Dostlar sapla samanın iyice birbiri ile karıştığı bu günlerde akl-ı selim ile hareket edenlerin söylediklerine ve söylemediklerine kulak vermemiz gerekiyor.
Son günlerde yazılı ve görüntülü basının gündeminde iftira ve karlamalarla adından sıkça söz edilen Üstat Mehmet Şevket Eygi beyle Ramazan Bingöl kardeşimin ev sahipliğinde bir grup arkadaşla beraber kahvaltıda buluştuk.
Yediklerimiz içtiklerimiz bizde kalsın . Son günlerde Üstadımız üzerinden oluşturulan polemikle durumdan vazife çıkartıcı güruh ile ilgili biz sorduk kendileri her zaman ki zerafet ve nezaketi ile cevap verdi.
Konu ile ilgili geçen hafta kaleme aldığı makalesini hatırlatarak bu yaşımda bu alçaklığı bana reva görenler ve buna hak vererek, dahlim olmayan bir yafta ile mobbing yapanlarla mahkemey-i kübradan önce hukuki haklarımı kullanarak hesaplaşacağını belirterek bu şerefsizliği yapacak kadar alçalanlara hakkını hiçbir zaman helal etmeyeceğini söyledi.
Konuya vâkıf olmayanlara kısaca meseleyi arz ederek yazıma devam etmek istiyorum. Emekli bir ordu mensubu ,geçtiğimiz hafta Feto elebaşısı ile üstadın özel harp dairesinde birlikte çalıştıklarından bahisle üstadımızın tertemiz olan geçmişini kirletmek istemiş ve bunu da kirli basının iftiracıları tarafından sakız gibi çiğneterek kafaları karıştırmıştı.
Gerçekten de kafalar öyle karıştı ki, bizim mahallede yazan çizen, bazı angut kafalıların bile araştırmaya soruşturmaya dahi gerek duymadan atıp tutmalarına sebep olmuştu. Sosyal medyada gündem oluşturup sağ duyu sahibi insanların bile acaba diyerek birbirleri ile fısıldaştığı bu alçakça girişimin müsebbibleri için söylenecek tek şey belalarını bulsunlar demekle iktifa edeceğim.
Bizim mahallede kalem oynatan ve bir çoğu içinde haklarında gıyaben olumlu not verdiğimiz ve üstadımıza isimlerinden bahsettiğimizde bunlarda mı diye sorma ihtiyacı hissettiği kişilerin kaleminden de aynı minval üzere sorgulamalar olunca doğrusu pes demekten başka söyleyecek bir şey bulamıyorum.
Yaftalamanın oluşturduğu iz ile bazı insanlar üstadımızın geçmişten günümüze gazetecilik yıllarında halkımız arasında olumlu imaj bırakmış tutum ve davranışlarını bile sorgulatır hale geldi.
Tüm bu ve benzer soru işaretli meselelerle ilgili üstadımız geçen hafta köşesinde kaleme aldığı makalesinin başında ve sonunda tekrar eylediği altı sıfatı tekraren bir kez daha yüksek perdeden söyleyerek müfterileri bir kez daha ispata davet etti.
Onların amacı elbette üzüm yemek değil. Tek hedefleri bu güne kadar ak pak kalmış geçmişinde hiçbir kir olmayan muhterem üstadımızla, adını buraya yazarak sayfamı kirletmek istemediğim yaratığı aynı kefeye koyup suyu bulandırmak.
Bu ve benzer haber süslü ve soslu kirli bilgiye aslında bir çoğumuz aşınayız. Ancak bu kadar açık , alçak ve fütursuz mesnetsizine de pes doğrusu demek geliyor içimden.
Gerçi bu güruhun mazisinde bu kadarına rahmet okutacak haber değeri sıfır olan çok halt etmeler var.
Bir çoğumuzun malumu olmasına rağmen birkaç tanesini hatırlatarak makalemi sonlandırmak isterim.
Kirli haber yapmada üstat olan malum gazetelerden birinde geçmişte cami hocasının çalınan keçisi şöyle haber edilmişti.” Hoca keçi çaldı”.
Günümüzde asparagas haber yapmak çarpıtma ve algı operasyonlarının altına imza atmak o kadar sıklaştı ki, yoğurdu üfler olduk.
Yakın geçmişte insanlarımız olmadık şeylerle yaftalanabiliyor ve hatta beşinci kol faaliyetlerine meze yapılarak buharlaştırılabiliyorveya itibarsız hale getirilebiliyordu.
Basın ahlâkı ,etik, hak- hukuk gibi kavramlarda düne göre karnemizdeki kırık not sayısı azalsa da ,tamamen düzeldiğimizden bahsetmek hâlâ pek mümkün gibi görünmüyor.
Bu günlük de bu kadar.
Kalın sağlıcakla.