Öncelikle belirteyim; bu yazı, dört eski bakanı aklamaya veya suçlamaya dönük bir yazı değildir. Çünkü suçu tespit makamı olarak kendimi görmedim, görmem de…
İşin doğrusu dört eski bakanın yüce divana gidip gitmemesiyle ilgili oylama bir yönümüzü daha ortaya çıkardı; Suçu tespit makamı olarak kendimizi gördüğümüz ve suçsuzluğu asla kabullenmediğimizi.
Dört eski bakanın suçlu olup olmaması konum değil.
Ne suçludur derim, ne suçsuzdur.
Ancak, buna karar verecek olan, suçu tespit makamı yargıdır.
17 Aralık operasyonundan bu yana, dört eski bakanla ilgili yargı süreci çalışmıştı.
Yargıdan istediği kararın çıkması gerektiğine inananların, mahkemenin takipsizlik kararını “yok” saymaları doğaldır.
AK Partinin yüce divan için komisyon kurması da önemsizdir.
O komisyonda yüce divana gitmesine gerek olmadığı, çünkü rüşvet eyleminin gerçekleşmediği ayrıntısı da önem taşımıyordu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yapılacak oylamanın “Evet” çıkması, dört eski bakanın yüce divana giderek, oradan aklanmalarını veya cezalandırılmalarını isteyenlerin çok da samimi olduğunu düşünmüyorum.
Çünkü, eğer netice mahkeme ise zaten takipsizlik kararı alınmış.
Yargıya güveniliyorsa böyle…
Eğer yargıya güvenilmiyorsa 17 Aralık Operasyonuna da güvenilmemesi gerekir.
Yok arkadaş, ben birine güveniyorum, birine güvenmiyorum.
Şu mahkeme doğru karar verir, bu mahkeme yanlış karar verir, mantığı temelden yanlıştır.
İşin esası, ülkemizde uzun zamandır adalet sistemine olan bir güvensizliğin olmasıdır.
Bunu sağlayanlar da ne yazık ki yine adalet kurumunda görev yapanlardır.
Ergenekon ve Balyoz davalarının geldiği süreç, “kişisel hesapların yargı üzerinden” görüldüğünü gösteriyor.
Aynı şekilde 17 Aralık operasyonu da hesabın adalet üzerinde görülmesiydi.
25 Aralık da öyleydi.
Hatta 14 Aralık da…
Hal böyle olunca bunlardan hangisi doğru, hangisi yanlış karar vermek çok da kolay değil.
Hem bunlardan hangisinde ve kim mağdur onu tespit etmek de zordur.
Belki de mağdur bildiğimiz zalimdir, zalim bildiğimiz mağdur ve mazlum…
Eğer adaleti kendi amacınıza göre kullanmaya başlarsanız, gelinen noktanın böyle olması kaçınılmazdır.
Bunu sadece bir kez yapmanızla bin kez yapmanız arasında değişen bir şey olmaz.
Sadece bir kez yasayı çiğneyen her zaman çiğneyebilir.
Sadece bir kez yetkisini aşan, her zaman aşabilir.
Sadece bir kez masum insanları suçlayan, her zaman suçlayabilir.
Dört eski bakanla ilgili olaya da ben bu gözle bakıyorum.
Eğer 17-25 Aralık operasyonu, bir düzmeceyse, bugün o bakanların yüce divana gitmemesi kadar normal bir şey olamaz.
Ama eğer 17-25 Aralık operasyonu gerçekse, o zaman neden “yasal yollarla değil, yasaları zorlayarak ve yetkisiz şekilde operasyon yapıldı?” diye sormak zorundayız.
Eğer suç isnat edilerek, delil uydurularak, insanlar suçlanabiliyorsa o zaman hepimiz suçlanabiliriz ve hepimiz mağdur olurken, mağduru oynuyor görüntüsü verebiliriz.
Dört eski bakanla ilgili yasal veya yasal olmayan şekilde bir suçlama yapıldı.
Deliller gerçekti veya değildi.
Suçlamalar yerli yerine oturuyordu veya oturmuyordu.
Her şartta da bu bakanlar, yargıda aklandı.
Komisyonda aklandı.
Ve son olarak TBMM Genel Kurulunda aklandı.
Yargıya güveniyorsak, sonuç böyle…
Yargıya güvenmiyorsak, o zaman 17-25 Aralık Operasyonlarına da güvenmememiz gerekir.
Birinden birisi işimize geliyor diye savunmak, parti veya siyasi görüş savunmaya benzer.
Oysa adalet böyle aranmaz, hiç kimse de adaleti bu şekilde bulamaz.
İşin aslı, ülkemizde adalete olan güven sağlanmadıktan sonra, taraf tutar gibi suçu sabit görmek veya tümden masum bilmek hiç eksilmeyecektir.
Merak etmeyin, 4 eski bakan AK Partili değil, başka partili olsaydı da netice böyle olacaktı.
Ve şunu da unutmamanızı özellikle istiyorum.
Bir an düşünün ve gerçekten bakanların hepsinin veya bir kısmının masum ve bu olayın mağduru olduğunu düşünün. Bunu gerçekten düşünün, siz olarak düşünün, yakınlarınız olarak düşünün.
Yaklaşımız aynı mı olurdu?
Hiç mi demezdiniz, “bize yapılan bu haksızlığa karşı, aleyhimizde söylenenlere bakın”
Ya gerçekten de masumlarsa ya 17-25 Aralık operasyonunun asıl amacı tam da buysa?
Tweetimden seçmeler
Ne kadar doğru demiş; Eğer, dikkatli olmazsanız, gazeteler, mazlumlardan nefret etmenizi, zalimleri ise çok sevmenizi sağlar. (MalcolmX)