar gibi parti tutmak ve keskin siyaset dili oluşturmak kalpleri karattı, dostlukları ve akrabalıkları bozdu… Öyle ki modern yozlaşmanın ve lümpenliğin yayılmasıyla siyasetin dili, yâni particilik bölücü hâle geldi.
Kültür değerleri parçalanmış çatışmalı toplumlarda siyaset, yâni partiler mezhep gibi tutulmaya başlanır, bölücü bir ideolojiye dönüşür. Bundan kurtulmanın yolu edebiyat dilimizi hayata geçirmek.
EDEBİYATIN DİRİLTİCİ DİLİNDE BULUŞMAK
Siyaset dilinin gaye hâline getirdiği “yenmek” ve “kazanmak” arzusu tanrısız Batı’nın “arena uygarlığı” ndan geçmedir. Batılılaşmanın tesiriyle siyasetin dili toplumu düşman saflara ayıran, kalpleri ve gönülleri kıran üslûba dönüştü. Onun içindir ki toplumu çiğ particiliğin ve siyaset dilinin dünyasından uzaklaştırıp edebiyatın dilinde buluşturmalı. Bu sosyal tehlike karşısında edebiyat insanın fıtratına uygun, barıştırıcı ve gönülleri birleştirici bir vazife üstlenmeli.
İnsana yaslanan edebiyat dili büyük ölçüde birleştirici vasfa sahiptir. Siyasetin kırıcı dilinin keskinleştirdiği farklılıklarımıza edebiyatın birleştirici dilinde müsamaha göstermek mümkün. Birbirimizi siyasetin bencil diliyle değil,
EDEBİYATIN BÜYÜLÜ LİSANIYLA KUCAKLAŞABİLİRİZ ANCAK
Bu ülkede edebiyat hep gerilerde bırakıldı. Dilimizi, irfanımızı, yâni derûnumuzu anlatan hikâye, şiir, roman, fikir ve kitap konuşulmalı günlük hayatta. Edebiyat dili birleştiricidir, çünkü edebiyatta insan, gönül ve duygular vardır.
Gönüllere ve kalplere seslenir edebiyat. Birbirine en aykırı, en zıt insan ve toplumları yüreğinden yakalar, birbirine yakınlaştırır, hislerini buluşturur. Hangi dünya görüşüne inanırsa inansın iki insan edebiyatın diliyle konuştuğunda yakınlaşabilir. Birbiriyle uzlaşmaz iki insan bir şiirin, bir edebî düşüncenin etrafında büsbütün olmasa da düşmanlıktan, yabanlıktan, peşin hükümden sıyrılıverir. Şiirle, hikâye ile, menkıbelerle, kıssalarla, deyişlerle buluştuğunda göreceksiniz düşmanlık da haset de bencillik de azalacaktır.
Edebiyat, adı üstünde edepten gelir, edip de öyle… Ruh ve gönülleri inşa etmektir vazifesi. Bundandır ki edebiyatı siyasetin önüne geçirmeli. Günlük konuşmalarımız, sohbetlerimiz siyaset değil, edebiyat üstüne olmalı.
Bu asil milletin, bu ülke insanlarının edebiyatın diriltici diline ihtiyacı var. Bir milletin çatışmasız, müsamahalı ve sevecen oluşundaki önemli saiklerden biri de o milletin günlük hayatına edebiyat dilinin hâkim olmasıdır. Edebiyatın dili samimi ve gönül alıcıdır. Siyaset dilinin bölücülüğüne karşı edebiyat dilinin vicdanı ve merhameti vardır; dolayısıyla ötekileştirmez, buluşturur.
EDEBİYATIN DİLİ YALANSIZ, DÜŞMANSIZ VE İNSANCIL
İnsan münasebetlerinden ve günlük hayattan siyaset dili çekilmeli, edebiyat dili hâkim olmalı artık. Edebiyat bize düşmansız, insancıl, riyasız ve yalansız bir hayatı yaşatacaktır. Edebiyattan kastımız elbette medeniyet ve irfanımızın sesidir. Hayatı anlamlı kılacak edebiyatın sesidir bu… Böyle bir edebiyat dili, bin yıldır olduğu gibi bugün de siyaset dilinin menfi tesiriyle birbirini ötekileştiren toplumun gönüllerini yeniden buluşturacaktır.
Siyaset dilinin itici ve ötekileştirici havasından kurtulmanın yolu edebiyatın diriltici ve birleştirici dilinde buluşmaktır. Edebiyatın dili düşmanlığa sevk etmez, barıştırır ve yakınlaştırır. Toplumu edebiyatın ustaları birleştirir. Yunus Emre’den, Sezai Karakoç’tan, Necip Fazıl’dan, Mehmed Âkif’ten şiirlerin okunduğu bir yerde insanlar gönülleriyle, kalpleriyle var olurlar. Birbirlerinin siyasî partisine bakmazlar, yüreğine bakarlar.
Edebiyatı, yâni irfân dili olmayan Moğolların karşısında bu ülkenin insanları Ahmet Yesevî’lerin, Yunus Emre’lerin, Mevlâna’ların, Hacı Bektaş-ı Veli’lerin İslâm tasavvufundan doğan edebiyat diliyle buluşunca birbirlerini sevdiler, hoşgörüyle birlik oldular, ötekileştirmediler. Çünkü edebiyat insanın kalbine ulaşmak, güzeli ve iyiyi aramaktır.
Meydanlarda, salonlarda, çayhânelerde, evlerde siyasetin dili değil, edebiyatın dili konuşulmaya başladığında gerginlik ve kem bakışlar bitecek, herkeste gönül yumuşaklığı oluşacaktır.
SİYASETİN DİLİ YALANCI, BENCİL VE MÜNÂFIK
Siyasetin dili yalan, hile, münâfıklık, mürailik, bencillik gibi insanı bozan her şeyi yayıyor ve arkadaşımızdan, akrabamızdan, komşumuzdan koparıyor. Siyasetin dili roldür, vaattir, maddî alışverişe benzer, “tut beni tutayım seni” diyen çıkarcı bir dildir.
Kalpsiz ve maddeci modern kirlenmenin her yere bulaştığı bir zamanda siyasetin, yâni parti yandaşlığının dili menfaatçi, “ben”ci, “biz”ci bir dile dönüştüğü acı bir gerçek… Âmâ üstad Cemil Meriç’in “İdeolojiler insana giydirilmiş deli gömleğidir” dediği gibi, siyasetin dili bu ülkenin insanlarına giydirilmiş deli gömleği hâline getirildi.
Gün, hafta, ay, yıl, her vakit siyaset diliyle konuşan bir toplumun medenî ve nezih olması mümkün değil. Medenî ve nezihlik edebiyat dilini konuşmaktan, bilmekten ve sevmekten geçer.
Sözün özü; içimizi kevgire çeviren, bizi düşman saflara bölen siyasetin dilinden kurtulup, birbirimize gönül gözüyle bakacak edebiyatın dilinde buluşmalıyız. (ilbeyali@hotmail.com)