Şairler şehri olan Kahramanmaraş aynı zamanda birçok sırrı da sinesinde barındırıyor. Belki bir çoğunuzun ilk kez duyacağı bir konuyu gündeme getirmek istedim.
UNESCO Edebiyat Şehri olmayı çoktan hak eden Kahramanmaraş bu konuda çalışmalarını sürdürüyor. Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesinin Özellikle Hayrettin Güngör’ün bu konudaki çalışmalarının yoğunlaştığını takip etmekteyiz.
İnşallah yakın zamanda Kahramanmaraş UNESCO Edebiyat Şehri sıfatını tescilletecektir.
Fakat 7 güzel adamdan, Mahsuni’lerden, Karakoç’lardan, Kısakürek’lerden bahsederiz de sinemizde yatan, sözlerinin bedelini can vererek ödeyen Seyyid Nesimi’yi pek bilmeyiz.
Seyyid Nesimi Azerbaycanlı şairlerin en meşhurlarındandır. Azerbaycan Türkçesinin yıldızlarındandır. Hatta tüm Türk edebiyatını derinden etkilemiştir.
Çağatay sahasında Ali Şir Nevai, Nesimi’yi övmüştür. Kanuni Sultan Süleyman O’nun şiirlerine cevap veren şiirler kaleme almıştır.
Azerbaycan'da Azerbaycan Türkçesi ile uğraşan en yüksek akademik kurum olan dilcilik enstitüsüne Nesimi’nin ismi verilmiştir; ‘Azərbaycan Nəsimi Dilçilik İnstitutu’. Nesimî Dilcilik Enstitüsü, Türkiye'de kurulu bulunan TDK karşılığı bir işlev yürütmektedir. Bakü'nün merkezi meydanlarının birinde de Nesimî heykeli ve "Nesimî" metro istasyonu bulunmaktadır.
Murat Bardakçı Nesimi Hakkında;
Nesimi, o zamanlarda bir garip bakılan ve ‘‘dinden çıkma’’ kabul edilen ‘‘Hurufî’’ inançlarına bağlıydı… kâinatın ve insanın esasının ruh değil madde olduğunu, herşeyin temelinde ‘‘ses’’in bulunduğunu ve ölünün dirilmeyeceğini, ahıretin olmadığını söylüyordu. Aynı görüşler şiirlerine de aksetmişti. Derken hakkında fetva verildi ve Halep'te 1417'de diri diri derisi yüzüldü.
O sırada bile şiir söylemekten geri durmadı: ‘‘Sırr-ı selhinden Nesîmî'ye suâl ettim dedi / Reh-neverd-i Kâbe-i ışkız budur ihrâmımız’’ yani ‘‘Nesîmî'ye derisinin yüzülmesindeki sırrı sordum; cevabı aşk kâbesinin yolcularıyız, kâbeyi tavaf ederken ihram niyetine derimizi giyeriz oldu’’ dedi ve bu mısralar Türk Edebiyatı'nın en muhteşem ifadelerinden biri olarak kaldı... Demiştir.
PEKİ NESİMİ İLE KAHRAMANMARAŞ’IN İLGİSİ NEDİR?
Nesimi görüşleriyle yaşadığı çağı sarsmış hatta Mısırdaki Memlüklüler ile Dulkadiroğlu Beyliği arasında gerilime sebep olmuştur.
Nesiminin fikirlerinden halkın yanı sıra Dulkadiroğlu Beyleri Şehsüvaroğlu Ali Bey ile kardeşleri Nâsırüddin ve Karayülük Osman gibi devlet adamları da etkilenmiştir.
Nesimî şairlik gücünü fikirlerini yaymak için kullanmıştır. “Tanrı’nın insan yüzünde tecelli etmesi” ve “vücudun bütün organlarını harflerle izah” gibi fikirleri dönemin dini yetkililerince tepkiyle karşılanmıştır.
Bir süre sonra Memlüklülere bağlı olan Halep uleması, Nesimi’nin görüşlerinin İslam’a aykırı olduğunu ileri sürerek öldürülmesi için fetva vermiştir. Mısır’ın Çerkes kölemen hükümdarı Muavyed Şeyh'in onayını alan saltanat naibi Emir Yeşbek tarafından boynu vurulup derisi yüzülmek suretiyle 1417 yılında öldürülmüştür.
