Türkiye çok acayip bir ülke, eşi benzeri yok diye düşünüyorum. Herhangi bir konun yasal olması, onun örneğinin olmasına bağlayanlar var. Bunların başında ise teamülün yasadan önce gelmesi var. Alışılagelenin mutlak doğru bilinmesi gibi…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, daha önceki cumhurbaşkanlarının da başkanlık ettiği gibi yasal olarak Bakanlar Kuruluna başkanlık etti. Kıyametse “başkanlık edeceği” duyulduğunda koptu, dün ise hasar tespit çalışmalarına başlandı.
Cumhurbaşkanı, anayasal yetkilerini belirleyen Anayasanın 104’üncü maddesinin “Yürütme alanına ilişkin olanlar” başlıklı b bendinin üçüncü fıkrasında “Gerekli gördüğünde Bakanlar Kurulu'na Başkanlık etmek ya da Bakanlar Kurulu'nu Başkanlığı altında toplantıya çağırmak” da var.
Yani yasal bir yetki…
Bu “gerekli görme” doğal olarak kendisinin gerekli görmesidir; Cumhuriyet Gazetesinin, Sözcü Gazetesinin veya bir siyasinin, bir parti genel başkanının, herhangi bir vatandaşın ya da bürokratın gerekli görmesi değil.
Yasal görev, alakası olmayanların onayından geçtikten sonra yürürlüğe giren bir hüküm değil.
Yasada bir yetki yazıyorsa bunu kullanmak için birilerinden izin almaya gerek olmaz. “Yazılmayan yasada yazıyorsa” ise orada demokrasiden söz edilemez.
Bir konunun yasal olması, onun bir örneğinin olup olmamasını da gerektirmez.
Kaldı ki bunun örneği var.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana 11 cumhurbaşkanı görev yaptı, 12’inci cumhurbaşkanı da görevini sürdürüyor.
11 cumhurbaşkanının beşi yasal olarak bakanlar kuruluna başkanlık yaptı.
Cemal Gürsel, Fahri Korutürk, Kenan Evren, Turgut Özal ve Süleyman Demirel, zaman zaman bakanlar kuruluna başkanlık eden cumhurbaşkanları.
Bu yetkilerini yasadan alıyorlardı ve bu yasa yapıldığında AK Parti iktidarda değildi, Recep Tayyip Erdoğan da cumhurbaşkanı değildi.
Üstelik bu cumhurbaşkanlarının çoğu “veda ziyareti” amacıyla da “usulen” başkanlık yapmış değillerdi.
Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal, tam yedi defa başkanlık yaptı.
Darbeyle göreve gelen yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren dört defa bakanlar kuruluna başkanlık etti.
4.Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ve 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise ikişer kez bakanlar kuruluna başkanlık etti.
Ve hepsi de kendi konutunda bakanlar kurulunu topladı.
Bugüne kadar yasal oluyordu, sorun yoktu…
“Başkanlık” sistemi tartışmaya açıldığından bu yana Recep Tayyip Erdoğan’ın bakanlar kuruluna başkanlık etmesi tartışılır hale geldi.
Çünkü aslında Türkiye’de adı konmamış bir yarı başkanlık sistemi var.
Erdoğan’ın “tüm yetkilerimi kullanacağım” demesi, bunun fiili olarak hayata geçeceğini de gösteriyordu.
Yani Çankaya Noteri olmayacaktı, zaten Çankaya’da kalmamıştı…
Asık suratlı, ceberut devletin başı da sarayda değildi…
Sadece bayramlarda yazılı mesaj yayınlayan ve ekranda fotoğrafı görünen cumhurbaşkanlarından da olmayacağı kesindi.
Tören alanında elinde fötr şapkasını sallayıp, köşesine çekilen ve sadece birkaç kare fotoğraf veya görüntüsüne ulaşılan bir cumhurbaşkanı da değildi.
Devletin başı, TSK’nın başkomutanı olduğu halde, neredeyse hesaba alınmayan bir isim de değildi.
Hayatın içinde, yetkisi altında bulunan kurumlarda, ülkeyi ilgilendiren konularda ve hatta yatırımlarda bile adı anılan, sözü geçen, söyleyecek sözü, verilecek kararı bulunandı.
Hal böyle olunca aslında sistem olarak var olan ama uygulamaya hiç geçmemiş yarı başkanlık sisteminin, tam başkanlığa sıçrama tahtası olarak görülmesinden rahatsız olanlar vardı.
Padişahlık, hükümdarlık, diktatörlük yakıştırmaları, bir sindirme politikasıydı.
Dün, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bakanlar kuruluna başkanlık etti, kıyamet de kopmadı, yer yerinden de oynamadı, devletin temel nizamlarının bir yerlerine dinamit atan da bulunmadı.
Ne ülke elden gitti, ne bir bölge diğer bölgeden ayrıldı, ne işgal kuvvetleri “güçsüz” gördüğü için ülkemize saldırdı.
Çünkü yasal bir yetkinin kullanılmasından daha doğalı yoktu.
Üstelik bu yetkiyi 18’inci bakanlar kurulunda kullanmıştı, “gerek” gördüğü an, bu andı.
Belki 19’uncuya başkanlık etmeyecek, belki edecek veya uzun süre sonra yeniden başkanlık yapacak.
Tıpkı daha önceki cumhurbaşkanları gibi tıpkı yasada yazdığı gibi, tıpkı yasal olduğu gibi…
***
TAŞ FIRININ KORKUSUNA BAK!
Çocuklar Duymasın dizisinin Taş Fırın Haluk’u, yani Tamer Karadağlı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan korktuğunu söylemiş. (Light Selami korksaydı anlardım, taş fırının korkması komik olmuş.)
Korkan adam, bir köşeye siner, edebini bozmaz, süklüm püklüm olur.
Korkan adam, en galiz küfürleri savurarak tweetleri atmaz.
Saygısızlıkta sınır tanımamak, ne korkmayı, ne de korkmamayı gösterir.
Sadece adam olup olmadığını tartışmaya açar.
Anlamıyorum, kardeşim sanatınızı konuşturun, kargaları güldürecek siyasi anlayışınızı değil.
Tweetimden seçmeler
Ne kadın olmak, ne erkek olmak milletvekili için kıstas değil. Hatta buna güzel ve yakışıklıyı da eklerseniz, beklenen kriteri bulamazsınız.