İlk bölgeselcilik hareketlerini gördüğümüz Afrika'da bu kavramın mantığı o zaman şöyleydi; sömürgeci ülkelere karşı yan yana durmak, kendi içinde savaşmamak, birleşerek güçlü olmak, böylelikle sömürgeci ülkelerden kurtulmak…
Pandemi ve hemen ardından başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı ile yazılarımda fazlasıyla ön plana çıkardığım başlıktı; küreselleşmenin en önemli yan etkisi olan “bölgeselcilik”… Küreselleşmenin kaçınılmazı olarak karşımıza çıkan Bölgeselcilik yeni bir kavram değil elbette. Şu an sözünü ettiğimiz bölgeselciliğin atası olan “birleşme” güdüsü tarih boyunca insanlığı olumsuz durumlar karşısında “kendinden olan” ile yan yana durmaya ve böylelikle ayakta kalmaya itti. İnsanoğlunun bu mantığının temelinde ise; birleşmek, büyümek, sorunların üstesinden gelmek ve elbette ki kazanmak var…
İlk bölgeselcilik hareketlerini gördüğümüz Afrika’da bu kavramın mantığı o zaman şöyleydi; sömürgeci ülkelere karşı yan yana durmak, kendi içinde savaşmamak, birleşerek güçlü olmak, böylelikle sömürgeci ülkelerden kurtulmak… Sonrasında diğer kıtalarda da bölgeselcilik oluşumlarıyla tanıştı dünya fakat hiçbiri beklenen-istenen etkiyi yaratamadı. Bölgeselcilik kavramının en başarılı sonucudur Avrupa Birliği… Hatta AB zamanla bölgeselciliği üst boyuta taşıyıp tek sınır, ortak ekonomi, tek akıl, tek para birimi çatısı altında işleyişte “Avrupa Birleşik Devletleri”ne dönüştü…
Pandemi ve hemen ardından gelişen Rusya-Ukrayna Savaşı ile birlikte “Dünya Doğu ve Batı Bölgeselciliği olarak ikiye ayrılıp AB’ye yeni bir alternatif oluşturacak” demiştim… Zira kendisinden binlerce kilometre uzaktaki coğrafyaların her şeyine müdahil olan ve bunu mübah gören Avrupa’dan yana ciddi eleştiriler vardı-var dünyada… Bu çerçevede “Batı’nın AB’si varsa Doğu’nun da kendi bölgesel çatısı olmalı” diyen ülkelerin sayısı giderek artıyor…
Şimdi dönelim önümüzdeki sürece ait tabloyu okumaya… Bunca aktarımdan sonra tabloda ne mi var? Adımları iyice duyulmaya başlayan “Doğu Bloku” var…
21 Mart’ta Türkiye’ye ilk ziyaretini gerçekleştirecek Irak Başbakanı Sudani ve ekibinin bu ziyaretini fazlasıyla önemsiyorum çünkü Irak Orta ve Uzakdoğu’nun merkezinde, önemli yeraltı kaynaklarına sahip, stratejik konuma sahip, Arap-Kürt-Türkmen yoğunluğuyla Türkiye’ye benziyor…
Ve tüm bunlarla birlikte son süreçte İran, Irak, Rusya, Suudi’ler Çin’in öncülüğünde alışık olmadığımız bir uyumu yakaladı. Bu uyum geleceğin zemini gibi. Yakalanan bu uyuma önümüzdeki süreçte yeni ülke eklemelerinin de olacağını tahmin ediyorum… Çin’in girişimiyle Doğu ve Ortadoğu ülkeleri yan yana gelmişken ABD Dışişleri Bakanı yıllar sonra Irak Kürt Yönetimi’ni ziyaret etti. Yetmezmiş gibi PKK’nın üst düzey yöneticileri helikopter kazası sonucu öldü. Helikopter nereden geldi diye sormazlar mı? Irak’ta helikopterin temin kaynağının bir körfez ülkesi olduğu konuşuluyor kulislerde…
Durun daha bitmedi. Düşen helikopterde hayatını kaybedenler için ABD’li yetkililer taziye dileklerini iletti…
Velhasılı kelam son yıllarda sıklıkla yazıp zikrettiğim AB’ye nispet bir Doğu Bölgesel Çatısının temelleri atılmış gibi görünüyor anladığım kadarıyla. Doğu Bölgeselciliğine direnç geliştirmek isteyen AB ve ABD de kendisine daha güçlü alanlar oluşturma peşinde… Türkiye bunca trafiğin tam ortasında olanı biteni tartıp ölçmeye çalışıyor. Öyle ya diplomasinin özüdür; ülke menfaatleri doğrultusunda uyumu ve dengeyi yakalamak…