Hayatta hiçbir projesi olmayan muhalefet cephesi, tek ağızdan konuşmaktadır:
-“Kazandığımızda Beştepe Sarayını yıkacağız!”
-“Kanal İstanbul’u durduracağız!”
-“3. Havalimanını iptal edeceğiz!”
-“ Yerli otomobili yürürlükten kaldıracağız!” vesaire…
Dikkat ederseniz, “yapma” diye bir düşünceleri yok. Tayyip Erdoğan’a besledikleri kin ve nefretten dolayı, onun eserlerini yıkma/ yok etme var; bastığı yerleri kazıyıp atma var, yargılama ile hayatını sonlandırma var… Zaten CHP’nin cemaziyelevveline baktığınız zaman, bunların yabancısı olmadığınız görülecektir.
Camileri ahıra çeviren, dipçikle halkı hizaya getiren, harman mevsiminde hasadına el koyan, Nuri Demirağ’ın kurduğu uçak fabrikasını kapatan, Milli Birlik Komitesi’ne baskı kurarak (Cemal Gürsel’in ifadesiyle), Başbakan Menderes’i ve Bakanlarını astıran, halkın kutsalına daima hakaret eden sabıkalı bir partidir, Cumhuriyet Halk Partisi.
Peki, “Ne değişti o günden bu güne?” derseniz; koskoca bir “HİÇ” derim. Çünkü zihniyet aynı, söylem aynı, eylem aynı, görünen köy aynı…
Pensilvanya Şeytanı’nın karesindeki diğer partiler de, kolektif düşünceyle “yıkma, yok etme” yarışındalar. Bu da rahat anlaşılıyor ki, komut bildik yerlerden…
Yanarım yanarım da, böylesi “imha projesi”ne oy veren sade vatandaşlara yanarım!..
Taş üstüne taş koyma değil de…
Mevcudu koruma değil de…
Daha iyisine imza atma değil de, açıktan ve yekten iktidarın sunduğu hizmetleri “bertaraf” edeceklerini söyleyenlere alkış tutmalarına yanarım!..
Galiba; “Ayağına kurşun sıkma” deyimi bu olsa gerekir.
Galiba; “Celladına âşık olma” tasviri bu olsa gerekir.
Galiba; “İntihara kalkışma” sözcüğü bu olsa gerekir.
İşin şakası yok kesinlikle…
Keramet ve kehanette bulunmuyorum asla!.. “Yazın bir kenara!” diyeceğim ya, “Atı alan Üsküdar’ı geçti”kten sonra, “Bade harabü’l Basra!” (Basra harap olduktan sonra) yazsanız ne, yazmasanız ne?..
Demeye dilimin varmadığı, fakat zoraki diyeceklerim şunlardır:
Şayet, eskazara “yıkım cephesi” kazandığında, bugünleri mumla arayacağınız yalın bir gerçektir. Artık; “Keşke elim kırılsaydı da bunlara oy vermeseydim!” pişmanlığınız da tamamen beyhudedir. Ahlarınız, vahlarınız, feryatlarınız ise, işin dramatik yanı!..
Neden mi?..
Yukarıda kısmen izaha çalıştığım şekliyle CHP’nin yapısında ve felsefesinde acıma olmadığı gibi; Pensilvanya Şeytanı’nın da zaten misyonu buna yöneliktir.
“Pensilvanya Şeytanı’nın dahli nedir?” demeyiniz zinhar!..
Niye bunlar ayrıca demiyorlar mı; “Kazandığımız takdirde Fetöcülükten atılan kamu görevlilerini tekrar yerlerine iade edeceğiz.” diye…
Eee, Fetö’nün firari ve tescilli savcılarından Zekeriya Öz’lerin, Celal Kara’ların, Fikret Seçen’lerin, Cihan Kansız’ların; kinle garazla yoğrulmuş ve de bileylenmiş bir şekilde görevlerine döndüklerini bir düşünün bakalım!.. Yine Fetö’nün çekim alanına giren “kara cellat” mesabesindeki polis şeflerini ve diğer emniyet mensuplarını göz önüne getirin!.. Askeriyeden ayıklanan o meşhur kalkışmacı subay ve astsubayları tasavvur edin!.. Devşirmeci “himmet elemanları”na haraç vermeyen işyerlerinin, yine Fetöcü maliyeciler marifetiyle nasıl cezalandırıldıklarını hatırlayın!..
Bilcümle kriptoların yeniden işe koyulmalarını…
Fitne ve fesat yuvası Cıameatçı dersanelerin yeniden açılmalarını…
Kendilerinden olmayanları yeniden nasıl fişleyeceklerini…
Devlet kurumlarının ve kademelerinin yeniden nasıl bir hırsla ele geçirileceğini…
Pensilvanya Şeytanı’nın Yavuz’un kaftanıyla “Kâinat İmamı” hüviyetinde ülkemize nasıl döneceğini…
James Bond çantalı ve kalın gözlüklü IMF heyetinin yeniden nasıl reçete yazacaklarını…
Haçlıların ve özellikle de Amerika ve İsrail’in yeniden nasıl orgazma ulaşacaklarını…
Bununla birlikte “yerli işbirlikçi” hainlerin nasıl bir görev üstleneceklerini, beyin kıvrımlarınızdan iyice bir geçirin hele…
Maazallah, işte o vakit!.. Gerisi çok korkunç!!!