Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yeşilay Cemiyetinin düzenlediği Alkol Sempozyumu’nda iki şeyi bir cümle içinde söyledi. Ancak, ikincisi ülkede tartışılırken, birincisi bir türlü görülmedi. Bir anda ayran içip, ayrı düşenlerin sesi yükseldi, bir anda ayran düşmanı insanlar çıktı ve bir anda içecekleri siyasi anlayışa göre kategorize eden adımlar atıldı.
Doğrusu başbakanın sözlerini “konusu içinde yapılmış bir konuşma” olarak gördüğümden benim açımdan önemsemedim. Hem tek partinin anlayışını biliyordum, hem de “benim tercihimi, ancak ben” belirlerdim.
Ama bazıları için öyle değilmiş…
Başbakan tek parti döneminde alkolün teşvik edildiğinden yakınarak, “Vahim, bira o dönem kitaplarda milli içki olarak takdim ediliyordu. Hâlbuki bizim milli içkimiz ayrandır.” sözlerinin bu kadar yankı bulacağı aklıma da gelmemişti. Zira ayran, bir içecektir ve bunu kişiler kendi damak zevkine göre belirlerdi.
İlginç olansa bir anda ülkede “ayran düşmanı” kesim türedi. Herkesin milli içkisi farklıydı, kimi rakıda karar kılıyor, kimi şerbetten vazgeçmiyor, kimi de olmazsa olmaz içecek olarak çayı tercih ediyordu. Sanki “illa birini seç” diyen varmış gibi…
Ama sanki sözleşmişçesine herkes başbakanın, süt üreticilerinin hisselerini uçurduğu yönünü ele alıyordu ama hiç kimse tek parti döneminde biranın milli içki ilan edilmesine yönelik çabalarının ders kitaplana, -yanlış okumadınız ders kitaplarına- girmesini ise gündeme dahi alan olmuyordu. Veya bir başka deyişle başbakanın “ayran milli içkimizdir” sözünün bir dayatma olduğuna inanıyor, tek parti döneminde biranın millileştirilmesi çabasına ise ses edemiyorlardı.
Başbakanın konuşmasını doğal karşılayanlardan olduğumdan gündemime bile almamıştım. Zira başbakan, her hangi bir yerde değil Yeşilay Cemiyetinin düzenlediği etkinlikte bu sözleri söylemişti. Ve yine her hangi bir konu başlığı altında değil, Alkol Sempozyumunda dile getirmişti.
Yer, mekân ve konu itibariyle başbakanın konuşması doğal seyrinde giden bir konuşmadır.
Ayrana gelince…
Başbakan başka içecek de söyleyebilirdi; çay, kahve, şerbet, süt, meyve suyu…
Ama o ayranı tercih etti. Çünkü ülkemizde en çok tüketilen içecek ayrandır.
Yemekle birlikte, hatta doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesinde kahvaltıda çay yerine ayran içen hatırı sayılır bir kesim var.
Kendi adıma söylersem, ayran, sofradan eksik etmediğim bir içecektir. Ama ben çayı da severim, kahveyi de. Bu tercihimi başbakan veya bir muhalefet partisi liderinin etkilemesi, benim iradesiz olduğum manasını taşır.
Başbakanı sevenler, hiç ayrandan haz etmedikleri halde, “ayran milli içkimizdir” dedi diye ayrana sarıldıysa veya başbakanı sevmeyen kesim, sırf o “ayran milli içkimizdir” dedi diye ayrana düşman kesildiyse iradelerini sorgulamalarında fayda var.
Bu kadar basit mi hem…
Yiyecek ve içecekler damak zevkiyle alakalıdır. Beğendiğini içersin, beğenmediğinin yanına bile yaklaşmazsın. Veya içmez ama sessiz kalarak, bir başkasının tercihine saygı gösterirsin. Ama birisinin tavsiyesi, sizin için emir oluyorsa veya tam zıddı bir muhalefete bürünüyorsanız, iradenizi kullanamadığınız anlaşılır.
Eleştirilerden bir diğeri, başbakanın süt üreticilerinin hisselerini uçurduğu yönündedir. Oysa bunun böyle olmadığını, iddia edenler de biliyor. Ayranla ilgili birkaç yıldır çok farklı tanıtım faaliyeti yürütüldüğü biliniyor.
Henüz başbakan ayranı milli içki ilan etmemişken birkaç rakama bakalım…
***
Ülkemizde ayran üretimi 2010’da 2009’a oranla yüzde 41 artarak 397 bin 935 ton çıkmış. 2010’da toplam arzda yüzde 40, toplam kullanımda yüzde 41, stoklarda yüzde 3 artış görülmüş. 2010’da toplam arz 400 bin 998 ton, toplam kullanım 393 bin 836 ton ve stoklar ise 3 bin 162 tona tırmanmış. 2010’da 2009’a göre ayran ihracatı yüzde 133 artarak 4 bin 155 ton olmuş. 2011’de ayran üretimi 459 bin 74 tona yükselmiş…
***
Bütün bunlara bizim kullandığımız “doğal” ayran da ekli midir bilmiyorum. Zira benim gibi üreticiden yoğurt veya süt alarak kullanan milyonlarca insan var.
Sorun aslında şu…
Başbakanın alkol karşıtı çıkışı, Yeşilay Cemiyetinin seminerinde de olsa tepki topladı.
Alkol, beğenenlerin tercih ettiği bir içkidir, “ne olur için” denecek kadar sağlıklı bir içecek de değildir. Ama buna rağmen hiç kimsenin “niye içiyorsun” veya “niye içmiyorsun” deme hakkı da olmamalıdır.
Elbette bu bir tercih olarak kalmalı, çocukları, gençleri veya herkesi alkolle tanıştıracak girişimlerden kaçınmak gerekir. Hayatımda alkol kullanmadım, ağzıma bir damla dahi almadım ve asla da almayı düşünmüyorum. Bu benim hem inancımla alakalı, hem zevkimle…
O zaman kendi zevkimizi veya inancımızı, bir siyasi liderin ağzından çıkacak iki kelimeye bağlayanlardan olmayalım. Sırf o dedi diye içmek veya o dedi diye karşı çıkmak, iradenizi bir başkasının eline teslim etmekten farksızdır.
Siyasi taassubun “ayranlısı” böyle bir şey olsa gerek.
Twitimden seçmeler
Kâhin değilim ama seçim yaklaştıkça “sahte aday adayı”, “sahte gazete”, “sahte gazeteci” ve “sahte isimle” sağa sola saldıranlar çoğalacak.