Zaman Gazetesi, kuruluşunun 26’ıncı yılını geçtiğimiz günlerde kutladı. O günden bu yana Zaman’ın en önemli özelliği “doğru haber” yapmaydı.
Elbette eleştirilecek çok yönü vardı, mensubu olduğu bir hareket ve içinde bulunduğu bir camia vardı ve haberler de haliyle belli bir düşünce yapısına göre şekilleniyordu.
Tıpkı diğer gazetelerin kendi ideolojilerine, kendi dünya görüşlerine veya siyasi fikirlerine göre şekillendirdikleri gibi…
Ancak, diğer gazetelerde “yalan” veya “manipüle” haber çok görülürken, özellikle de antidemokratik dönem ve öncesinde “yönlendirme” haber ve yorumlara sıkça rastlanırken, Zaman’ın bu yönde sicilinin bozuk olduğu söylenemez…
Ta ki, dershane meselesine kadar…
Dün Zaman Gazetesi, AK Parti Hükümetine karşı açıkça tepkisini koyan manşetle çıktı.
Ancak saatler sonra haberin “yalan” olduğunu Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı açıkladı.
MEB’in cevabında Zaman’ın manşetinin “yanlış yönlendirici”, “yalan unsurlar”, “monte”, “kamuoyunu kışkırtıcı” gibi ifadeler kullanıldı.
Dershanelerin özel okullara çevrilmesi veya kapatılması tartışmaları ayrı bir başlıkta değerlendirilebilir.
Ancak bir medya organının açıkça ve bilerek yalan haber yapması kabul edilebilir bir durum değildir.
Zaman, 26 yıllık geçmişini bir yalan haberle çiziktiremez.
Haber de ortada, açıklama da, yapılan çalışma da…
Üstelik, Zaman Gazetesi’nin habercilik anlayışına uymayan bir girişle, haberi boşluğa düşüren de bizzat kendileri…
Haberin ilk cümlesinde, “Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin başkanlığındaki bir heyet tarafından hazırlandığı iddia edilen yasa taslağı, eğitime darbe vuracak değişiklikler içeriyor.”
Ortada bir iddia var…
Ancak manşet, bir darbenin vurulduğu veya vurulmaya hazırlandığı yönünde…
Hatta bu “darbe”, öyle sıradan değil, “darbe planı” gibi bir anlayışı yansıtıyor.
Sonra sıkıyönetimi aratmayan uygulamalardan bahsediliyor.
Antidemokratik dönemleri aratmayacak baskıcı, dayatmacı, sıkı takip edilen ve herkesin gölgesinden korkacağı zamanların resmini çiziyor ve hepimizi ürkütüyor, yarınlara güvenle bakmamızı engelliyor.
Oysa Zaman Gazetesi de biliyor ki, özellikle cemaatin elinde bulunan dershaneler, parça parça özel okula dönüşüyor.
Bugüne kadar sadece dershanesi olan illerde, lise ve Anadolu liseleri dâhil olmak üzere özel okulla eğitime yönelik hizmetin devamı sağlanıyor.
Dershanelerle ilgili yapılacak düzenleme, sadece cemaate ait dershaneleri etkilemeyeceği, binlerce özel girişime de darbe vuracağı bilindiği halde bunu cemaatle AK Parti arasında bilek güreşine çevirmek iyi niyetli bir yaklaşım değil.
Zaten o manşette iyi niyetli bir manşet değil.
Zira o manşet,yapılması muhtemel düzenlemeyi geri püskürtmeye dönük sert bir atraksiyondan başka bir şey değil.
Aslında böyle bir atraksiyonu normal karşılamak gerekir.
Ancak, habercilik açısından baktığınızda, bu pek de iyi bir örnekleme olmayacak.
Sonra Zaman Gazetesinin 26 yıllık geçmişinde yer alan “güven”i zedelemesi bir başka olumsuzluk olarak hafızalara kazınacak.
Bence Zaman, yapılanı bildiği halde böyle bir habere imza atmakla yanlış yaptı.
Dershanelerle ilgili yapılması beklenen düzenlemenin “tümden kapatma” olmadığını, “herkesi kapı dışarı edecek” bir formül düşünülmediğini, “eğitimin köküne dinamit koyma” düşüncesinin de olmadığını bilerek, sırf yapılmak isteneni tümden engellemeye dönük “yalan” habere yönelmek yakışmadı.
Zira MEB’in açıklamasında, “Bakanlığımız, 2010-2014 Millî Eğitim Bakanlığı Stratejik Planı'nda da kamuoyuna açıklandığı üzere dershanelerin özel okullara dönüşmesini kolaylaştıracak bazı teşvikleri öngören bir yasa önerisi hazırlığı içindedir. Ancak bu hazırlıklar esnasında en çok riayet edilen husus, başta dershane çalışanları, öğrenciler ve veliler olmak üzere hiç kimsenin mağdur edilmemesi, Türkiye'de özel sektörün eğitim alanında daha etkin bir biçimde yer alması ve okul dışı alternatif programlar uygulayan kurumlara bağımlılığın ortadan kaldırılmasıdır.” teminatı, “darbe planı” yakıştırmasına hiç mi hiç uymuyor.
Hele hele “Dershanelere para cezası uygulamak, sıkıyönetim uygulamaları getirmek, yazı-reklam-broşür yayınlayan dershanelere maddî yaptırım getirmek gibi alenen yalan ve ilgili kamuoyunu kışkırtıcı ifadeler taslak metinde kesinlikle bulunmamaktadır.” bölümü de, iddia denen taslağın “yalandan ibaret” olmasından çok “manipüle” olması düşündürücüdür.
Bu ülke velveleyle haklı duruma gelme çabasında olanların açtığı yarayı kapatmakla meşgulken, eski bir Zaman Temsilcisi olarak, bu habere sevindiğimi, hatta gurur duyduğumu asla söyleyemem.
Ekrem Dumanlı söyleyebiliyorsa, o başka elbet…
Tweetimden seçmeler
Egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu söylenen mecliste 90 yıl sonra "pantolon" giymek serbest oldu. Ne acı bir özgürlük!