Ortadoğu’nun dengelerini bir oldubitti ile sarsan, yıkan, değiştiren ‘Arap Baharı’ etkisini en çok Suriye’de gösterdi. Suriye’nin Derailinde Mart 2011'de bir grup öğrencinin okul duvarına rejimin lideri BeşşarEsed'i kastederek "Ey doktor şimdi sıra sana geldi" yazmasıyla başlayan halk ayaklanmasının üzerinden 12 yıl geçti, 13.yıldan gün almaya başladı. BeşşarEsed yönetimi, Dera'daki protestoları ateş açarak bastırmaya kalkınca gösteriler hiç beklenmedik bir anda bütün ülkeye yayıldı.
Çatışmaların 2012 yazında ülkenin en büyük kenti Halep'e sıçraması iç savaşın dönüm noktalarından biri oldu. Aynı yılın Ağustos ayında Esed rejimi Şam kırsalı Guta'da kimyasal saldırı düzenledi. Şam yönetimi sarin gazıyla sivilleri hedef almıştı.Bu saldırı dünyayı ayağa kaldırmış olsa da Esedyönetimine kimse müdahale etmedi. Üst akıl aslında Suriye’yi çoktan gözden çıkarmış, farklı bir Irak modeli ve şemasını Suriye üzerinde hayata geçirmek için düğmeye bastı. Barışçıl protesto gösterileri çok geçmeden silahlı çatışmaya dönüştü ve sivil halkı hedef alındı. Suriye topraklarında topyekûn savaş patlak verdi ve ilk andan itibaren binlerce kişi saldırılar sonucu hayatını kaybetti.
Batı ülkeleri savaşı durdurma yerine daha çok alevlenmesi için uğraş verdiler/vermeye de devam etmekteler. İç savaş ile Suriye topraklarında çok kutuplu ittifaklar kuruldu. Kendi halkına kıyım yapan Suriye yönetimi kendine yandaş ülkeler alarak daha çok ölümlere sebebiyet verdi. Milyonları yerinden, yurdundan eden içsavaşa birde 2014 Haziran’ında DAEŞ terör örgütü damgasını vurdu. Terör örgütü DAEŞ önceIrak sonrasında Suriye’de ele geçirdiği topraklarda "halifelik" ilan etmesi savaşın seyrini değiştirdi. Irak’ın birçok şehrini kana bulayan DAEŞ terör örgütüne karşı ABD ve Batı suskunluğunu uzun bir dönem korudu. İlginçtir DAEŞ Suriye’de sözde halifelikilan etmesinden kısa bir süre sonra ABD'nin başını çektiği uluslararası koalisyon terör örgütüne yönelik hava saldırılarına başladı. Uluslararası koalisyon sözde DAEŞ ile mücadele ederken; Rusya, Esed rejimine destek için askeri operasyonlara başladı. Moskova'nın müdahalesiyle Şam yönetimi büyük kentlerde kontrolü sağlamayı başardı. Ancak ülkenin dörtte birine yakını PKK/YPGterör örgütünün kontrolünde bulunuyor. 3 milyon 500 bin nüfuslu İdlib de silahlı muhalif HTŞ ‘nin elinde bulunmaktadır.Cenevre'de2012 tarihinde Suriye barışıiçin müzakeremasası kuruldu. 2016'da Türkiye ve Rusya’nın girişimiyle Astana süreci başladı.
Astana'yla Suriye'de Türkiye, Rusya ve İran'ın garantörlüğünde "çatışmasızlık bölgeleri" kuruldu. Yanı başımızda adeta kan gölüne dönüşmüş Suriye’de iç savaş maalesef halen devam etmektedir. 50’den fazla ülkenin varlık gösterdiği bu topraklarda batı ve ABD başta olmak üzere neredeyse hiç kimse barışı gündeme getirmemektedir. Savaş öncesinde 23 milyon nüfusa sahip Suriye’de bugün toplamda yaklaşık 13 milyon Suriyeli savaş nedeniyle yerinden edilmiş, 7 milyona yakını isemülteci konumda. Savaş sadece öldürmediği gibi asırlar boyu etkisi halkın üzerinde devam edecektir. Ortadoğu'daki en büyük felaketlerden birine dönüşen Suriye'deki iç savaşta en az 700 bin kişi yaşamını yitirdi. İç savaşta yaklaşık 3 milyon kişi yaralanırken, 1 milyon insan da sakat kaldı.
Suriye iç savaşı nedeniyle 13 milyon insan evsiz 7 milyon ise mülteci durumuna düştü. Ayrıca birçok tarihi ve kültürel yapı onarılamayacak şekilde yok edildi.Bugün Suriye halkının üçte birinin sağlıklı içme suyuna erişimi yok ve yaklaşık yüzde 80’i aşırı yoksulluk koşullarında yaşıyor. Savaş Suriye'deki altyapıya,okul, ibadethane, hastane ve diğer sağlık tesislerine büyük zarar verdi.
Petrol alanlarının çoğu maalesef ABD ile birlikte terör örgütü PKK/YPG'nin kontrolüne geçti.13 yıldır devam eden savaş, Suriye ekonomisini 50 yıl geriye götürmüş bulunuyor. Türkiye, 2011'de başlayan iç savaş sonrasında vatanlarını terk etmek zorunda kalan Suriyelilere ev sahipliği yapmaktadır.
Suriye topraklarında bulunan devletlerin birçoğu kendi çıkarlarını korumak için Suriye’nin egemenliği pahasına kıyasıya bir rekabet içerisindedir. Suriye muhalefetinin en büyük hatası, Suriye halkının devrimine yabancı unsurların katılmasına izin vermesi olmuştur. Zira yabancı silahlı grupların bölgedeki varlığı ve DAEŞ’in bir dönem bölgede etkili olması, Suriye halkının mücadelesine gölge düşürmüştür. Şüphesiz ki bunda, Suriye muhalefetinin net bir duruşunun olmamasının da payı bulunmaktadır. Bugün Suriye’de barışın tesis edilmesi için ABD, batılı devletler, Rusya, İran ve Türkiye gibi bölgedeki uluslararası aktörlerin tamamının üzerinde mutabık kalacakları bir çözüm bulabilmek elbette bir hayli güçtür. Ancak Suriye’deki krizin siyasi ve diplomatik yollarla çözümünün oldukça uzun bir süre alacağı ve hatta sonunda bir çözüme kavuşmama ihtimalinin olduğu da açıktır. Millet olarak dileğimiz o ki Suriye’de akan kanın durması, toprak bütünlüğünün sağlanması ve geçmişe dair izlerinsilinmesi için tüm tarafların birlikte hareket etmesidir.