Osmanlı devletinin 93 harbinden itibaren düşürüldüğü durum ve Abdulhamid hanın iç ve dış siyasetini önceleri anlamayan ittihad ve terakki cemiyeti, daha sonra iktidara geldiği zaman, yanıldıklarını ve Abdulhamidin siyasetinin doğru olduğunu anlamış ve vatanı, Müslümanları ve özellikle Türk milletini içinde geçtiği zor durumdan en az hasarlaçıkartmak için kurdukları milli istihbarat teşkilatına verdikleri addır Teşkilat-ı Mahsusa.
Kuruluş yılları 1911 den itibaren başlar ve nihayet 1913 yılında enver Paşanın riyasetinde kuruluşu tamamlanır. Otuz binden ziyade ve üç kıtada yaşayan mensupları çok saf bir şekilde içinde bulundukları zor şartlara rağmen karşılıksız bir sevgi ile vatanları için çalıştılar.Osmanlının yıkılmasından sonra da Osmanlının elinden çıkan vatan topraklarımızda kurulan elliden fazla devletin Müslüman olanlarında ki ilk kurucuları ve yabancı devletlere karşı ilk savunucuları da bu teşkilatın bünyesinde bulunan Türk ve Türk olmayan mensupları olmuştur.
Yıllarca her kes kendi olduğu coğrafyada aynı duygular içerisinde yeni vatanlarına hizmet etmişler ve Türkiye cumhuriyetini kuranlar ile yakın ilişkiler içerisinde bulunmuşlardır. Teşkilatı mahsusa en zor günlerde, Osmanlı yıkılır iken dahi 1913 yılında Batı Trakya Türk devletini kurabilmiştir. Daha sonra Türkiye cumhuriyetinin kurulması ve yaşatılmasında aynı fedakar hisler ile çalışmışlardır. Daha o yıllardan başlayarak Kıbrıs ‘ta da faaliyet içerisinde bulunduklarını ve İngilizler ile Rumlar arasında kalan Türklerin ezilmemesi ve varlıklarını idame ettirmeleri ve aynı zamanda ana vatan Türkiye ile bağlarının kesilmemesi için çalışmışlardır.
Genelkurmay başkanlığımızda saklı bulunan binlerce evrakın incelenmesi ile bu çalışmalar gün yüzüne çıkacaktır.1958 yılına gelindiğinde Kıbrıs’ ta Türkler için eskisinden de zor günler başlamış ve Türklerin adadan sürülmesi veya toplu olarak imha edilmelerinin planları (enosis) yürürlüğe konulmuştu. Bu yıllarda Türkiye den gönderilen Sübaylarımız (1) ile Kıbrıslı Türklerin ortak çabaları ile Türk mukavemet Teşkilatı adı ile önceden beri var olan Teşkilatı mahsusa damarı devam ettirilmiş ve Kıbrıs Türkleri için elzem olan bütün çalışmaları ellerinden geldiğince yapmışlardır.Merhum şehid Adnan menderes beyin büyük dava adamlığı ile bütün bu çalışmaları tanzim ve teşvik ettiğini söyleyerek bir hakkı teslim etmek lazımdır. Adnan Menderes sadece Kıbrıs Türklerine değil, başbakanların örtülü ödeneklerini kullanarak başta Cezayir olmak üzere bir çok Müslüman devletin ve milletin hürriyet mücadelelerinde maddi ve manevi destek olmuştur.
Merhum Gazi Rauf Denktaş bey de ta o yıllardan beri içinde bulunduğu bu teşkilatın önemli insanlarından birisi olmuş ve içinde yer aldığı Türk mukavemet teşkilatının silahlı ve silahsız bütün mücadelelerinde bulunmuştur. Merhum gazi Rauf Denktaş bey hem Türk mukavemet teşkilatında ( Kıbrıs için kurulan kuvay-i milliye teşkilatıdır aynı zamanda) tıpkı Teşkilatı mahsusa da ki gibi çalışmış Kıbrıs’ın Türk vatanı olması ve Kıbrıslı Türklerin rumlar ve diğer Avrupalı müttefikleri eli ile kıyıma uğratılmasına engel olmuştur.
Merhum Rauf Denktaş bu çalışmalarından dolayı defalarca tutuklanmış ve hiçbir şey ispat edemeyen rum yönetim tarafından serbest bırakılmıştır. Kayıkla gelebildiği ana vatandan aldığı talimatlar ve yardımlar ile tekrar kayıkla dönerken tutuklanmış, yılmadan ve usanmadan aynı azimle çalışmaya devam etmiştir.1974 barış harekatına gelinceye kadar adada Türklerin varlığını devam ettirmesi için son onbir yıldaki silahlı savunmayı arkadaşları ile beraber yönetmiştir. 1974 barış harekatının başarılı olmasından sonra kurulan Kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyetinin kurucu ve ilk cumhurbaşkanı olmuş ve o yıllarda başlayan ve hayatının sonuna kadar da devam eden müzakerelerde yılmayan ve yan çizmeyen tavırları ile karşısındaki Türk düşmanlarını yıldırmıştır. Anavatana çok güvenmiş ve Kıbrıslı Türklere de anavatanımıza güvenin telkinini yapmıştır. Fakat ömrünün son günlerinde Türkiye de ki hükümetimize ülkemizin güney doğusu ve doğusunda hendek atlatan, pkkyı muhatap almamıza sebeb olan fetö mensuplarının yaptığı yanlış muamelelere üzülmüştür. Rumların kabul etmediği ve Türklerin aleyhine olan annan planına karşı çıktığı için o günkü Türk hükümeti ile ters düşmüştür. Bu gün anlıyoruz ki, anavatanımızda bize hendek kazanlar ile ittifak halinde olanlar aynı zamanda Kıbrıs ta da aziz Türk milletine hendek kazmışlardır. Rabbime şükürler olsun ki her iki hendekte açanların başına geçirilmiş ve Türk milleti çözüm süreci denen büyük tuzaktan ve yavru vatanı paramparça edecek olan plandan da kurtulmuştur.
Kıbrıs davamız için hayatının sonuna kadar, azminden hiçbir şey kaybetmeden, hak bildiği yolda merhum Eşref Sencer Kuşçubaşının dediği gibi vatanı için döğüşmeğe devam etmiştir. Türkiyede o günlerdeki dış politikayı yönlendirenlerin ermeni, rum ve benzeri milletçikler ile görüşme yapılamayacağını ve bu milletçiklerin muhatap alınıp bir netice alınamayacağını anlamaları için devlet olarak duvara toslamamız gerekti. Menhus annan planını bir matahmış gibi gösterenlere ve anavatanından aldığı darbelere rağmen tek taraflı bağımsızlığın artık şart olduğunu , dini ve dili ayrı aralarında mukatele olmuş Türk ve Rum milletlerinin bir arada yaşayamayacağını yıllarca yerli ve yabancılara anlatmağa devam etti. Yıllar geçti, başta Türkiye olmak üzere dost ve düşman her kes onun yıllar öncesinden söylediği yere geldiler. Artık yıllarca süren müzakerelerde bir yere varılamayacağını söyleyenler merhum Gazi Rauf Denktaş beğin haklı olduğunu anlamış oldular. Merhum Rauf Denktaş beyin, gazi ve şehidlerimizin, Türk mukavamet Teşkilatını kuranlardan, ebedi aleme irtihal edenlerin mekanları cennet olsun inşallah. Son zamanlarda Türk milletinin maneviyatına saldıran gazeteci kılıklı, rum ve ermeni yandaşlığında çağ atlayan kişi ve kurumlar hakkında cumhuriyet savcılarımızı göreve davet ediyorum. Her şey Rabbimin rızası içindir. Vesselam.
- Sübay sözcüğümüz yanlış bir söylemle subay olarak kullanılıyor. Aslı Sü Bay dır. Sü asker, silah tutan, süsen, süngü, v.s anlamındadır. Süngü kelimesi ve öküzün boynuz vurması na da asker süstü, öküz süstü denir. Sü bay olunca askerin üst rütbelisi manasını verir. Su bay olur ise, su zengini veya su emiri gibi anlamlar çıkar. Su başı, soy adını taşıyanlarında aslında sü başı olduğu kesin olup, onlarda yanlış söylemin kurbanı olmuşlardır. Sü başı askerin veya erin başı, kumandanı, asker başı demektir. Sü bay, yar bay, Al bay, gibi askeri terimler de ayrı birer rütbe olup, bunların tamamına sü bay denir. Soy adısüer olanlara rastlarız. Sü er ayrı ayrı yazılmalıdır. Anlamı ise asker kişi demektir. Vesselam.