31 Ekim akşamı Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezi’nde, Sütçü İmam’ın düşmana “ilk kurşun”u atışının 93. sene-i devriyesi münasebetiyle bir gece tertip edildi.
Gecenin mimarı tabi ki “bu işler”in adamı, Kahramanmaraş Stratejik Düşünce Topluluğu Başkanı Dr. Gökhan Gökşen’di..
Ufak tefek aksaklıklar dışında her şey tek kelimeyle muhteşemdi. Salon hınca hınç doluydu.
Daire müdürleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, bazı siyasiler ve her yaştan vatandaşın doldurduğu salonda duygu seli yaşandı.
Ak Parti’den, Gençlik Kolları Başkanı Sayın Fırat Görgel bir grup partili arkadaşıyla birlikte geceye katılırken, Chp Merkez ilçe Başkanı Sayın Ejder İşlek’in de iştirak etmesi son derce anlamlıydı.
Vali katılmazken, belediye; “başkan yardımcısı” düzeyinde temsil edildi.
Oysa böyle bir gecede gerek Sayın Vali, gerekse Sayın Belediye Başkanı orada olmalılardı.
***
“Kurtuluş” ve “bağımsızlık” ruhunun “diri” tutulması ve gelecek nesillere “doğru” aktarılması açısından bu tür organizasyonlar son derece önemli!
Geçen yıl “ilk”inin düzenlendiği gece bu sene daha geniş katılımlı ve daha profesyonel yapıldı.
***
Sayın Gökhan Gökşen’in çabaları olmasa, bu şehirde acaba kaç kişi 31 Ekim 1919 tarihinin Sütçü İmam’ın düşmana ilk kurşunu sıktığı gün olduğunu bilebilecekti.
Sadece 31 Ekim mi?
Sayın Gökşen’in “Beyaz Sessizlik” kitabı çıkana kadar kaçımız Abdal Halil Ağa’yı tanıyorduk? Tanısak bile unutup gitmeyecek miydik?
Nice “isimsiz kahramanlar” gibi tarihin tozlu sayfaları arasında yitip gitmeyecek miydi!
Bu anlamda, “Sütçü İmam’ın Torunları” olduğumuz konusunda gerçekten samimiysek Sayın Gökşen’e çok şeyler borçlu olduğumuzun da farkındayızdır sanırım..
Sadece bunlar da değil elbette.
Şehrimize tarihi ve kültürel amaçlı programlar için gelen televizyon kanlarına mihmandarlık eden yine Sayın Gökhan Gökşen Hoca değil mi?.
Köşelerinde oturup ahkam kesen, yapılanları küçümseyen ve “sıradanlaştırma”ya çalışanlara inat Gökhan Hoca gönülleri fethetmeye devam ediyor.
***
Gecede, “İlk Kurşun”un anlatıldığı ve yine Gökşen’in kaleminden çıkan piyes en az kurtuluş törenlerindeki kadar orijinaldi ve genç oyuncu kardeşlerim de bir o kadar başarılıydı.
Fakat şunu söylemeden geçemeyeceğim: Sütçü İmam karakterini çok abartılı buldum. Daha mütevazi ve gerçekçi bir kıyafet ve daha “bizim” olan bir kılık seçilmeliydi. Bu eleştirim sadece bu geceye has değil. Aynı şeyler bütün tertiplerde yapılıyor maalesef.
Sütçü İmam bir kahraman, bir önder, bir sembol ama sonuçta bir insan!
O’nu “ilah”laştırmanın anlamı yok.
***
Basın Kulisi
Gecenin bitiminde soluğu evde aldım.
Aksu Tv’de, kentin başarılı gazetecilerinden Mesut Tuğrul’un “Basın Kulisi” programı vardı. Yine Kahramanmaraş’ın sorunları konuşuldu. Çok olumlu ve isabetli tespitler yapanlarda vardı, sallayanlarda…
Daha doğrusu “sallayan” da…
Şimdi burada isim yazmaya gerek yok! O “sallayan”ın kim olduğu programı izleyenler şıp diye anladılar zaten.
***
Programda öne çıkan konular, turizm ve buna bağlı olarak (her zaman olduğu ve olacağı gibi!!!) “ulaşım sorunu” oldu.
Yeni Şafak Muhabiri Ramazan Aydın’ın turizm konusunda Ilıca’yı örnek göstermesi bir Ilıcalı olarak beni mutlu etti. Aydın, “turizm konusunda Ilıca’nın bir potansiyel olarak başı çektiğini ve yol sorunun acilen çözülmesi gerektiği”ni belirtti.
Mesut Tuğrul’un programlarında sürekli dikkatimi çeken bir şey var. Ne zaman “Ilıca yolu muhabbeti” geçse, Tuğrul hemen “ihalesi yapıldı” diyor.
(Hani, demiş ya adam: “Aslı yok dağında beş yüz koyunum var”)
Diğer konuklardan biri de çıkıp; “Kardeşim tamam ihalesi yapıldı da, ‘kazma’ ne zaman vurulacak?” diye sormuyor.
Ya da SORAMIYOR!
Yine öyle oldu.
Ben sorayım: Evet Sayın Mesut Tuğrul, ihale yapılalı altı ayı geçti. Her programda bunu dile getiriyorsun tamam.
Peki, “icraat” ne zaman kardeş icraat?..
***
Diğer yandan Döngele’deki kaplıca suyu da dile getirildi.
Güzel!
DE…
Kardeşim oranın yolu Ilıca’nınkinden beter! Ilıca’nın yoluyla Döngele yolunu kıyaslayacak olursak Ilıca yolu otoban sayılır!
Tesis falan yapılacağından bahsediliyor.
Yapmayın ağalar… Etmeyin beyler…
İnsanlarımıza kıymayın. Oralara gidecek olanlara acıyın.
Dışarıdan gelenleri daha fazla kendimize güldürmeyin.
O yüzden, gelin tesisten önce oraya bir yol yapın, sonra da ne yapacaksanız yapın!
***
Sevgi ve muhabbetle kalın.