Dokunuş
Boş laflarla ömrümüz kevgire döndü yazık!
Parlak umutlarımız kararıp söndü yazık!
Korkulu rüyalarla uyanmaktan velhasıl;
O, sak uykularımız tümden bölündü yazık!
A.S.D
Gene bir lâf curcunası ve gene bir centilmenlik furyası, almış başını gidiyor ki sormayın!
Ne kadar memleket aşkıyla yanıp tutuşan ve ne kadar millet muhabbetiyle özü göyünen, “kara sevda”lılar varsa, ağız birliği ederek yollara dökülmüşler. Sanki, “ortak ifade” kullanmak için, aralarında “deklarasyon” yayınlamışlar.
Diyorlar ki:
“Artık vaktimin geldiğine inanarak, X partisinden adaylığımı koymuş bulunuyorum. Bürokratik tecrübelerimle bilgi birikimimi, halkın mutluluğu doğrultusunda harcayacağım. Kendimi bu hususta yeterli görmekteyim.” vs.
Vay be! Argo diliyle illâ da “kıl” olduğum şu “bilgi birikimi”… Hele de “bürokratik deneyim ve tecrübeler” şerhi… Bir de bunların, “halkın mutluluğu doğrultusunda” kullanımı... Oh ne büyük bir lütuf! Ne büyük bir “âli cenap”lık ve ne kadar “hümanist” bir yaklaşım...
Gönlünü bir Leyla’ya kaptıran Mecnun misali, aklını fikrini mebus olmaya endeksleyen ve kendisini kırmızı meşin koltukların bir numaralı “vârisi” sayan namzet vekillerimiz; hayal âlemlerinde ki hizmet serilerini kıyısından köşesinden elan şöyle sıralamaya devam ediyorlar:
-“Mecliste sırf parmak kaldırmak için milletvekili olmayacağım.” (Yok yav!)
-“Ne pahasına olursa olsun, Hakk’ın ve haklının yanında yer alacağım.” (Çok gördük böylelerini!)
-“Siyasetin kokuşmuş ve pörsümüş yönlerini kendi çapımda dezenfekte edeceğim.” (Breh, breh, breh! O kokuşmuşluğa bir çanak da sen tutma, yeter!)
-“Ankara’da iş takibi için özel büro açacağım. Herkes buraya rahatlıkla girip çıkacak ve ben genellikle orada bulunacağım.” (Atma be Recep, din kardeşiyiz!)
-“Hemşehrilerimi, otogardan özel hizmet servisiyle bizzat aldırtıp, yol yorgunluğunu atıncaya kadar kendilerine tahsis edeceğim, misâfirhânede ağırlayacağım.” (Oh, suyundan da koy!)
Bilinen bir fıkradır: Hani fingirdek Raziye’nin kızını alan saf damat, kayınpederine, “Kızınız, falanlarla haşna fişne oluyor!” diye, şikâyete geldiğinde kayınpeder, “Niye sen bilmiyor muydun oğlum? Onun anası da öyleydi!” diyor ya!
Evet, yukarıdaki sıralamalar; genellikle daha yeni parlayıp palazlanarak, Meclis’e kapağı atmak isteyen “toy” politikacılara aittir. Bir de, sahne-i siyasette, mükerrer boy gösteren “anaç”lar var ki onların tafraları geçmiş zaman itibariyle daha “çeşni”liydi:
-İl merkezinden Başkent’e hava köprüsü kuranlar mı, dersin.
-Sahilsiz şehre liman yaptıranlar mı, dersin.
-Herkese dünya saadeti iki anahtar dağıtanlar mı, dersin.
-Açlara aş, işsizlere iş, bekârlara eş ve ağrısız bir baş vaat edenler mi, dersin.
Kimlere ve nelere tanık olmadık ki?!.
Nasıl olsa, kuyruklu yalanın ve ipe un sermenin hoş “yasa”larımızda da bir “ceza-i müeyyide”si yok ya! Üstün körü savur gitsin anasını satiim. Ama artık eskisi gibi yok öööle! Bu seçmen de ne yapacağını çok iyi biliyor ve fingirdek Raziye’leri kızlarıyla birlikte çok iyi tanıyor.
Hay Allah! La havle velâ...
Nereden takıldı boğazıma ham armut gibi şu bilgi birikimi, demokratik deneyim ve tecrübeler şerhi?!. Ve de laciverdimsi cart curtlar?!.
Fesübhanallah!..
Yav arkadaş gidin başımdan, çıldırtmayın insanı!.. Sizin kırmızı meşin koltukta oturmak için tamponunuz tutuşmuşsa bana ne, bize ne!..
Boş verin bayat lafları…