Ülkücülerin ilk ayrışması 1970 yılların başlarında Türk Milliyetçiliği fikrinin aksiyoner rol modellerinden Nihal Atsız’ın Türkçülük Turancılık hareketiyle, Alpaslan Türkeş’in liderliğinde Necip Fazıl Kısakürek ve Seyit Ahmet Arvasi’nin tesiriyle oluşan Türk-İslam ülküsü fikir hareketinin karşı karşıya gelmesiyle başladı.
MHP’de Alpaslan Türkeş liderliğinde Milliyetçi hareket 70’li yılların sonuna gelindiğinde ‘Kanımız aksa da zafer İslam’ın’ sloganları ve Türk-İslam ülküsü hareketi olarak algılanması tabanda yer tuttu. Milliyetçilik hareketinin sorunları problemleri sıkıntıları, günah-haram olur korkusuyla rahatlıkla tartışılamadı.
1990 yılı başında SSCB’de Gorbaçov’un tanka çıkmasıyla çöken Komünist dönem sonrası ’da, NATO düşman konseptini değiştirdi, bu değişiklik MHP’de Türk-İslam ülküsü sloganı etrafında yer tutmuş ülkücülerin Muhsin Yazıcıoğlu liderliğinde tasfiye edilmeleriyle sonuç verdi.
12 Eylülde zindanlara kapatılan ülkücüler başlarına gelen musibetin sebeplerini, darbenin yıkıcı enkazı altında sorgulayıp dururken, yeni dönemin sevimli yüzü Turgut Özal ilk hamleyi yaptı ve MHP dışında ilk siyasi faaliyetler Anavatan partisinde yapılmaya başladı. Halil Şıvgın, Yaşar Okuyan ve Namık Kemal Zeybek gibi ülkücü hareketin yakından tanıdığı isimler, MHP sonrası ilk defa Anavatan partisinde artık politika yapıyorlardı.
MHP’den dışlanan Muhsin Yazıcıoğlu liderliğinde ki İslami hassasiyeti ağır basan ülkücüler arasında ayrışmayı özellikle ısrar edenlerin bir kısmı, zaten tasfiyecilerle beraberdi. Bu gurup ülkücü samimi iyi fikir adamıydılar fakat, siyasi tecrübeleri zayıftı. Bu siyasi tecrübe eksikliği BBP çatısı altında sürekli patinaj yapınca beklenen büyümeyi sağlayamadılar MHP’yi bölen gibi çeyrek kaldılar.
MHP’den ülkücülerin Anavatan partisiyle başlayan göç hareketi bunlarla kalmadı, DYP’de de Celal Adan gibi isimler yer aldı, peşinden kurulan AK Parti’ye giden Naci Bostancı, Selçuk Özdağ gibi isimler, MHP’de kongre isteyen Meral Akşener ve arkadaşlarının kurduğu iYİ partiyle beraber Türk siyasi hayatına Ülkücüler adeta serpiştirildi.
İYİ parti içerisinden ayrılan Ümit Özdağ’ın genel başkanlığında kurulan Zafer Partisi, Deva ve Gelecek partisi üst kurullarında yer alan tanınmış ülkücü isimlerle beraber, HDP hariç ülkücüler bütün partilerde yer alarak adeta kırk parçaya bölündüler.
Ülkücülerin, Milliyetçilerin oy potansiyeli, tesir sahası, asla %30’un altında değildir. Ülkücü taban Ülkücülerin Türk siyasetinde belirleyici aktör olmasını, oyun kurucu olması gerektiğini düşünenler bu gün bu dağınıklığı sorguluyor. Ülkücüler bir çatı altında olamazlar mı? Sorusunu tartışıyorlar.
Ülkücüler 12 Eylül öncesi Türkiye’ye yönelik emperyal baskıların şiddeti karşısında biri birine kenetlenmiş ve 1970’li yılların sonunda, Ankara Tandoğan meydanında 50 milyonluk Türkiye’de bir milyon kişiyi alana toplamayı başarmışlardı.
Bu gün Türkiye BOP proje uygulama sahasında nüfus demografik yapısı değiştirilmeye çalışılıyor, yeni savaş modeliyle Türkler Anadolu’da azınlık duruma getirilerek Anadolu’nun tapusu hisseli tapu haline getirilme peşinde. Türkiye ağır ve ısrarlı yeni savaş modelinin tesiri altında içeride ve dışarıda sıkıştı. Ülkücüler, Türkiye’nin sıkışıklığı aşması için etkin rol üslenmeli, politika geliştirmelidir. Bu açıdan ilk adım MHP lideri Devlet Bahçeli’den gelmelidir. Devlet Bahçeli pozisyonu ve siyasi tecrübesiyle ülkücüleri toparlayabilecek kabiliyete sahip en önemli isimdir.
Bahçeli Türkiye’nin dinamiklerini harekete geçirerek sadece Ülkücülerin birlik beraberliğini değil, milletin beraberliğini sağlayacak politik manevralara kapı aralayabilir. Bu gün Ülkücülerin güçlü olması demek Türkiye’nin güçlü olması demektir.
MHP dışın da kalmış ‘Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gitsin’ sloganı arkasına düşen Ülkücüler, bu gün Erdoğan sonrası oluşacak kaosu yönetebilecek politik güce ve imkâna sahipler mi? Dün Irak’ta ‘diktatör Saddam gitsin’ sloganı atan Irak milliyetçileri bu gün ne durumdalar?
Ülkücüler için Cumhurbaşkanının isminden önce, Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığı bölünmez bütünlüğü, vatanının ve milletinin, mutluluk ve selameti önemlidir.
Çeşitli sebeplerle onlarca partilere savrulmuş ülkücüler, biri birleri aleyhinde konuşmayı vs bırakmalı, Türkiye’yi bu sıkışmışlıktan, buhrandan, ağır atmosferden çıkaracak politikalar geliştirmeli ve adımlar atmalıdırlar.
Başka Türkiye yok…