Tarih 17 Nisan 1993 Türkiyenin 8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal vefat etti. Tam 16 yıl olmuş. Bu dünyadan bir TURGUT ÖZAL geçti. Boş geçmedi, dolu, dolu geçti. ÖZALın neler yaptığını herkes biliyor ve görüyor. Eserleri ortada, onun yaptıklarını Tekrar anlatacak değilim. Ancak, onu unutanlar ve 25-30 yaşındaki yeni kuşak gençliği için onu daha iyi tanısınlar diye, onunla ilgili bir ufuk turu yapmak istiyorum, Türkiyeye kazandırdığı ufuktan bahsetmek istiyorum.
Siyasete Anavatan Partisinde 1983 de Turgut Özalla başlamıştım. Tam 25 yıl olmuş. Onun yapmaya çalıştığı her hareketi ön yargısız olarak okumaya ve anlamaya çalıştım. Bu nedenle kendimi; Türkiyede Turgut Özalı çok iyi anlayanlardan biri olarak görüyorum.
Türkiye onu; zekii, çalışkan, sevimli, hoş görülü, çok yönlü, karizmatik, ufku geniş, ileri görüşlü, deneyimli, özgürlükçü, yeniliklere açık, yaratıcı, atak, vizyon sahibi, dindar ve demokrat olarak tanıdı. Kavgayı, gerilimi sevmezdi, hep uzak dururdu. Ülkeyi sıkı yönetim döneminde uzlaşmacı özelliği ile sivil olarak yönetmeyi başardı. Hep ehil insanlarla çalışmayı severdi. Bu nedenle başarılı oldu. 1983 de başbakan olduğunda; ortaya koyduğu projeler, yaptığı yatırımlar, Türkiyenin dış dünyaya açılması, herkesin başını döndürdü.. İlk 6 ayda ciddi atılımlar yaptı. Türkiyeyi iyi tanıyordu, iyi bir devlet adamıydı, ihtiyaçları biliyordu, bilgi birikimi de vardı, hazırlıklıydı, mühendis olduğu için radikal kararlar verebiliyordu. Hızlı düşünen ve hızlı hareket eden bu adam herkesi şaşırtıyordu. Zira eski siyasetçilerden hiç bu kadar hızlı hareket eden görülmemişti. Projelerini bir, bir hayata geçirmeye başlamıştı. Ülke durağanlıktan ÖZAL sayesinde kurtulmaya başlamıştı. İçte çeşitli reforumlar yapıyor, Türkiyeyi dış dünya ile tanıştırıyordu. Türkiyeyi Kafkasyada Türk dünyası ile yeniden kucaklaştırıyor, iyi çalışırsak, birbirimizi seversek 21.yüzyıl Türklerin yüzyılı olabilir diyordu. Bu nedenle ağabey rolü üstleniyor, ama kendisinden sonra gelen liderler bunu ihmal ettiler. Devlet politikasında hani devamlılık esastı, ABD, İngiltere ve diğer gelişmiş ülkeler de liderler değişse bile ülke politikası değişmiyor.
Zaman gazetesi yazarlarından Hüseyin Gülerce geçen sene 18 Nisan 2008 tarihli köşe yazısında: ÖZALın BIRAKTIĞI YERİN GERİSİNE DÜŞTÜK derken çok çarpıcı ve acı bir tesbitte bulunuyor: Demek ki Özaldan sonra gelen devlet başkanları ve başbakanlar, Özalın bıraktığı yarış bayrağını daha ileriye taşıyamamışlardır. Yani Türkiye patinaj çekmektedir. Özal doğu ve batı sentezi kurmaya çalıştı ama ömrü yetmedi. Ancak gelecek iktidarlara yol göstermiş oldu. Ayrıca batı dünyası ile de iyi ilişkiler kurmaya çalıştı, Türkiyeyi bölgesinde sözü dinlenir ve ekonomik olarak güçlü bir ülke yapmak isterdi. Dünyadaki gelişmeleri çok iyi yakalardı ve ona göre politika geliştirirdi. Çağın gerisinde kalmayı sevmezdi, bunun için eğitimli ve bilgili bir toplum yaratmak isterdi. Bu nedenle ülkeyi bilgisayarla tanıştırdı.
Onun sevenleri de vardı sevmeyenleri de. Sevenleri onun ne yapmak istediğini anlıyordu. Sevmeyenler ise onun ne yapmak istediğini anlayamayanlardı. Birde onun ne yapmak istediğini anladığı halde sevmeyenler vardı. Bunlar haset ve kıskanç olanlardı. Bir kesim daha vardı; hem dindar hem çağdaş oluşunu anlayamıyordu. Dindar olanın çağdaş ölçülerde yaşaması yadırganıyordu. Dindar olsun ama çağdaş yaşamasın diyenler çoğunluktaydı, bunlar da dindar kesimdi. Hatta o dönemde fanatik dindarların ve siyasetçilerin söylediği şu sözler onu çok üzdü: Özal gitsin de isterse gavur gelsin Onu ailesi ve çocukları da çok iyi anlayamamıştı. Onu ailesinden sonra en çok arayacak olanlar kuşkusuz dindar kesim olacaktır.
1988 de Parti kongresinde kürsüde konuşma yaparken Kartal Demirağın silahlı saldırısı ile Suikaste uğradığında ayağa kalkarak söylediği şu sözler onun nasıl birisi olduğunu daha açık anlatıyor: (Suikastte elinden yaralanmıştı.) Allahın verdiği canı ondan başka alacak yoktur, bizde ona inanmışızdır Bu cesur yüreklilik ve tevekkül onun inanç noktasını gösteriyordu. Bunu çok az kişi anlayabildi. Anlamayanlar ve kıymet bilmeyenler çoğunluktaydı. Herhalde; insanların yaşarken kıymetsiz, öldükten sonra kıymetli olduğu tek yer Türkiyedir! Yüce yaratan onu kıymet bilmezlerin elinden kurtardı,ona acıdı ve yanına aldı. 17 Nisan 1993 te Türkiyeden bir yıldız kaydı. Bir TURGUT ÖZAL geçti. Cenazesine katılmıştım. Gördüm ki; her kesimden katılanlar vardı. Kadın, erkek,yaşlı, genç, açık, kapalı, dindar, dindar olmayan. Hiçbir organize olmadan insanlar yeri, göğü tekbir sesleri ile inletti. Mevlana gibi herkesi kucaklamaya çalıştı. Sağcı, solcu diye hiç ayırım yapmadı. O sadece işini iyi yapanlara bakardı. Hiç ayırım yapmadan yaratılanı yaratandan dolayı sevdi. Halka Hizmet Hakka Hizmettir. derdi. Cenazeye katılanlar ağlıyordu. Kafkasya, Türki cumhuriyetler ve Kerkük de ağlıyordu. Çünkü ağabeylerini kayıp etmişler ve öksüz kalmışlardı. O Türki cumhuriyetlerden döndükten sonra Hakkın rahmetine kavuştu. Ölüm sebebi kalp krizinden denmişse de, buna kamu oyu tatmin olmadı.
TÜRKİYE OLARAK ONUN NE YAPMAK İSTEDİĞİNİ ANLAYABİLSEYDİK EĞER , ONUN BIRAKTIĞI YERİN GERİSİNE DÜŞMEZDİK. Mekanı cennet olsun. 18.04.2009