“Müminler ancak kardeştirler..” (Hucurat:10) Bu ayeti kerimeyi yıllardır okuyoruz…
Bugünde evimizde bir daha okuyorken, dikkatimi çok önemli bir noktaya çevirdim ve beynimde şimşekler çaktı…
Bu ayeti kerimede, ilk bakışta ve ilk baş tarafında, can alıcı bir anlam gözükmekte…
Arapça lügatte, Kesinlik ifade eden bir şekilde, inne tekid ifadesiyle başladığını görüyoruz…
Muhakkak ki sadece müminler kardeştirler…
Mümin olabilenler kesinlikle kardeş olabilirler…
Gerçek anlamda iman etmeyenler, kendi aralarında kardeşlik hukukunu oluşturamazlar…
Hakiki imanı elde edenler arasında kardeşlik problemi oluşmaz…
Hakiki iman edenler,kardeşlik hukukundan asla taviz vermezler…
Gerçekten iman edenlerin;dilleri birdir,gönülleri birdir,sözleri ve düşünceleri birdir…
İman edenler,Meselelere aynı pencereden bakarlar,adaletle hareket ederler,aynı mekanda bulunmasalarda,aynı dili konuşmasalarda,ayrı ayrı vatanlarda yaşasalarda,aynı adımları atarlar,aynı hedefe kilitlenirler…
İman eden bir gönülde,mümin kardeşine karşı kin ve haset bulunmaz…
İman eden bir gönülden,haksızlık,adaletsizlik ve dengesizlik sudur etmez…
İman eden bir gönül, gıybet etmez,kibirli olamaz,kendini asla beğenmez,affedici ve bağışlayıcı olur…
İman eden bir gönülden,mümin kardeşine asla bir zarar gelmez…
İman eden bir gönül,çalışkandır,yardımseverdir,fedakar ve iyilikseverdir…
Eğer mümin oldukları halde,islam cemiyeti içerisinde,çekememezlik,haset,kin ve düşmanlık gibi hasletler yaşamaya devam ediyorsa,mutlaka imanlarda bir problem vardır…
İmanın arkasından,kardeşlik sıralanmıştır… İman yoksa,kardeşlikte yoktur… İman zayıflamış ise,kardeşlikte zayıflamaya başlamış demektir…
Kardeşliğimizde sorunlar yaşanmaya başlamış ise,geriye dönüp,nefislerimizi kontrol etmek ve yeniden iman etmemiz gerektiğini anlamamız gerekmektedir….
İman eden bir mümin,koltuk sevdalısı olamaz… İman eden bir mümin,makamın ve dünyalıkların kulu,kölesi olamaz…İman eden bir mümin,maaş uğruna,dünyalık bir kazanç uğruna hareket edemez,tavır sergileyemez…
İman eden bir mümin,dünyalık bir menfaat uğruna,mümin kardeşini arkadan hançerleyemez,islam davasını bir kenara bırakıp,nefsinin ve zevkinin esiri olamaz…
İman eden bir mümin,Dünyalık bir menfaat uğruna,yanlışa selam duramaz,zalimin yanında yer alamaz ve mazlumu ezemez…
Günümüzün en büyük hastalığı, makam ve koltuk hastalığıdır… Herhangi bir koltuğa oturanlar,koltuğa hükmetmek yerine,koltuğun esiri oluyor… Bir makama geçenler,aynı gün hakkı unutuyor ve statükoya boyun eğiyorlar…
Bir makama oturanları gözetliyor ve temaşa ediyoruz;aynı günün sabahında oturuşu değişiyor,giyim tarzı değişiyor,dostlarını unutuyor ve sadece o koltuğu korumak için yaşamaya başlıyor…
Koltukta uzun süre kalmanın planlarını ve usullerini öğreniyor ve de uygulamaya başlıyor…
Adeta oturduğu koltuğa yapışıp kalıyor,gören gözler, görmez oluyor,dostlarını unutuyor…
Koltuğa oturduğu günün sabahında,Aynı günün sabahında,yeni dostlar edinmeye başlıyor,Ali kıran,baş kesen haline dönüşüyor,yanına varılmaz oluyor…
Her köşe başında bir kardeşimizi kaybediyoruz… Her dönemeçte bir insanımızı kaybediyoruz…
Hayat yolunda yürürken,önümüze çeşitli engeller çıkıyor,döküldükçe dökülüyor,sendeledikçe,sendeliyoruz… En yakın arkadaşlarımızı kaybediyoruz hayat yolunda… Birinin isminin başına, Dr. gelince kaybediyoruz…
Birinin isminin başına,bşk. Gelince kaybediyoruz… Paranın,makamın sahibi oldukça,bir dostumuzu kaybediyoruz… Halbuki;paranın içinde iman etmemiz gerekiyordu… Halbuki;hayatın içinde iman etmemiz gerekiyordu… Peki nolacak,bu hastalığı nasıl tedavi edeceğiz…
Yeniden iman edeceğiz…
“Tevbe eden,hiç günah işlememiş gibidir.” Buyuran peygamberimiz (a.s)‘I dinleyip yeniden Allah’a iman edeceğiz,imanlarımızı tazeleyeceğiz… Yeniden iman etmekle,gerçek şahsiyete ve gerçek islam kardeşliğine de kavuşmuş olacağız… Böylece yeniden bir altın nesil doğacak ve sağlam bir islam milletinin temeli atılmış olacaktır…
Ne mutlu Allah’a yönelenlere… Selam ve dua ile kalın…