UĞUR DÜNDAR'IN NECMETTİN ERBAKAN ÖDÜLLERİNDEKİ YERİ

.

Kahramanmaraş'ın kenar mahallelerinden birinde doğdum. Çocukluğum taşımalı eğitimle okuldan okula sürüklenmekle geçti. İlkokul yıllarımdan aklımda kalan sahnelerin bazılarını bugünün gençlerine bazen derste anlatıyorum.

Sürekli o dönemin şartlarında İlkokul değiştirmek zorunda kalan ben şimdi bir lisede öğretmenlik yapıyorum.

Yeni nesil gençleri görünce bazen gururlanıyor bazen de üzülüyorum. İlkokul yıllarımdan bazı sahneleri sizlerle de paylaşmak isterim. Eminim yaşı müsait olanlar o günleri belki daha da eski günleri çok daha iyi hatırlayacaktır.

Ben ilkokuldayken yani 1990'lı yıllarda sanki günümüzün Türkiye'sinde değil de değişik bir ülkede yaşıyorduk.

O zamanlar hatırlıyorum da hastaneye giderken bir akrabamızın evine uğrardık. Onların bizim yaşıtlarımız olan çocuklarının kimliklerini ve sağlık karnelerini alırdık.

Uzun yıllar bunu niye yaptığımızı anlayamadım. Hatta hastanede doktor bize ismimizin ne olduğunu sorarsa, karnede yazan ismi söylememiz gerektiği tembihlenirdi.

Sonradan anladım ki sağlık sistemi ücretliydi. Ve bazen sigorta ücretini yada hastane ücretini ödemekte güçlük çeken bir çok insan bu şekilde yapıyordu. Sonradan sağlık karneleri kalktı. Hastanede sıra beklemek için sabah 6 da gitmemiz gerekmez oldu. Hatta ben bu gün telefonla kızım için yarına, istediğim saate randevu da aldım.

İstediğim özel hastaneye gidiyorum. Bunu bir propaganda malzemesi olarak görmek isteyen zaten düşüncesi sabit bir kişidir. Allah kimseyi muhtaç duruma düşürmesin. Siz bir hastaneye gidip parası olmadığı için ilaç alamayan bir baba gördünüz mü?

Gidip onun gözlerinin içine bakın.

Ben ilkokuldayken okullar açıldıktan sonra okuldan elimize bir kağıt tutuşturulurdu. 1 ay kadar o kağıttaki kitapları alma meselesi olurdu. Babam bazı kitapları alır bazısını sonradan getirirdi. Kitaplar eve geldiği gün akşamına ciltlenir, aman üstüne çizik dahi atma diye tembihlenirdi. Neden mi çünkü o kitaplar parayla alınırdı. Belki aynısını hoca isterse kardeşim veya teyzemin çocukları kullanırdı.

Şimdi okulda kitap dağıtıyoruz. Kitapların kıymetini ne yazık ki bazı öğrencilerimiz bilmiyor. O ilkokul günlerimde kitabın ilk geldiği gündeki çocukluğum aklıma geliyor, kitapların resimlerine tek tek bakışım. Şimdiki gençler adına üzülüyorum. Kitaplara değer vermeyenler adına...

Ben ilkokuldayken evimizde su yoktu. Dedemlerin bahçesinden tulumbayla eve su çekerdik. Dedim ya ben ilkokuldayken sanki başka bir ülkede yaşıyorduk diye. Annem suyu güneşe koyar içine pislik gelmesin diye üstünü kapatırdı. Suyu niçin mi güneşe koyardı. Çünkü banyo yapacaktık. Biz çimmek için her zaman sıcak su bulamazdık ki. Ya dışarıdan çalı çırpı toplar kazanda su kaynatırdı annem yada hava güzel olduğunda güneşte ılırdı su.

Sonra güneş enerjileri geldi sonra şofbenler. Her eve su geldi. Bizim mahalle öyle dağ başında değil hani Maraş'ın valiliğine araçla 15 dakika da gidersiniz.

Bizim mahalleye sonra yol geldi. Sonra okul geldi. Bizim mahalleye gece vaktine kadar çalışan dolmuşlar geldi. Parklar yapıldı. Geçen Genç Osman Mahallesine gittim de Doğalgaz da geliyormuş.

Bizim mahalle şehir olmuş ya...

Dedim ya ben çocukken başka bir ülkede yaşıyorduk sanki. Televizyonda Uğur DÜNDAR diye bir adam vardı. Okulda namaz kılınmasını takip ederdi bu adam. Ne zaman bir okulda öğrenciler namaz kılsa hemen haber yapardı. Cumaya gitseler onu da haber yapardı.

Sonra ben liseye geçtim lisede de başörtüsü yasaktı. Kız arkadaşlarımız okula girerken bir kabinde başını açar öyle girerdi. Okuldan çıkarken de başlarını kapatırlardı.

Bir kız arkadaşımız başını kapatıp İstiklal Marşı sırasına geçmişti. Bir öğretmen onun başındaki örtüyü öyle bir hışımla çekti ki kızın baş örtüsündeki iğneler kıza da öğretmene de zarar verdi. O zaman Uğur DÜNDAR orada olsa kesin haber yapardı.

Sonra ben üniversiteye geçtim. Kız arkadaşlarımız sınıfa gelirken peruk takıyorlardı. Sonra bir yasa çıktı herkes istediği gibi okula geldi. Kıyamette kopmadı. Çok da güzel oldu.

Bu gün baktım da Uğur DÜNDAR yine haberlere çıkmış ama bu kez NECMETTİN ERBAKAN ödül törenlerinin sunucusu olarak. Çok şaşırdım.

Ben çocukken Necmettin ERBAKAN'a dede derdik. Acaba Uğur DÜNDAR, Mücahit ERBAKAN'ın neyi oluyor???

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri