İsminde Türk geçen İlk Türk devleti Göktürkler değil, TURUKKU KRALLIĞI
Biz Türkler Anadolu’ya 1071’de girdi diye biliyoruz ama… Ancak
Ön-Türk uygarlığı okullarda öğretilmiyor. Çünkü okullarda okutulan tarih kitapları, 1939’dan itibaren yörüngesine girdiğimiz Batılı ülkelerin çıkarları doğrultusunda yazılmaya başladı. 19. ve 20. yüzyıl başlarında Batılı araştırmacılar tarafından ortaya çıkarılan Ön-Türk uygarlığıyla ilgili buluntular, ilk başta Avrupa’da Türkofiliya modasına yani Türk severliğe sebep olmuştu. Türklerin Anadolu’ya ilk girişi Hıristiyan tarihçilerin ve Tanzimat’ın frenkleşmeci tarihçilerinin iddia ettiği gibi 1071 Malazgirt Zaferi ile olmamıştır. 1071 Türklerin Anadolu’ya ilk değil son girişiydi. Ancak bu buluntular Batı’nın Türkleri Anadolu’dan sürüp Asya’ya geri gönderme ideasına uymadığı için, bugüne kadar hep sümen altı edildi ve Ön-Türkler Atatürk’ün ölümünün hemen ardından okul kitaplarından çıkarıldı.
Dünya tarihinde Türk adıyla bilinen ilk devlet de Göktürkler değil, milattan önce 4000-2000 yılları arasında Mezopotamya bölgesinde kurulan TURUKKU KRALLIĞI İLE ANADOLU’DA KURULAN TURKİ KRALLIĞI’YDI. Türkiye’de, çoğu son yıllarda ünlü Ön-Tükçe Araştırmacısı Kazım Mirşan tarafından okunan çok sayıda yazılı kaya bulundu. Bulunan Ön-Türk damgası ve kaya resimleri, Orta Asya’daki ve Avrupa’da bulunanlarla aynı. Ancak bu bilgiler hala resmi olarak kitaplara geçmiyor. Ünlü Fransız Türkolog Jean Paul Roux da, Anadolu’daki Türk varlığını milattan önceki yüzyıllara kadar götürmenin mümkün olduğu görüşünü savunur. Batılı araştırmacılar bunları 19. yüzyılda keşfetti diyorsunuz. Sonra batı neden gizlemeye karar verdi bu bilgileri? Avrupa kendi tarihini antik Grek tarihine, onu da Sümer tarihine dayandırır. Ancak köklerini dayandırdıkları Sümerlerin Orta Asya’dan Mezopotamya’ya göçtüğünü ispat eden deliller, Avrupa’nın kendi kendini kısır etmesidir. Bu sebeple Türklerin gerçek tarihini gizliyorlar. Sümerlerle Ön-Türklerin nasıl bir bağlantısı var peki?
Kazım Mirşan Bizans’ın ilk kurulduğu dönemlerde de Ön-Türkçe konuşulduğunu ileri sürüyor. Kanıtı ise Trabzon’daki Rum kilisesinde Bizans alfabesiyle Türkçe yazılmış yazılardır. Rus arkeolojisinin atası Nikolsky de “Sümerlerin ana vatanı Aşkabat kenti yakınıdır. Sümer dili Hint Avrupa dili olmayan ve fakat bitişken bir dildir. Avrupa dil grupları ile alakası yoktur” der. Sümerce ’de 300’den fazla bugünkü Türkçe ile aynı anlama gelen söz var.
Alman Sümerolog Fritz Hommel da 1900’lerin başında iki dili anlam, fonetik ve gramer açısından incelemiş ve “Sümerce Türkçedir” demiştir. Ön-Türklere ait kanıtlar Anadolu’da nerelerde bulunuyor? Erzurum, Mutki ve Hakkari Yüksekova’daki yazıtlar Türklerin binlerce yıldır bu coğrafyada olduğunun kanıtı. Örneğin Afyon yakınlarındaki Frigya vadisi denen bölgedeki YAZILIKAYA ANITININ üzerindeki binlerce yıldır orada duran ÖN-TÜRK ALFABESİ ile yazılmış yazıları bilim adamlarımız hala okunamayan bir Ön-Grekçe diye geçiştiriyor.