Cesedi Halep’te 7 gün teşhir edilmiş, sonrasında vücudu parçalanarak birer parçası inançlarını bozduğu düşünülen Şehsüvaroğlu Ali Bey ile kardeşleri Nâsırüddin ve Kara Yülük Osman Bey’e gönderilmiştir.
Sonuç itibarıyla Nesimi’nin dünyanın birçok yerinde temsili kabirleri bulunsa asıl istirahatgahı Kahramanmaraş’tır. Denebilir.
Bir şair düşünün ki sözlerinin bedeli derisinin yüzülmesi olsun. Onu destekleyen tek devlet ise Şairler diyarı olarak bilinen Kahramanmaraş’ın başkent olduğu Dulkadiroğlu Beyliği olsun. Bu duruma pek de şaşılmaz çünkü Kahramanmaraş’ta iki kapıdan birinden şair çıkar. Şairlik Kahramanmaraşlının mizacının bir parçası haline gelmiştir. Denebilir.
Nesimi’nin Sığmazam şiiri;
Esas Metin:
Bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam
Cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam
Kevn ü mekândır âyetim zâta gider bidâyetim
Sen bu nişân ile beni bil ki nişâne sığmazam
Kimse gümân ü zann ile olmadı Hakk ile biliş
Hakkı bilen bilir ki ben zann ü gümâna sığmazam
Sûrete bak vü ma’nîyi sûret içinde tanı kim
Cism ile cân benim velî cism ile câna sığmazam
Hem sadefim hem inciyim haşr ü sırât
Bunca kumâş ü raht ile ben bu dükâna sığmazam
Genc-i nihân benim ben uş ayn-ı ayân benim ben uş
Gevher-i kân benim ben uş bahr ile kâna sığmazam
Arş ile ferş ü kâf ü nûn bende bulundu cümle çün
Kes sözünü uzatma kim şerh u beyâna sığmazam
Gerçi muhît-i a’zâmım adım âdem durur âdemim
Dâr ile kün fekân benim ben mu mekâna sığmazam
Cân ile hem cihân benim dehr ile hem zamân benim
Gör bu latifeyi ki ben dehr ü zamâna sığmazam
Encüm ile felek benim vahy ile melek benim
Çek dilini vü epsem ol ben bu lisâna sığmazam
Zerre benim güneş benim çâr ile penc ü şeş benim
Sûreti gör beyân ile çünkü beyâna sığmazam
Zât ileyim sıfât ile Kadr ileyim Berât ile
Gül-şekerim nebât ile piste-dehâna sığmazam
Şehd ile hem şeker hem şems benim kamer benim
Rûh-ı revân bağışlarım rûh-ı revâna sığmazam
Tîr benim kemân benim pîr benim civân benim
Devlet-i câvidan benim îne vü âna sığmazam
Yer ü gökü düzen benim geri dönüp bozan benim
Cümle yazı yazan benim ben bu dîvâna sığmazam
Nâra yanan şecer benim çarha çıkar hacer benim
Gör bu odun zebânesin ben bu zebâne sığmazam
Gerçi bugün Nesîmîyim Hâşîmîyim Kureyşîyim
Bundan uludur âyetim âyet ü şâna sığmazam
Günümüz Türkçesi;
Bende sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazam
Yersiz, yurtsuz cevher benim, hiçbir mekana sığmazam
Hem sedefim hem inciyim, Sırat’tan da geçiciyim
Bunca atlas kumaş ile ben bu dükkana sığmazam
Gizli hazine benim işte, göz önünde olan da ben
Maddenin cevheri benim, dağa, ummana sığmazam
Can ile cihan benim, dünya ile zaman menem
Ama ne dünyaya, ne zamana sığmazam
Yıldızlara felek benim, vahiy ile melek benim
Çek dilini dilsiz kesil, ben bu lisana sığmazam
Zerre benim güneş benim; çar penc û şeş sırlar benim
Her şey açık ve meydanda, ben bu meydana sığmazam
Ateşteki ağaç benim, dönüp duran şu taş benim
Bak şu ateş yalımına, ben bu yanana sığmazam
Şeker benim, bal da benim. Güneş benim ay da benim
Herkese can bağışlarım, ama ben cana sığmazam
Gerçi bugün Nesimi’yim, Haşimi’yim Kureyşî’yim
Bundan uludur ayetim; ayete şana sığmazam