Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın davetlisi olarak Ankara'ya gelen Başbakan Sudani ve Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşme sonrasında düzenlenen basın toplantısında bu önemli ziyarete dair açıklamalarda bulundu.
Irak Başbakanı Muhammed Sudani’nin beklenen Ankara ziyareti 21 Mart’ta gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın davetlisi olarak Ankara’ya gelen Başbakan Sudani ve Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşme sonrasında düzenlenen basın toplantısında bu önemli ziyarete dair açıklamalarda bulundu. Önemli ziyaret diyorum çünkü Türkiye ve Irak, Ortadoğu’nun omurgası bu sebepten iki ülkenin istikrarlı iş birliği bölgenin huzuru ve kalkınması İçin önemli.
Basın toplantısında ilk olarak sözü alan Cumhurbaşkanı Erdoğan özetle; Basra'dan Türkiye'ye uzanan Kalkınma Yolu Projesi'nin hayata geçirilmesi için çalışma yürütecek bakanları görevlendireceğini ve ekonomik-sosyal yönden ve terörle mücadelede iş birliğine vurgu yaparken bir aylık süre için Dicle Nehrinin su miktarının arttırılacağını da belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zikrettiği bir cümle son süreçte sıklıkla yazıp dile getirdiğim “Irak’ı yerinden kendi kodlarıyla esnek bir tavırla okumamız gerekiyor zira her ülkenin kendine has bir diplomatik-siyasal-sosyolojik davranış tarzı var. Irak’ın Türkiye gibi bakmasını bekleyemeyiz. Bu farklılığı göz önünde bulundurarak hoşgörüyle ilişkilerimizi yürütmemiz gerekiyor” anlatımıma önemle atıfta bulunur gibiydi…
O cümlesinde şöyle diyordu Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Komşular arasında bazen anlayış ayrılığı çıksa da Türkiye ve Irak bunları çözme iradesini her zaman göstermiştir...”
Irak Başbakanı Muhammed Sudani de basın açıklamasında şu özeti aktardı; “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmemiz verimli ve yapıcı geçti. Irak'ın komşu ülkelere açılma ve ikili bütünleşmeyi artıracak ekonomik ortaklık ilişkileri kurma konusundaki istekliliğini ilettik. Doğu ile Batı'yı birbirine bağlayan, hem Irak hem de Türkiye'den geçen ve halkların yararına olacak kalkınma yolunda ilerleme konusunda mutabık kaldık. Hükümetimiz yeni bir iş birliği aşaması başlatma arzusuyla, Türk şirketlerine Irak vizesi verilmesini kolaylaştırmak için Ankara'daki büyükelçiliğimize direktifimizi teyit ettik. Irak'a yönelik iyi niyeti ifade eden bir jestle Dicle sularının salınımını artırarak yanıt veren Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkürlerimizi sunuyoruz…”
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Irak Başbakanı Sudani’nin görüşmesi tamda bir gün önce yani 20 Mart’ta köşeme taşıdığım “SUDANİ’NİN TÜRKİYE ZİYARETİ VE DOĞU’DA YÜKSELEN BÖLGESELCİLİK” başlıklı yazımda yer alan çerçeve doğrultusunda gelişti.
Önümüzdeki süreçte Doğu ve Ortadoğu ülkelerinin Avrupa Birliği emsali bir “Doğu Birliği” etrafında şekillenmesini beklediğimi bölgeye dair önemli ipuçlarını aktardığım 20 Mart tarihli yazım, adeta 21 Mart’taki ziyarette liderlerin konuşma özetini aktarmış oldu…
Yeri gelmişken iki ülkeyi birbirine bağlayan Habur Sınır Kapısı’nın da iş birliği maddeleri arasına alınmasını tavsiye ediyorum. Türkiye ve Irak dostluğuna, ticaretine, sağlık-tatil-alışveriş turizmine,eş-dost-akraba ziyaretlerine, iş seyahatlerine Habur yeterli mi? Habur’da insanlığa hakaret niteliğindeki ağır şartlar giriş çıkış yapan insanlara neden reva görülüyor? Habur’da insanlar üç-beş gün neden bekletilir? Türkiye-Irak arasında demiryolu trafiği neden şimdiye kadar başlatılmadı? Türkiye-Irak sınırı en az on kapıya daha acilen ihtiyaç duyarken bu iş neden ağırdan alındı? Hızlı ve yoğun bir trafiği olan Habur’da vatandaşları prosedürlerle boğmamak ve personelin yükünü hafifletmek adına neden “tek işlem” sistemine geçilmiyor?
Özetle çözüm isteyen sayısız soru eşliğinde Habur Sınır Kapısı’nda durum içler acısı bir trajediye dönüşmüş durumda ve bu soruna Türkiye-Irak-IKBY acilen çözüm bulmalı yeni kapı alternatifleri yaratmalı.
Zira IKBY Başbakanı Masrour Barzani’nin ve Türkiye’deki yetkililerinin “turizmi ve ticareti canlandırma istekleri” karşılık bulmaz!
Hafta sonu tatili için Erbil’e gideyim diyen bir aile girişte ve bilhassa da çıkışta günlerce sınırda beklerse bir daha Habur’a adım atmaz!
Özetle iki ülke arasındaki bu ziyaret yeni ve acımasız bir boyuta geçen küreselleşmeye karşı geliştirilmeye çalışılan “Doğu Birliği” bölgeselciliğine yönelik önemli bir adım oldu…