Başbakanımız Ak Parti kongresi için geldiği şehrimizde 12 Şubat Stadyumunda halka açık konuşma yaptılar.
Bu konuşmada devlet tiyatro sanatçıları, başbakanımızdan şimdiye kadar alışık olmadıkları şekilde nasiplerini aldılar.
İşin siyasi yanını bir tarafa bırakarak, Stadyumdaki parti kongresinde kimin kaç oy aldığı, izleyicilerin azlığı veya çokluğu, hesaplarına girmeden; Başbakanımızın yarım porsiyon aydınlarla ilgili gündemi oluşturan konuşmasına, bizim pencereden bakmak istedik.
Başbakanımız konuşmasında şöyle demişti;
Bunlar aydın değil bunlar yarım porsiyon aydındır. Rahmetli Cem Karaca'nın dediği gibi barların önünde bir ellerinde viski, bir elleri çenelerinde bir kaşları yukarıda hiç bir şey üretmeden hakaret ederler. Sinemadan, heykelken, sanattan bir tek bunlar anlar. Milletin alın terini eğitimini beğenmezler.
Yıllarca karikatürleriyle köşelerinde, ekranlarında aşağıladılar bu milleti. Filmlerinde yazdıklarında bu ülkenin din adamlarını aşağıladılar. Finansmanı devletten aldılar, finansmanın gerçek sahibi olan milleti aşağıladılar.
Tanzimat'tan bu yana en iyiyi, en doğruyu kendilerinin bildiğini iddia ederler, millete tepeden bakarlar, kendi ürettiklerinin yüksek sanat olduğunu iddia ederler. Örneğin Kahramanmaraş söz ustalarını, kalem erbabını küçümserler.
Jakobendir bunlar, kendi kast sistemine kimsenin girmesini istemezler. Bu kesim çıkıp millete 'bidon kafalı', 'Göbeğini kaşıyan adamlar' dediler. Şimdi de 'kasaba bürokratı' diyerek, 'belediye temizlik işçisi tiyatrocular' diyerek milleti küçümsüyorlar.”
Şimdiye kadar devlet büyüklerinden pek duyamadığımız, ezber bozucu böyle ifadelerin başbakanımızın kullanması çok önemlidir. Cesaretinden dolayı kutlamak gerekir. Bizim anladığımız sadece, değişim sırasının artık tiyatroculara geldiğidir.
Şehrimizde tiyatro deyince, bu işin üstadı olarak bildiğimiz, Belediye konservatuvarı tiyatro bölümü hocası Salman Kapanoğlu ile bu hususu konuştuk.
Salman Hocaya muzip bir soru sorarak sohbete başladım.
-Yarım porsiyon aydınlarımıza göre, sizler göbeğini kaşıyan belediye temizlik işçisi tiyatrocularından mısınız ? dediğimde.
“Yarım porsiyoncular bir yerleri kaşındığı zaman kendileri kaşımıyor da, büyük baş hayvanlar gibi, duvara mı sürtünüyorlar? Biz kaşınan yerimizi kaşırız. Ama bu kez yarım porsiyoncuların sanırım sırtı gidişiyor (kaşınıyor). Başbakanımız nezaketinden onlara yarım porsiyon aydın demiş, cömert davranmış. Yoksa çeyrek porsiyon bile çok gelir” dedi.
Ülkemizde tiyatronun dünü ve bu günü hakkında hocayla sohbetimiz devam ediyor.
İlk tiyatronun ülkemize 1860 larda Şinasi’nin “Şair Evlenmesi” oyunuyla başladığını ve konusunun da, dini değerlerle alay edildiği, görücü usulü ile evlenmeyi yerici bir oyun olduğu, “ Ebu Laklaka “ adındaki mahalle imamının rüşvet yiyen bir tip olarak oynatıldığını hatırlattı.
“150 yıldan beri halktan uzak, inanç değerleriyle alay edici, sanat adına yaptıkları tiyatro oyunlarının aynen devam ettiğini belirterek, bunlara hadlerini bildirecek cesur bir yürek bekleniyordu. Sayın başbakanımız bunlara ne olduklarını açık yüreklilikle ifade ettiler.”
Bundan sonra ne olacak? Tiyatrolar gerileyecek mi? Hocam dediğimde;
“Seralar kapatılırsa hormonlu sebzeler çöpe gider. Halk kendi bahçesinde daha tabii ( organik) ürünler yetiştirir.
Gerçek pehlivanların ortaya çıkması için, yalancı pehlivanların minderi terk etmeleri gerekir. Bu, sanat için de geçerlidir. Zaten halkımız bunları tasvip etseydi TAYATORACI demezdi.”
Sanırım bundan sonra Salman Kapanoğlu hocaya büyük sorumluluk düşecek. Nevi şahsına münhasır manidar tespitlerini bu vesileyle sizlerle paylaşmak istedim.
Selam ve sevgilerle.