Değerli dostlar ülkemiz bulunduğu konum itibarı ile gündemi çok zengin hareketli ve canlı bir ülke. Bir gün bazen çok kısa bazen ise çok uzun olabiliyor . Geçen gece Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile ülkemiz İstanbul sözleşmesinden ayrıldığını duyurarak geçte olsa çok hayırlı bir işe daha imza attı.
Bu sözleşmeyi kabul ederek, aslını inkar eder bir duruma düşmüş din ,dil ,kültür, örf, adet, gelenek ,görenek gibi evrenselimiz olan kavramların hepsini çöpe atarak tüm değerlerimizin içini dinamitlemişti.
Avrupa birliğine alınma şartlarından en önemlisi olan bu ağır şartı kabul ettiğimizde büyük ihtimalle Avrupa birliği ülkelerinin de kafasını karışmıştı.. Çünkü onlar için olmasa da bizim kültürümüzde karşılığı olmayan ucubeleri içerisinde barındırıyordu bu sözleşme ve bu yüzden de birlik ülkelerinin zaten hepsi tarafından da kabul görmemişti.
Yüce yaratıcının kullarım diye hitap ettiği erkek ve dişi kavramı bu sözleşmede yoktu. Sözleşmede birey gender var. Cinsiyet kavramı yok. Lûtilik, sevicilik ,lezbiyenlik ve her türlü gayrı ahlakilik sapıklık serbestti ve haktı. Geçte olsa alınan kararla prangadan kurtulmuşluğun sevinci içerisinde bayram ediyoruz.
9 yıllık utanç abidesinden kurtuluş bayramı bu.
Küçük bir azınlık dışında vatandaş memnun ve mutlu oldu bu karardan. Cumhurbaşkanına teşekkür ediyor. Lûtiler ve onun hamiliğine soyunan azgın azınlık her zamanki gibi yaygara edebiyatına yine sarılarak ufak tefek gürültülerle milleti rahatsız edecek etmesine de alıştık artık bu tür zırvalara sabredeceğiz.
Yurt dışından insan hakları savunucuları(!) zırvalara başladı bile. Ülkemizde kadına şiddetin serbest bırakıldığından bahisle ağzına geleni kulaklarının işitmediği bir edepsizlikle atıp tutuyorlar. Kendilerine batmış mertekten habersiz uyuşuklar bizim derdimize düşmüş.
Yerli azgın azınlığa gelince yine toplanacaklar ve devletimize polisimize katil deme özgürlüklerini yine sonuna kadar kullanacaklar . Malum zihniyetin emir erleri de boş durmayacak dokunulmazlık zırhına bürünmüş olanlarla birlikte yangına körükle giden trollere işaretler yağdırarak ülkemizi bir kez daha alev çemberi içerisine almaya çalışacaklar.
Ülkemizin ayağına pranga olan daha çok ama çok meselesi var . Hepsi birbirinden acil olmasına acilde devlet aklı öncelik sıralamasında nelere dikkat edecek bakıp göreceğiz.
Ayasofyanın zincirlerini kırarak ecdadın bedduasından kurtuluşumuzdan felaket bekleyen tellallar yeniden işbaşı yapar mı doğrusu merak ediyorum . Sokaklar yeniden hav hav sesleri ile kirletilse zinde troller kalemlerinden kan akıtmaya bir daha teşebbüs etseler de hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağına artık inanmak istiyorum.
Hiç bir şey eskisi gibi olmasın.
Mesela eğitim sistemi , derhal ivedilikle aslına döndürülmeli. Başında bostan korkuluğu gibi duran milli kelimesi ile mesemma hale getirilmeli. Asıl misyonu olan talim ve terbiye ile işe başlamalı. Milli değerlerimiz daha fazla paspas gibi yerlerde süründürülmemeli.
Hakkı savunalım derken ayırımcılığa gerek yok.
HAK HAKTIR.
Hayvan için, insan için kadın-erkek için hatta eşya için bile hakkın hakkı savunulmalı ve hak edene hakki verilmeli.
6284 namı değer aile dinamiti olan bu ucube yasa derhal ele alınarak kaş yapalım derken çıkardığı gözlerle ilgili bölümleri islah edilmeli .Kanun inanç değerlerimize , şanlı tarihimize ve geleneklerimize uygun hale getirilerek analarımızı ve bacılarımızı sözde değil özde koruma altına almalı.
İstanbul sözleşmesi ve bu sözleşmeyi desteklemek için çıkarılan 6284 kanun ile , kadınlarımızı kızlarımızı bırakın korumayı daha çok cinayet ve daha çok kıyıma sebep olduğu yetmezmiş gibi binlerce yuva eften püften sebeplerle tar umar olmuş durumda.
Kadının beyanı esastır demek kadar hakka hukuka riayetsiz bir savunma olamaz.
Cenneti ayaklarının altına seren bir din ve kutsal kitabımızda ismi nisa olan bir sûre ile kadınlarımızın kızlarımızın hakkını hukukunu garanti altına alan Allah ve onun peygamberinin kadına verdiği değer hangi kanunda hangi hukukta var.
İnsan merkezli çalışmalar devlet desteği ile çoğaltılmalı.
Her şeyi cumhurbaşkanından bekleyen beleşci bir toplum olma yolunda gittiğimiz bu günlerde vatandaş olarak bizler yapmamız gerekenleri yapmalı ve elimizi ağırda olsa taşın altına koyabilmeliyiz.
Yazılacak çizilecek daha çok şey var.
Ülkemiz insanı kendine gelip gerçekleri daha arı duru görmeye başladıkça devletimizin yapmak istediği olumlu şeylerle ilgili ön yargılı kafa karıştırıcı kaosçuların tamtamlarını ve boş gürültülerini elinin tersi ile itecek ve hadi aradan diyecektir.
Kendi hatalarımızla yüzleşme cesareti içerisinde olursak, başkalarının gözünün içindeki çöpe odaklanma hatasına düşmez ve kendimize olan saygıyı çoğaltarak iç çatışmalar yaşamayız.
Bardağın dolu ve boş taraflarını göstererek birbirimize had bildirmek yerine, yerinde ve zamanında tavırlarımızı bütünleştirip birleştirerek yerli ve yabancı güruhun hevesini kursaklarında bırakıp kinleri ile boğulmalarına yardımcı olmalıyız.
Hiç kimse ama hiç kimse layüsel değil.
Gören için aynalar en iyi ayıraç.
Körler ve sağırlara gelince onlar biri birlerini ağırlamaya devam ede dursunlar.
Bu dünyada işleri tıkırında olabilir.
Ancak hesabın hasbi olduğu o zor günde işlerin tıkırını bırak, çıkardıkları ah vahlar ayyuka çıksa da herhangi bir torpile ve affa yer yok.
Akıl işte bu gerçekliği kavradığı zaman akıldır.