Dün akşam Hanefi Mahçiçek stadyumunda muhteşem bir gösteri vardı. Bu gösteri bildiğimiz sıradan konser ya da tiyatro gibi değildi. Güzel Türkçemizin bayramıydı.
Bayramlar bir zoru başarmanın sonucu yaşanan ortak sevinçlerimizdir. Tıpkı Türkçe olimpiyatlarımız gibi.
Bir ideal uğruna dünyaya yayılan çağdaş Yunus Emrelerimiz, eğitim dervişlerimiz vefakar öğretmenlerimizin yetiştirdikleri, Türkçe konuşan yabancı öğrencilerinin gösterileriydi.
Uluslar arası 8. Türkçe olimpiyatları çerçevesinde ülkemize gelen 120 ülkenin Türkçe konuşan çocuklarından, 28 ülkenin 142 çocuğu, Kahramanmaraş’taydı. Hanifi Mahçiçek stadyumunda 8 haziran akşamı muhteşem bir gösteri yaptılar.
Tarihi bir geceydi. Mükemmel bir oraganizasyon, ve bu organizasyona kol kanat geren herkese, mahalli idarecilerimize bilhassa maddi destek sağlayan müesseselerimize çok teşekkür ediyoruz.
Neresinden başlayacağımı bilemiyorum, Tanzanya’dan Madakaskara, Lübnan’dan Amerika Dallas’a, Rusya’dan filipinler’e adını yeni duyduğumuz, 28 ülkenin Türkçe kültürüne vakıf Türkçe konuşan çocukları katıldılar. Ülkelerinden selamlar getirdiler, Türkçe şarkılar söylediler, Türkçe şiirler okudular.
Bu ülkelerin çocukları ve ailelerini de kutluyorum. Bilmedikleri bir ülkeden gelen bilmedikleri kimselere çocuklarını emanet ettiler. Ama yanılmadıklarını gördüler. Bu kutlu kervana katıldılar.
Bu gösteriler bir emek ürünüydü. Tam 120 ülkenin farklı insanları, kültürleri, kıyafetleri, renkleri, dinleri, ülke siyasetleri farklı insanları güzel Türkçemizde birleştiler. Daha sonra bu kapıdan girerek farklı mükemmel bir dünya ile tanıştılar, ülkemizle tanıştılar. Kahramanmaraş’lılarla tanıştılar.
Siz hiç Lübnan lı bir çocuğun duygusu ile Çanakkale destanını dinlediniz mi? Adıyaman oyunlarını Amerikalı öğrencilerden, Egenin çökertmesini Dallas’lı çocuklardan izlediniz mi? Dondurmamızın tarifini, baklavamızın nasıl yenileceğini ana dili Türkçe olmayan birinden Maraş şivesi ile duydunuz mu ?
Sahnede bu çocukları seyrederken arkasında onları yetiştiren öğretmenlerini, eğitim dervişlerimizi görmemek mümkün mü? Onları yetiştiren ailelerin anne babalarının duygularını hissetmemek mümkün mü?
Bu güzellikleri uzaktan dahi olsa görüp mütevazi haliyle GÜLEN, fakat her daim kurtuluşumuz için gözyaşı döken, bir kutlu yiğidi görememek mümkün mü?
Kendisi Ruslar tarafında esir edildiğinde Tiflis’te şeyh san’an tepesinde, etrafı temaşa ederken Rus polisinin. Niye böyle dikkat ediyorsun Said dediğinde. “Medresemin planını yapıyorum.” Diyen Bediüzzamanı görmemek mümkün mü?
Hepsinden Allah razı olsun diyoruz. Yoksa mükemmel eğitimleri ile rahat bir dünyayı bırakıp dünyanın öbür ucunda “ biz buraya gitmeye gelmedik ölmeye geldik “ diyebilecek fedakar öğretmenlerimiz nasıl bu çocuklarımızla buluşacaktı. Bizleri bu gurura ortak edeceklerdi.
Onlar zoru başardılar kendilerini kutluyoruz. Şimdi bize düşen bu güzelliklerin kıymetini bilmek, yaşamasını sağlamak ve destek olmaktır.
Selam ve sevgilerle.