Tarihe adanmış bir ömür,
Tozlu vesikalarla haşir neşir bir yaşam,
Osmanlı tarihine tutulmuş bir fener,
Onlarca kitap, yüzlerce makale. sayısız ödül,
Binlerce öğrenci,
Uluslararası endekslerde seçkin bir isim,
Küresel bir otorite,
Her bir zerresi ilme adanmış bir asır,
Müthiş bir hafıza, müthiş bir birikim, müthiş bir nezaket,
Bilkentteki özel kütüphanesiyle göz kamaştıran,
99 yaşında olmasına rağmen hala arı gibi çalışıp 2 saat boyunca seminer dersleri veren,
Anadolu Üniversitesi'nde düzenlenen bir konferansta o yaşta olmasına rağmen topluma olan saygısından konuşmasını ayakta yapmak isteyen, fakat binbir rica ile oturmaya ikna edilebilen;
Katıldığı bir programda:
Rüyanızda Osmanlı padişahlarını görüyor musunuz sorusuna:
'' Her gece onlarla sohbet ediyorum.'' cevabıyla tüylerimi diken diken eden,
Bu topraklarda, ölmesinin istemediğim, ilk gördüğüm yerde elini öpmeyi arzuladığım yaşayan bir kültür hazinesi:
"Prof. Dr. Halil İNALCIK"...
Emine Çaykara'nın Tarihçilerin Kutbu adlı kitabı ile detaylı olarak tanıma imkanı bulmuştum İNALCIK hocamı. Önemli insanların biyografilerine olan ilgim hasebiyle merak ve heyecanla çevirdim sayfaları. İtiraf etmem gerekirse sayfalar arasında gezinirken ilk hissettiğim duygu şiddetli bir kıskançlık oldu. Dersine iştirak etmek, birincil ağızdan notlar tutmak, sorular sormak, anlamaya anlamlandırmaya çalışmak, bir asra dayanan yaşamın derin tecrübelerinden istifade etmek ve hiç uyanmak istemeyeceğim bir tarih seyahatine çıkmak istedim.
Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi'nce (Cambridge International Biographical Center) dünyada sosyal bilimler alanında sayılı 2000 bilim insanı arasında gösterilen İnalcık; 1950'lerden bu yana ilim çevrelerince yakından takip edilmiştir. Hardvard Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Cemal Kafadar ve Chicago Üniversitesi Osmanlı/Modern Türkiye Araştırmaları Müdürü Prof. Dr. Cornell Fleischer'in düzenlediği konferansın açılış konuşmasında Prof. Dr. Cemal Kafadar: "Nasıl doktora gittiğinizde en önce size asprin verirse, biz de öğrencilere Osmanlı tarihini anlamak için önce hocanın kitaplarını okuyun deriz." diyerek İnalcık'ın Osmanlı Tarihi'ndeki önemini belirtmiştir.
İnalcık, sürekli neşreden durmak bilmeyen bir tarihçidir. Bir karınca edasıyla yaşamını saha araştırmaları ve arşivlerde geçirmiştir. Eserleri bu alanda kendini ispatlamak isteyenleri kıskandırabilecek bir zenginliktedir. Ortaylı'nın da dediği gibi çalışmaları, özgünlüğünü ve kalıcılığını kaybetmemekte canlılığını mütemadiyen muhafaza etmektedir. Yaptığı kapsamlı okumalar ile sadece tarih ilminde değil, edebi, felsefi, sosyal, siyasi alanlarda da derin bir yetkinliğe sahiptir. Çeşitli alanlardaki gelişmelere, olan bitene, yazılanlara hakim ve haberdardır. Tarihi idealize etmekten daima imtina etmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ isimi eseri 7 Balkan diline ve Arapçaya çevrilmiştir. Osmanlı'nın ekonomi ve medeniyet kültürünün Avrupa'ya katkısını gösterdiği "Sosyal ve Ekonomik Tarih" isimli eseri ise Avrupa da ki üniversitelerin tarih bölümlerinde temel eser olarak okutulmuştur.
Eserlerini inşa sürecinde gösterdiği titizliği ise takdire şayandır. Emine Çaykara ile olan söyleşisinde kendi hayatına dair sorulan sualler karşısında yanlış bilgi vermemek gayesiyle yıllarca sakladığı kişisel belgelerine bakma ihtiyacı hissetmesi bu titizliğin en belirgin göstergesidir.
Emine hanım bu şaşkınlığını şu sözlerle ifade etmektedir:
"Nasıl tarihçi olunur"u bana kendi hayatını anlatırken de gösteriyor. "Nasıl hoca olunur"u ise daha sonra öğrencileriyle konuşurken "Halil Bey" deyişlerindeki sıcaklıktan görecektim.
