16 Nisan’a doğru hızla ilerliyoruz...
17 Nisan Sabahı EVET çıkarsa “Diktatörlükle idare edilen bir ülke” olmayacağımız gibi; HAYIR çıkarsa da 15 yıllık kazanımlar son bulmayacak!
Yani “HAYIR çıkmazsa şöyle olacak!”, “EVET çıkmazsa böyle olacak” yaygaralarına kulak asmamak gerek!
Allah herkese akıl iz’an vermiş…
Her ne olursa olsun, şimdiden; sandıktan çıkacak sonuç milletin, ülkenin ve ümmetin hayrına olsun.
***
Referandum yolunda en çok tartışılan, ya da “Hayır Cephesi”nin hedefinde olan kişi, şüphesiz Devlet Bahçeli!
Özellikle kendilerini “ülkücü” olarak tanıtan bazı insanlara bakılırsa Bahçeli “En büyük hain”!..
Neymiş efendim: “Nasıl olurda MHP; Ak Parti’ye destek olur?”muş..!!
Vay canına…
Duyan da, MHP; Ak Parti’yle değil de, Yunan Irkçı Partisi Altın Şafak’la anayasa yapıyor zannedecek!
***
Bugün Bahçeli’nin, anayasa değişikliğinde Ak Parti’nin yanında yer almasını eleştiren kişilerin, aynı Bahçeli’nin CHP’yi desteklediği günlerde “ülkücü” oldukları akıllarına hiç gelmedi nedense..!!
Belki de bu insanlara “Rahşan’ın hakaretlerini” de hatırlatmak gerek!...
Hatta “Sezer’in Köşk’e çıkışı”nı…
***
Bahçeli’yi dillerine pelesenk yapıp “Başbuğ’cu” kesilen bu insanlara çok daha önemli bir “Başbuğ hatırlatması” yapmak isterim:
(Hem o günlerde doğmamış, ya da daha çocuk olan gençler de bilsin değil mi bazı şeyleri..!)
1991 Genel Seçimleri’nde, şimdinin MHP’si (o zamanların Milliyetçi Çalışma Partisi), Refah Partisi, Islahatçı Demokrasi Partisi’yle birlikte seçime girerek Meclis’e girmeyi başarmıştı.
HEP’liler ise zamanın Sosyal Demokrat Halkçı Partisi’nin; yani şimdilerin CHP’sinin kanatları altında ilk kez meclise sızmışlardı(!!) Meclis’te HEP Milletvekili Leyla Zana Kürtçe yemin etmek istemiş, büyük kriz çıkmıştı.
Akabinde, Demirel’in DYP’si ile “HEP’lileri Meclis’e taşıyan İnönü’nün SHP’si” koalisyon hükümeti kurmuştu.
Ama “dışarıdan destek” gerekiyordu.
Gözler Türkeş’teydi..!!
Türkeş, koalisyon hükümetini dışarıdan destekleyerek Meclis’teki güven oylamasında “kabul” oyu vermişti. Bu durum “Milliyetçi Camiada” tarihinin şok etkisini meydana getirmişti.
Akabinde Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşları ve birçok MHP teşkilatı partilerinden istifa etmişlerdi.
Neticede Rahmetli Türkeş’in tutumu büyük tepki çekmiş ve ocaklar dâhil partiden büyük kopuşlar olmuştu.
***
O gün Türkeş’in tavrının Ülkücüler’in hayrına olmadığı kesin… Ama ülkenin hükümetsiz kalmasına, partisinin dağılması pahasına kayıtsız kalmamıştı.
Peki ey “Ülkücülük Damarı” kabaran Ülkücüler!
Şimdi Devlet Bahçeli’nin yaptığına niye kızıyorsunuz?
Vaktinde Türkeş’in yaptığı neyse Bahçeli’nin yaptığı da o değil mi?
Eğri oturup doğru konuşalım…
Ülkücüler “bugünler” için yoksa ne zaman için var?
***
Kaldı ki; ne yapıyor Bahçeli?
Oturmuş, Türkiye’nin en büyük ve muhafazakar partisi ile Türkiye’nin ilk sivil anayasasını yapıyor. Hem de bunu ülkenin en zor ve “muhtaç” döneminde yapıyor.
Doğru da yapıyor!
“Anayasa Değişikliği Paketi” Ak Parti ile MHP ortak ürünü değil mi?… Defalarca bir araya gelinmedi mi taslak hazırlanırken?
Bakmayın, “Ak Parti hazırladı; MHP şartsız koşulsuz destek veriyor!” algısı oluşturduklarına.
***
Son olarak; halen nerede duracağına karar veremeyip, bu milletin ruh kökleriyle asla barışık olmayan oluşumlarla kol kola HAYIR kampanyaları yürüten “Bizim Mahalleliler”e Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun tarihe kazınan şu sözünü hatırlatmak isterim:
“Firavun’un karşısında olmak yetmez, Musa’nın yanında olmak gerek…!”
Hoşçakalın…