Servet Somuncuoğlu da, 2012’de Türk Dünyası tarih dergisinde yayınlanan bir makalede Hakkari Yüksekova Gevaruk yaylasında kayalardaki binlerce yıllık Ön-Türkçe yazıtları fotoğraflayan, Anadolu’daki binlerce yıllık Türk varlığını belgeleyen önemli araştırmacılardan biriydi. Türkler M.Ö. 2000'de Hakkari’deydi Yani Türkler milattan önce de Hakkari’de yaşıyordu. Öyle mi? Prof. Veli Sevin Hakkari taşlarını Orta Asya’daki dikili taşlarla karşılaştırmış ve M.Ö. 2000’lere ait olan bu taşların Ön-Türk mezar taşları olduğunu iddia etmiştir. Taşlar gerek ikonografik, gerekse felsefi açıdan Avrasya bozkır inanışlarına yakın özellikler taşıyor. Kırgızistan, Kazakistan, Altay, Sibirya, Tuva yöresi ve Moğolistan’da geniş alanlara yayılan dikilitaşların en çarpıcı özelliği de tıpkı Hakkari’dekiler gibi iki ellerinde kap tutan savaşçı figürü kullanılması. Bu taşlar, Türklerin milattan önceki yıllardan itibaren Anadolu’da medeniyet kurmuş olduklarının açık kanıtıdır. Ayrıca Fırat kıyısında Mari bölgesinde ele geçirilen bir diğer tabletlerin (MÖ.4000-2000) 13 tanesinde Fransız Arkeoloji Enstitüsü’nün 1933-1939 yılları arasında yaptığı kazılarda ortaya çıkarılan Mari şehrindeki kraliyet sarayında Asurlulara ait MÖ. 1870-1740 yılları arasında yazılmış birçok çivi yazılı tablet bulunmuştur.
TURUKKU adlı bir kavimden söz edilmektedir. Sadi Bayram, bu tabletlerin Türkçe tercümelerini yayınlamıştır. Önce Sümerlerin, daha sonra da Asurlular ve Babillerin egemenliğinde kalan Mari şehri, bugünkü Suriye sınırları içerisindeki Tell Hariri kentidir. Bugün Louvre Müzesi’nde sergilenen Akadca yazılmış bu tabletlerin metinleri Fransızca tercümeleriyle birlikte Georges Dossin tarafından 1950 yılından itibaren yayınlanmaya başlanmıştır.
21 numaralı tablet : “...Bu akından beri Turukkular’ın sayısı fazla görünmüyor. Fakat artabilir. Onlar gelmeye devam edecekler.” 22 numaralı tablet : “...Bana yazdığın Turukkular’la ilgili haberler değişti.” Bu tabletlere şöyle birkaç örnek vermek mümkündür: 16 numaralı tablet : “...Uyuyanları uyandıran ve uyandırdıklarına hiç tayın vermeyen Turukkular gibi yapacağız”. Dört cilt halinde yayınlanan bu Mari tabletlerinin 13 tanesinde toplam 22 defa “Turuku”, “Turukku”, “Turukki, ve “Turuk” biçiminde bir kavim adı geçmektedir. 23 numaralı tablet : “... Bana Turukkular hakkında yazmıştın. Turukkular’ın çıkış hareketinde bulundukları gün çok meşgul olduğumdan sana haber veremedim.” 87 numaralı tablet : “...Kral bana her şeyden önce, Turukkular’ın hücum ettiklerini, Nithim’i kuşattıklarını yazdı.”
Güneydoğu Anadolu’da yaşayan, savaşçılıkları ile Orta Asya Türk akıncılarını andıran, ana merkezden yaklaşık 400 km. uzaklaşıp, düşman ordugâhlarına
saldıran bu TURUKKULAR, Türk’ten başka kim olabilir? Diyor yorumu bu işin meraklılarına bırakıyorum..
Faydalanılan kaynaklar:
Mitoloji Tarih Dinler Tarihi (Sedat Karadayı)
Göbekli Tepe ve Ön Türkler (Özgür Barış Etli)
Türklerin Kaybolan Ataları (Kazım Mirşan)
Sibirya'dan Anadolu’ya Taştaki Türkler (Servet Somuncuoğlu)
Hakkari Taşları/Çıplak Savaşçıların Gizemi (Prof. Dr. Veli Sevin)