Üzücü olan durum ise "popüler" olmak gibi bir gayesi olmaması hasebiyle televizyonlara pek çıkmayan, basına demeç vermeyen ama Avrupa ve Amerika'da merak ve hayranlıkla takip edilen , eserleri onlarca dile çevrilen, Uluslararası ölçekte Türkiye'nin yüz akı olan böyle büyük bir değerin ülkesinde sadece tarih ilmine merak duyanlarca bilinmesiydi.
Türkiye'de ve Amerika'da alanında tanınmış onlarca profesör yetiştiren İnalcık; bir konuşmasında: "Yazdığım eserler kadar onlarla da iftihar ediyorum" demiştir. Hocanın yetiştirdiği öğrencileri baz aldığımızda en kıymetli eserlerinin ilim dünyasında kazandırdığı öğrencileri olduğunu görürüz. Çünkü Hoca'dan aldıkları bayrağı uluslararası camiada gururla dalgalanmaktadırlar. Hocanın öğrencisi, öğrencinin de hocası ile gururlandığı ne güzel bir duygudur bu. İnsan gıpta etmekten kendini alıkoyamıyor.
Dünyaca ünlü ilim adamlarının İnalcık hakkındaki şu sözleri İnalcık'ın küresel düzeydeki yerini tespit etmemize daha çok imkan sağlayacaktır:
“Bugün dünya üniversitelerinde Halil İnalcık okunuyor ve okutuluyor. Onu dar anlamda bir “tarihçi” olarak düşünmek elbette yetersiz kalır. Bizzat tarih disiplinine şekil vermiş, kendi metodolojisini ve bilgi birikimini tarihçilik mesleğine kazandırmış bir kişi olarak İnalcık, bilim çevrelerinin üzerinde uzlaştığı seçkin bir isimdir. İnalcık ekolüne mensup yüzlerce öğrenci, sadece birincil kaynakları kullanma, belge ve arşivleri inceleme yönünden değil modern anlamda tarihe sosyo-ekonomik ve kültürel birçok cepheden bakabilme becerisini ondan öğrenmiştir. Yeni kuşak tarihçiler, Akdeniz, Osmanlı ve Balkan tarihi üzerindeki birçok yanlışın tashih edilmesini ona borçludur. Kitapları, sayısız makale ve ansiklopedi maddeleri, sosyal bilimciler için göz kamaştırıcı bir hazine mahiyetindedir. Halil İnalcık, bu sahanın en seçkin uygulayıcılarından biri. Dünya bilimine katkıları su götürmez. Çabalarının hedefi haline gelmiş konu üzerinde bize sadece tefekkür etmek düşer.” (Prof. Dr. Immanuel Wallerstein)
"Onun çalışmalarını çıkarır ve bir kenara koyarsanız Osmanlı Tarihi'nden geriye hiçbir şey kalmaz." (Prof. Dr. Mark l. Steın)
"O bize talebesi olarak bakıyor, biz de ona hoca olarak bakmaktan başka şey düşünemeyiz. Bilgisi açısından zaten bizim aramızda hocanın lakabı; Şeyh-ül müverrihin (tarihçilerin şeyhi)…" (Prof. Dr. İlber Ortaylı)
"Köprülü ve Barkan zamanının büyük âlimiydiler, Halil İnalcık tüm zamanların büyük âlimi..." (Bernard Lewis)
Hocanın Cumhuriyet gazetesine verdiği bir röportajda: "Geçmişe dönüp baktığınızda gördüğünüz en büyük pişmanlık nedir?" sorusu üzerine verdiği cevap, hocanın "insani" cihetini göstermesi hasebiyle farklı bir önem arz etmektedir.
- "Yüzyıla yakın süren yaşamıma baktığımda üzüldüğüm çok şey var. Bilimsel araştırmalar vaktimi o kadar fazla aldı ki, merhum eşim Şevkiye’ye karşı ödevlerimi hakkıyla yerine getiremedim... Göçmen, hukuk tahsilli bir aydın geçim sıkıntısında, para isteyemiyor, bana bir kitap verdi, isteği anlayamadım, derdine deva olamadım, anladığımda vakit geçmişti. Bu bana elli yıldır dert oldu... Bursa’da bir Bulgaristan göçmeni işçinin sözlerim gücüne gitti, kalbini incittim, tamiri imkânsız bir hata işledim, vicdanımda her zaman bir pişmanlık duyarım... Gençlik çağımda öğrencilerimin bazılarının kalbini kırdım, pişmanlıkla hatırlıyorum. Şimdi onlardan af diliyorum. Bugün çalışmalarım o kadar çok zamanımı alıyor ki, doğaya, sanata, sevdiklerime erişemiyorum, yayın çalışmaları yaşamamı elimden alıyor, pişmanım."
Tam bir tarihçi olmanın oldukça güç olduğunu dile getiren İnalcık: Bugünün tarihçilerinin hikâye anlattığını, iyi bir tarihçi olmak için evvela altı dil bilmenin elzem olduğunu, Arapça, Farsça, Osmanlıca divan dili ile Fransızca, Almanca ve İngilizcenin ileri seviyede bilinmesi gerektiğini, bunların yanında edebiyat, sosyoloji, ekonomi, kültür, coğrafya, hakkında da bilgi sahibi olunması gerektiğini aksi takdir de Avrupalı tarihçilerle boy ölçüşülemeyeceğini vurgulamaktadır.
Tüm bunlara da disiplinli bir çalışma süreci ile erişilebileceğini: "Ben yazarken hâlâ heyecanlanıyorum. Evin her odası ayrı bir atölye. Bir oda Fatih ve İstanbul kitaplarımla dolu. Diğer odada Devlet-i Aliyye’nin ikinci cildi için gerekli çalışmalarım var. Yemek masamın üstü Bizans kitaplarıyla çevrili. Hatta bir misafirim gelmişti, kitapları görünce bana, ‘Siz nerede yemek yiyorsunuz?’ diye sormuştu. Bunun dışında evimin başka bir köşesini ise Rusya üzerine yaptığım çalışmalara ayırdım. Benim hayatım kitaplarımı yazmak ve tamamlamak üzerine kurulu. Bunları bitirmeden ölmek istemiyorum. Tezgâhın üstünde dört kitap çalışmam var, yüzde 80’i bitti sayılır." sözleriyle belirtmiştir.
Ömrünü adadığı çalışmalarının karşılığını ise uluslararası alanda aldığı sayısız ödüllerde taçlandırdı. Yurt içi ve yurt dışındaki birçok üniversiteden fahri doktora, Türk, Amerikan, İngiliz, Sırp ve Arnavutluk akademi üyelikleri, TBMM onur ödülü, yetiştirdiği öğrencilerinin başarıları, onlarca dile çevrilen eserler ve daha niceleri...
Rahmetli İhsan Doğramacı; Halil İnalcık'ı Bilkent Üniversitesi'ne Tarih bölümünü kurması için davet ettiğinde İnalcık bu daveti: "Kat'iyen olmaz kitaplarımı bırakıp Türkiye'ye yerleşirsem faaliyetlerim kesilir. Benim bütün kütüphanem burada 10 bin kitabım var, gelemem." diyerek reddetmiştir. Bunun üzerine İhsan Bey hiç düşünmeden: "Kitaplarınızı da getirtiriz." demiş ve 250 koli kitabı 17 Bin dolar verip uçakla getirtmiş ve adına enstitü kurdurtmuştur. Bu özel kütüphaneden hala binlerce tarih talebesi istifade etmektedir.
Malum, İnalcık gibi koca bir dehayı anlatmaya bu sayfa ve sayfalar çok yetersiz kalacaktır. Hocamızın tüm yazıları, konuşmaları, insanın düşündükleri üzerine tekrar düşünmesini sağlıyor ama yazıma beni çok beni çok etkileyen sözlerine AA muhabiriyle yaptığı bir söyleşide rast geldim. Söyleşisinde adeta bir iç konuşma yapan hocanın ağzından şu cümleler dökülmüştür:
"Tanrı'ya bana şu yaşımda bile bir eser verecek bir imkan verdiği için şükrediyorum. Önümde en aşağı 6-7 kitap var. Dualarınızla 3-4 sene daha yaşarsam onlar da çıkacak. Ben, kitap için yaşamış bir insanım." Üç sene kaldı... 100 yaşını iple çekiyorum. İçimde hâlâ çalışma azmi var çünkü. Dua edin de 100 yaşından sonrasını da göreyim…"
Tarihe adanmış bir ömür,
Arşivlerde ağarmış saçlar,
Bir asra tanıklık etmiş hafıza,
Onlarca kitap, yüzlerce makale,
Ve kağıt ile kalem arasında geçen bir yaşam yolculuğunun son demlerinde dahi son kitaplarını neşretmek için tanrıdan dilenen zaman...
Dualarımız sizinle kıymetli hocam, sizinle iftihar ediyor, sizi seviyoruz.
Derslerinize iştirak edecek bir çapa dahi erişemesek de eserlerinizin iştahlı okuyucusu ve metodolojinize gönülden bağlı öğrencileriniziz.
İyi ki varsınız ve hep var olacaksınız!