Daha önceki “Dünya Nereye Gidiyor? BM Göreve” yazımın devamı olarak su konusunu ele almak istedim. Ne teknoloji, ne enerji önemli doğal kaynak sorunu, elbette SU’dur. Dünyada şimdilik enerji kaynakları ön planda olsa bile aslında arkasında SU savaşları vardır.
Her nimetin bir külfeti vardır. İnsanoğlu hayatı kolaylaştıralım derken, bilinçsizce enerji ve teknoloji imkanlarıyla büyük çevre kirliliği yapmaktadır.
“Bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için kişi başına düşen yıllık su miktarı en az 8000-10000 metreküp arasında olmalıdır. Kişi başına düşen yıllık 1430 metreküplük kullanılabilir su miktarı ile Türkiye, sanıldığı gibi su zengini bir ülke değildir. Türkiye dünyanın en hızlı nehirlerinden birkaçına sahip olsa da su rezervleri bakımından alt sıralarda yer almaktadır. Türkiye 1430 metreküp miktar ile Avrupa’nın su açısından en fakir ülkesiyken, Ortadoğu’nun ise en zenginleri arasında yer almaktadır. Petrol zengini Ortadoğu’nun gelecek 20 yıl içindeki en büyük sıkıntısı susuzluk olacağı tahmin edilmektedir. Bilim adamlarının araştırmaları, küresel ısınma ve beraberinde yaşanacak çölleşme ve susuzluk riskinden en fazla Ortadoğu’nun etkileneceğini vurgularken, dünyanın en önemli su havzalarını barındıran Türkiye, olası bir su savaşının da merkezi konumunda olabilir.”
“ BM Raporundan dikkat çeken krizi haber veren rakamlar:
-Dünya’daki içme suyu miktarı sadece %1’dir,
- 400 milyonu çocuk olmak üzere 1.5 milyar insan, Dünya nüfusunun dörtte biri, yeterli ve sağlıklı içme suyuna sahip değildir,
- Her yıl toplam 1 milyon 800 bin çocuk temiz suya ulaşamadığı için hastalıktan ölmektedir,
- 2004 yılında bu nedenle ölen çocukların toplamı, 1990’larda her yıl silahlı çatışmalarda ölen çocukların toplamında altı kat daha fazla olmuştur,
- Milyonlarca kadın, her gün yaklaşık dört saatini su taşıyarak geçirmektedir,
-43 ülkede yaklaşık 700 milyon kişi "su temininde zorluk" eşiğinin altında bulunmaktadır,
-Kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı ortalamasında 7 bin 600 iken bu rakam Ortadoğu’da 1200’e kadar düşmektedir,
- Kişi başına ortalama yıllık 1200 metreküp kullanımıyla Ortadoğu, su temininde en fazla zorluk çeken ülke konumundadır.
-Son 100 yılda dünyada su tüketimi 10 kat artarken, kişi başına düşen su miktarı yarı yarıya azaldı.
-Sanayileşme, çarpık kentleşme, nüfus artışı ve atık su sorunu nedeniyle temiz suya ulaşmak gittikçe zorlaşırken, dünya nüfusunun yüzde 20’si içilebilir temiz sudan mahrum.
- Dünyada 748 milyon kişi, bir başka deyişle her 10 kişiden biri güvenilir suya erişemiyor.
-Dünyadaki okulların 1/3’ünde güvenilir su bulunmuyor.
-Düşük ve orta gelirli ülkelerde, sağlık tesislerinin 1/3’ü güvenilir su kullanamıyor.
-Dünyada 470 milyonu aşkın kişi su kıtlığı çeken bölgelerde yaşarken, her yıl başta çocuklar olmak üzere 10 milyon kişi sudan kaynaklanan salgın hastalıklar sebebiyle hayatını kaybediyor.
-2030 yılına kadar küresel su talebinde yüzde 55’lik bir artışın yaşanması beklenirken, söz konusu yılda mevcut su kaynakları toplam su talebinin yalnızca yüzde 60’ını karşılayabileceği bbelirtilmiştir.”
TÜRKİYE, Üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen aslında sanıldığı gibi su zengini ülkelerden biri değil. Türkiye’de kullanılabilir su potansiyeli 112 milyar metreküp. Bu rakamın yaklaşık 7 milyar metreküpü içme ve kullanma suyu olarak, 5 milyar metreküpü sanayide, 32 milyar metreküpü de tarımda kullanılıyor.Türkiye’de kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 1.519 metreküp civarındayken, 2030 yılında ülkemizde artan nüfus nedeniyle bu rakamın 1.120 metreküp seviyelerine gerilemesi bekleniyor.
Irak hükümetinin Dicle ve Fırat nehirleriyle ilgili istekleri olabilir. Bu Hükümetin ABD güdümünde kurulması durumunda Fırat Nehri sularının Ürdün üzerinden borularla İsrail’e aktarılması gündeme gelebilmektedir. Böyle bir gelişme ise Türkiye tarafından geliştirilen Ortadoğu’ya su akıtma ve bundan maddi kazanç sağlama yönündeki beklentilerini ortadan kaldırabilir.
İsrail'in planının; Filistin halkını Filistinli köylülerin yaşadığı toprakları çölleştirecek olan söz konusu utanç duvarının, Filistin halkını ürettiği tarım ürünlerini kurutmaya, bu halkı tüm geçim kaynaklarından yoksun bırakarak 15-20 yıl içerisinde toptan göçe zorlamaya yönelik olduğu anlaşılmıştır. Günümüzde İsrail, bölgedeki su kaynaklarının %80 kadarının denetleyebilmektedir. Filistin halkının suları yanı sıra İsrail, 1967 savaşından sonra büyük bir kısmı Filistin bölgesinde yer akan Ürdün Nehri’nin (Şeria) sularının en büyük kısmına el koyduğu gibi, Suriye’nin Golan tepelerindeki su kaynaklarını da ele geçirmiştir. Yine Lübnan’ı işgal ettiği 1982 yılında, Lübnan’da doğup Ürdün’e akan Hasbani ve Wazzani Nehirlerinin sularına el koymuştur. İsrail’in Kuzey Irak’taki güçlü varlığının önemli nedenlerinden biride, bölgenin zengin su kaynaklarıdır. İsrail çekilecek boru hatlarıyla Türkiye’nin Manavgat suyunun önemli bir kısmını ve Mısır’ın yaşam kaynağı Nil’in sularını almayı planlamaktadır. GAP’ın bitmesi gerginliği artıracaktır. GAP Projesi ile Türkiye’nin Fırat ve Dicle’yi kullanma seviyesinin artacak olmasının Suriye ve Irak’ı kaygılandırdığı bir gerçektir.
Çin’in ise en büyük sorunu SU’dur.10- 20 yıl sonra Çin susuz kalacaktır. Zira şu anda kendi sularını fabrika artıklarıyla kirletmişler. Dünyaya sahip olmak isteyen Çin de suya hasret kalacak.
Son söz: Ülkemizin acilen yakın ve uzak Milli Su Politikası olmalıdır. Millet olarak suyumuzu israf etmeyelim. Her damlası önemlidir diyorum.