16 Ekim 2020 tarihli yazım, belli ki Cumhurbaşkanımız tarafından da beğenilmiş. Zira 19 Ekim de İbni Haldun Üniversitesi açılış konuşmasında Sayın Cumhurbaşkanımız uzun uzun eğitimin önemine değinmiş ve acil reformların yapılmasının zorunlu olduğuna, neslin milli kültürlü, milli eğitimli olması gerektiğine, 18 yılda istenilen hizmeti kültür ve eğitimde yapamadıklarına dikkat çekmiştir.
İşte bam telinin koptuğu konu çok şükür tekrar gündeme getiriliyor. Aslında hep gündemde olmasına rağmen; geçim derdi, ekonomi, savaşlar, seçimler, pandemi derken eğitim ve kültür hep geri sıralarda kaldı.
2023-2040-2050 planlanan geleceğe eğitimsiz girilmez. Tabii yeni bir dünya düzeninde esas insan ağırlıklı model ele alınmalıdır. Her ne kadar küresel güçler; robot ve tek tip hatta cinsiyetsiz insan modeli üzerinde çalışsalar da bizler dava adamı, mükerrem nesilin yetiştirilmesi için çalışmalıyız.
Yine Cumhurbaşkanımız beyanatında; yazımızda zikredilen geleceğimiz gençlik de parelel olarak büyümeye uyum sağlayan ve geçmişiyle geleceğine barışık bir nesil yetiştirmeliyiz hususunun altı çizilmiş.
Ayrıca, top yekün eğitim öğretim reformuna ihtiyacımız var diyen Sayın Cumhurbaşkanımız; 25 Temmuz 2018 yazımla Önce Eğitimde Aile Seferberliği- Mutlu Aile konulu hususları dile getirdikleri görülmektedir. Zira yazımızda; toplumun düzelmesi için eğitimin önce aileye verilmesinin gerektiği, devlet ve ailenin sorumluluklarına değinilmişti. Umut ederiz bu fikirler daha iyi geliştirilir ve uygulanır.
Diğer taraftan eğitim, sadece Milli Eğitim Bakanlığının işi değil, Diyanet İşleri Başkanlığının da kapsamına girmektedir. Dinsiz, milli kültürsüz bir eğitim düşünülemez. İlim ve eğitim beraberdir. İslam Dinin ilk emri “Oku” olmuştur. Aslında bizim en büyük öğretmenimiz Hazreti Muhammed Mustafa (SAV) dır. O’ na, alem hayran.
Küçük bir çocuğun ölen kuşunun taziyesine giderek onu memnun eden, esirleri okuma-yazma öğretme karşılığında serbest bırakması, “İlim Çin de bile olsa onu alınız”, “Beşikten mezara ilim öğreniniz” tavsiyeleri ile “Allah beni bir muallim olarak göndermiştir” beyanları bir gerçektir. Suffa denilen kuru hurma dallarıyla yapılan yerde; bilgisiz, okuma yazma bilmeyen, fakir sahabilerini eğiterek her birini alim ve dava insanı olan mübarek sahabiler olarak yetiştirmiştir. “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” düsturu unutulmamalıdır. Bu itibarla eğitimde Diyanet daha fazla aktif olmalı. Sadece camide değil dışarda da tebliğ görevi yapmalıdır.
Yakın zamandaki meşhur hocalarımızdan Mahir İz, Nurettin Topçu gibi eğitimcilerimizin sayılarının artması önemlidir. Maaş için değil topluma faydalı olmak için ders veren dava hocalarımızın çoğaltılması sistemi olmalıdır. Hatta bir eğitimci rol modeli olduğu gibi vakıf insanı da olabilmelidir. Yerine göre öğrencisini tercih eden öğretmenlerimize ihtiyaç vardır.
İlkokul öğretmenlerimiz belleğimizde uzun süre kalmıştır. Belki onların yönlendirmesiyle bir çok öğrencisi okumuş, büyük görevlere yükselmiştir. Yine öğrenci eğer öğretmenini seviyorsa derste başarılı olmuştur. Eğer öğretmen bir öğrencisinin ayıbını örtüp onu utandırmaktan koruduysa o öğrencinin eğitiminin dönüm noktası olmuştur. Muhakkak eğitmenlerimiz öğrencilerinin aileleriyle de yakın ilişki kurarak eğitim yükünü paylaşıyordur.
Vesselam donanımlı öğretmenlerimize çok görev düşüyor. Ancak şu da bir gerçek ki maaş yetersizliği öğretmenlerimizin büyük şikayeti. Karı-koca çalışıp ev geçindirme peşinde olunması, ev-araba taksitleri derken öğrencilerle ilgi ancak resmiyetteki kadar kalıyor. Ücretli, sözleşmeli öğretmenlik kavramları, özel okullar sistemi, öğretmenlik sınavları, duyarsız öğrenciler gibi sorunları çoğaltabiliriz.
Bizim zamanımızda öğretmenlerimiz saygındı. Yola öğretmenimizi gördüğümüzde ceketimizin düğmesini ilikler ve selam verirdik. Hele sigara içen öğrenciler azdı. Onlar da öğretmenlerini görünce sigarayı atarlardı. O zaman uyuşturucu maddeler yakınımızda yoktu.
Karma eğitim sistemi de öğrencilerimizi dejenere mi etti? İlkokuldayken kızlarla aynı sırayı paylaşmaya haya ederdik. Hatırlıyorum Teknik Liseye 1980 yılında ilk kez bir kız öğrenci alınmıştı. Daha sonraları çoğaldı. Şimdi ?
Eğitim üzerine devletimiz, ailelerimiz hep sorumluyuz. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünü uygulamalıyız. Saygılar