‘Eline, beline, diline sahip ol.’ diye boşuna dememiş, Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri.
Hele hele siyasetçiysen, ya da ilerde siyasete atılmayı düşünüyorsan(!!) iki kere sahip olacaksın. Konunun ahlâkî ve dînî boyutunu söylemeye bile gerek yok zaten.
Beline sahip çıkamayanların yediği ‘naneler’le çalkalanıyor memleket son günlerde yine..
***
CHP-Baykal ve Hüseyin Üzmez…
Belki, asla yan yana gelmeyecek iki isim nasıl da yan yana geldi bakar mısınız, ‘bel meselesi’ yüzünden!
Biri, bireysel olarak yer ila yeksân olurken; diğeri kurumsal olarak çatırdıyor.
Baykal ve Chp:
Önce eski Genel Başkan Deniz Baykal, daha sonra Trabzon Milletvekili ve Grup Başkanvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve şimdi de ‘Oda Tvci kız’ İklim Bayraktar’ın iddiaları.
Parti değil ‘Dallas’ mübarek. ‘Altı oku çıkarıp “kırmızı nokta” koysunlar parti ambleminin yerine’ diyeceğim, bana kızacaklar. Onun için, demiyorum..!!
***
Baykal, sadece birkaç dakikalık bir kasetle ‘Chp eski genel başkanı’ olarak tarihin tozlu sayfalarındaki yerini aldı.
Bitti mi? Hayır. Öyle anlaşılıyor ki Ergenekoncular, ‘Halk Tv pazarlığı’ sırasında partideki ‘bel zaafiyeti’ olanlardan faydalanmak istemişler.
Ortaya çıkan dinlemelerden ve belgelerden bunu anlıyoruz.
‘İnkar’ ediyorlar tabi.
‘Evet yaptık’ demelerini de kimse beklemiyor zaten.
***
Şimdi, ne kadar inkar etselerde, ortaya çıkan söylentiler (şimdilik) iddiadan ibaret olsa da, özellikle Baykal, kendini ne kadar aklamaya çalışsa da adı çıktı bir kere.
Günahı boynuna!
Bir de işin ‘komplo’ ve iktidar tarafı var. Ne diyordu Baykal istifasını açıkladığı basın toplantısında. ‘Tarafıma düzenlenen komplo iktidar olanakları kullanılmadan yapılamaz.’
N’oldu şimdi?
Kimlerin neyi kullandığı yavaş yavaş çıkıyor ortaya. Tablo netleşiyor gittikçe. Eğer ‘komplonun’ Oda Tvciler tarafından yapıldığı kesinlik kazanırsa Baykal çıkıp başta iktidar olmak üzere tüm Türkiyeden özür dileyecek mi, bekleyip göreceğiz.
***
Gelelim “Azgın Teke” diye anılan Hüseyin Üzmez’e:
Türkiye’nin sağcı ilk eylemcisi. Malatya’da 1952 yılında gazeteci Ahmet Emin Yalmana kurşun sıktığında daha lise talebesiydi. Hapse girdi. Hapiste Necip Fazıl Kısakürek ve Osman Yüksel Sedengeçti ile 1,5 yıl birlite yattı. Sonra cezesını çekip çıktı, eğitimini tamamladı ve avukat oldu. Sağ kesimde önemli partilerde önemli görevlerde bulundu. Turgut Özal Hükümeti zamanın bakan danışmanlığı bile yaptı.
Çeşitli kitapları var.
Ben Vakit Gazetesi’nden tanıdım onu. Güzel ve sivri yazılar yazıyordu. Gazeteyi açtığımda ilk okuduğum yazarlardan birisiydi.
Çıktığı televizyon proğramlarında muhafazakar kesimin en ateşli savunuculuğunu yapardı.
Seksen yaşına merdiven dayamıştı.
Bir gün ‘hizmetçisinin 14 yaşındaki kızını taciz ettiği’ haberiyle şok olduk. Kendi adıma konuşacak olursam şok oldum.
Hemde kendisinden 50 yaş küçük bir bayanla evli olduğu halde.
O’da ‘komplo’ dedi.
Yersen…
Her haltı ye, sonra çık ‘komplo’ de, kurtulmaya çalış. Yok öyle yağma arkadaş..
***
Orda bitti işte. Ne itibar kaldı ne onur. Ne haysiyet ne de şeref… Geçtiğimiz günlerde tahliye oldu. Ol du olmasına da bitti artık.
İtibarlı yazar Hüseyin Üzmez gitti; ‘azgın teke’ geldi.
Allah’ım, bir insanın ömrünün son demlerinde yiyeceği ‘en kötü damga’ olsa gerek.
‘Zavallı’(!!) adam; yaşına ve yediği halta bakmadan bir de televizyona, gazeteye çıkmaktan bahsediyor.
‘Sana yazı yazdıranın da, televizyona çıkaranın da..’ diyesi geliyor insanın…
***
Hatırlar mısınız? Birkaç yıl evvel Kahramanmaraş’ın iki beldesinin belediye başkanı hakkında da basında uçkur haberleri yer almış, bunun üzerine Ak Parti derhal her ikisini de partiden uzaklaştırmıştı.
Şimdi kurcalamaya gerek yok. Sayın başkanlar sakın yanlış anlamasın, sadece ‘örnek’ olarak vermek istedim.
Netice-i kelam, bu işler ‘pis’ işler. Altından kalkması ve izah edilmesi zor işler. O yüzden en sağlamı uzak olmak. Oda tabi ‘nefis terbiyesi’ne bağlı bir durum tabi.
***
Allah’ım, doymak bilmeyen nefislerimizden sana sığınırız. (AMİN)
Sevgiyle kalın.