“Tarihini Unutanların Coğrafyasını Başkaları Çizer”
Bu kadar zengin tarihi olaylarımızın çok az kısmı vatandaşımıza anlatılıyor. Çünkü insanlarımızın ciddi bir tarih şuurunun oluşmasına müsaade edilmiyor gibi bir hava oluşmuş. Televizyonlarda ki tarihi dizilerine bakıyorum hepsinde de hamaset yüklü konular işleniyor. Bol bol masal tipinde tarih anlatılıyor. Bu tip uydurma argümanlar(deliller) kişiyi hayal dünyasına sürüklerken, bir süre sonrada gerçek tarihinden haberi olmadığı için, yabancı tarih dizlerinin hayranı olup çıkıyor. Sonuç kendi tarihini unutanların coğrafyasını başkaları çizer. Diyor yakın tarihimizde ki küçük bir hadiseyi siz okurlara sunuyorum…
14 TEMMUZ 1934 - KUŞADASI KANAPİÇE KOYU
Vatani görevlerini Dipburnu Karakolu’nda yapan beş Mehmetçik, gözlerini Ege’nin mavi sularından ayırmadan pusu görevini yerine getiriyorlardı.. Birden içinde üstleri çıplak dört adam olan kurşuni renkli bir yelkenlinin kıyıya doğru yaklaştığını fark ettiler.
-Kim bunlar gardaş diye sordu aralarına en yeni katılmış Mehmetçik.
-Sisam’a demirlemiş bir İngiliz gemisinin şımarık askerlerinden başka kim olabilir ki diye cevapladı.
Balıkesirli Er Musa
-Ne yapacağız peki ?
-Emir açık ve net, onları kutsal vatan toprağına sokmayacağız..
Yelkenli, karaya 20-25 metre kadar yaklaşmıştı. Musa ayağa kaktı, tüfeğini havaya doğrulttu ve üç el ateş etti. Bu İngiliz askerlerine kesin ve kati bir dille “Gelmeyin, geri dönün” demekti.. Yelkenli hızını kesmedi.
Musa bu sefer yakınlarına ateş etmeye başladı. Bir yandan da:
-Sokmam ulan, 20 sene evvel Abilerim sizi bu topraklara soktular mı ki ben sokayım, diye bağırıyordu.
İngilizler uyarı ateşini dikkate almamışlardı ama yanlarına düşen kurşunlar onları panikletmişti. Musa’nın geri adım atmaya niyeti yoktu. İlk kurşunuyla yelkenlinin burnuna en yakın olan askeri yere serdi, ikincisiyle de onun hemen yanındakini.. Kalan iki İngiliz askeri denize atlamak için yeltendiler. Dümendeki üçüncü kurşundan nasibini aldı, sonuncusu da balıklama suya atlarken avlandı. Musa hâlâ:
-Burası Türk Toprağı, buraya destursuz giremezsiniz, bu toprakları kirletemezsiniz, diye haykırıyordu.
Kuşadası Kaymakamı Dilaver Bey, Selçuk’u denetlemeden dönerken olaydan haberdar edildi. Üç ceset sahildeydi, biri ise bulunamamıştı.. Vakit kaybedilmeden Ankara’ya bilgi geçildi. Başvekil İsmet İnönü Paşa, o sırada Kızılcahamam’da olan Gazi Paşa’yı arayarak gelişmeleri anlattı.
İlk gün sakin geçmişti.. İkinci gün bir İngiliz Muhribi kıyıya 4 mil kadar yanaştı. Üç kişi sandalla karaya çıktı ve Kaymakam Beyle görüşmek istediklerini söylediler.. Gazi Paşa’nın emri kesindi: Kaymakam Bey limana gitmeyecek, bulundukları yerde ancak Liman Reisi ile görüşebileceklerdi. Heyet mecburen kaymakamlığa gelmek zorunda kaldı.
-Büyük Britanya Hükümetinin Osmanlı Hükümeti'nden 3 isteği vardır, diye söze başladı İngiliz Subay.
-Durunuz diye lafını kesti Dilaver Bey. Burası Türkiye Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyetinin yetkilisi ile görüşüyorsunuz..
-Türkiye Cumhuriyeti, diye düzeltti İngiliz subay ve isteklerini sıraladı.. Kısaca, kayıp İngiliz askerini arama izni ve aramalar esnasında kendilerine ateş açılmayacağının garantisini, İngilizlerden özür dilenip, ölenlerin ailelerine tazminat verilmesini ve askerlerini öldüren Er Musa’nın cezalandırılmasını talep ediyorlardı.. Ankara’dan ilk cevap geldi ve arama çalışmalarına başlamalarına izin çıktı. 18 Temmuz 1934 öğleden sonra İngilizlerde bir hareketlenme oldu. 4 muhrip ve 7 torpido ile Sisam Adası açıklarında belirdiler.. Akıllarınca kararlılıklarını göstermek için gövde gösterisi yapıyorlardı ve bu muhtemel bir savaşın habercisiydi..
Gazi Paşa anında haberdar edildi ve akabinde şu tarihi emri geldi:
- Kanuni vazifesini yaptığı anlaşılan Türk Er Balıkesirli Musa, yerinden alınamaz ve cezalandırılamaz. Gerekirse Musa için, Britanya İmparatorluğu ile savaş hali göze alınır. Kızılcahamam’dan şimdi Ankara’ya hareket ediyorum. Ege Bölgesi’nde kısmi seferberlik emrini veriyorum..
İzmir Müstahkem Mevki Komutanlığı, Balıkesir’deki 2.Kolordu, Afyon’daki 1.Kolordu Birlikleri hemen Kuşadası’na hareket ettiler.. Panik hali yaşanmaması için bölge halkı bilgilendirildi. Türkler geri adım atmıyorlardı..
İngiliz Büyükelçisi, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’tan randevu istemişti.
-Dört askerimiz, diye söze başladı Büyükelçi, gemilerinden Kanapiçe Koyu’nu görüp çok beğenmişler ve yüzmek için oraya gitmeye karar vermişler.
-Söyledikleriniz doğru olabilir Sayın Büyükelçi dedi Tevfik Rüştü Bey. Lakin burası Türk toprağı ve her isteyen, izin almaya gerek görmeden elini kolunu sallaya sallaya giremez.
Türk Devletinin kararlı tutumu neticesinde İngilizler sadece kayıp askerin cesedinin aranması taleplerinin kabulüne razı oldu, birkaç gün içinde ceset bulunarak teslim edildi. Konu kapanmıştı.
Bu toprakları Balıkesirli Cennetmekan Er Musa gibi ana ırzı bilip savunanlar varken, ay yıldızlı şanlı al bayrağımız kıyamete dek Türk’e has bu turkuaz semalarda nazlı nazlı dalgalanmaya devam edecektir...
Bu vatana karşılık beklemeden hizmet eden yurtseverlerin ruhları şad, mekanları uçmağ olsun… BU VATAN SİZİN GİBİ DÜŞÜNEN YURTSEVERLERİN ESERLERİDİR..