Tarih nedir, ne işe yarar, neden tarih öğrenip öğretiyoruz sorusu Erdal Aslan’ın da söylediği gibi 21. yüzyılın ikinci yarısında müverrihlerin, tarih eğitimcilerinin ve tarih felsefecilerinin zihinlerini meşgul eden bir sorudur. Bu soruya kafa yoran müverrihlerin cevap bağlamında ortak bir kanıya ulaştıkları da pek söylenemez. En azından teorik olarak bazı temel ilkeler kabul edilmiş gibi görünse de pratik olarak tarih yazımı bağlamında müşterek bir fiiliyata henüz tam olarak geçilememiştir.
İnsanlık tarihinde savaşlar ve kitlelerini savaşlara sürükleyen liderler incelendiğinde ‘’tarih’’ unsurundan yararlanıldığını ve tarihin bir nevi tezlerin savunulması ve karşı tezlerin çürütülmesinde argüman olarak kullanıldığını görürüz. Dost ve düşman kavramının alt yapısının inşasında tarihin tozlu sayfalarına seyahat edildiğine rastlarız. Ulusal tarihimizdeki kahramanlıkları öne çıkararak toplumsal öz güvenimizi tazeler; yenilgilerimizi analiz ederek düştüğümüz tuzaklara düşmemeye, yaptığımız hataları tekrar yapmamaya özen gösteririz.
Tarih eğitimin genel görünüm itibariyle iki tür amacı ve işlevi vardır. Bunlardan ilki, bilimsel bir perspektif ile üst düzey tarihsel düşünme becerileri edindirme; ikincisi ise geleneksel bir yaklaşımla tarihin bireye vatandaşlık, aidiyet bağı, kimlik aktarımı gayesine yönelik öğretilmesidir. Tarihin geleneksel işlevlerinden olan okullarda ulusal tarihin öğretilmesi, ulusal bir kimlik duygusunun gelişmesine, millet bilincinin zihinlere yerleşmesine olanak sağladığı çoğu tarihçinin üzerinde uzlaştığı bir hakikattir. Fakat bu hakikatin ayarı bir türlü tutturulamamış ve tarihin diğer gaye ve işlevlerinden olan bilimsel bir perspektifle tarihsel düşünme becerilerini kazandırma ciheti ihmal edilmiştir.
İlhan Tekeli’ye göre geçmişten günümüze gerçekleşen olguların bir anlatı oluşturacak biçimde yorumlanması ve düzenlenerek bir bilinç ve kimlik oluşturması tarihten beklenen en önemli işlevlerden biridir.(Tekeli, 1998: 33-35) Tarih Eğitimi, toplumun ortak değerlerinin, kültünün ve kimliğin yeni kuşaklara aktarılması bağlamında mütemadiyen bir araç olarak kullanılmıştır. Ulusal kimliği ve kültürü benimsetme gayesiyle kanal misyonu görmesinin yanında iktidar ve güç sahiplerinin icraatlarına bir meşruiyet zemini sağlama cihetiyle de kullanılmıştır. Özellikle yeni ulus devletlerin inşası sürecinde tüm dünyada tarih eğitiminden bir şekilde istifade edilmiştir. Misal, Atatürk’e göre ulusu ulus yapan en önemli ögelerden biri tarih birliğidir. Bu nedenle Atatürk Osmanlı döneminde önemsenmeyen Türk tarihinin araştırılması ve öğretilmesini ‘’Türk Ulus Kimliği’’nin oluşması için olmazsa olmaz bir şart olarak görmüştür.
Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte ‘’ümmetçi ‘’ideolojiden ‘’ulusal’’ ideolojiye geçiş süreci esnasında tarih eğitimi; yeni rejimin arzuladığı, yeni ‘’ulusal kimliği’’ inşa etmek için bir araç olarak kullanmıştır. Buna yönelik, yeni kurumlar (Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti) kurulmuş, yeni tezler ((Güneş Dil Teorisi ,Türk Tarih Tezi) ortaya atılmış ve yeni ders kitapları (Türk Tarihinin Ana Hatları ve Liselerde Okutulan İnkılap Tarihi Ders Kitapları) yazılmıştır.
Atatürk’ten sonra da tarih kitapları her gelen iktidar döneminde değişikliğe uğramıştır. Misal, liseler için yazılan Tarih 4’te ‘’Türk milletinin tanımı için ”Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde Türk dili ile konuşan, Türk kültürü ile yetişen, Türk mefkûresini benimseyen her fert, hangi dinden olursa olsun Türk’tür.’’ Şeklinde tanımlama yapılarak ‘’Türk’’ kimliğinin temelleri edilmeye çalışılmıştır. Atatürk döneminde oluşturulmak istenen yeni’’ ulusal kimlik’’ çerçevesinde; Türk göçleri, Türklerin Ön Asya ve Anadolu’da kurdukları medeniyetler, Osmanlı Tarihi dışındaki Türk tarihi, Avrupa’daki gelişmeler ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu etrafında şekillendirilen ‘’tarih eğitimi’’; İsmet İnönü döneminde hümanizm düşüncesi çerçevesinde şekillendirilmiştir.
Özetleyecek olursak; tarih eğitimi ; ‘’ulusal kimlik’’ bağlamında, yeni vatandaş kavramının hücrelerinin doldurulmasında, yeni bir ulusun inşa edilmesinde ya da ulusların kimliklerinin sağlamlaştırılması sürecinde her daim iktidarların bir araç olarak gördüğü ve istifade ettiği bir alan olmuştur. Tarihin ulusal bilinci inşa sürecine olan katkısı inkar edilebilir bir durum olmasa da burada dikkat edilmesi gereken temel husus, bu süreç esnasında tarihin bilimsel bir perspektifle tarihsel düşünme becerilerini kazandırma cihetinin ihmal edilmemesidir.