Yazmak ve bildiklerimizi okuyucularımızla paylaşmak elbette zevkli bir uğraşı. Öyle meseleler var ki, gerçekten irdelenmeye defalarca tekrarlanarak kulaklara küpe edilmeye muhtaç.
Akleden , okuyan ve emr-i bil maruf yapan insanlarımız azınlıkta. Millet olarak zaten her şeyi bilmek gibi bir misyonumuz da bir çoğumuzun malumu. Şifahi bir toplum oluşumuzda dedelerimizden kalma bir yönümüz. Okumayı pek sevmiyoruz. Bilmediğimizi bilmeme huyumuzda devam ediyor. Tanıdığımız bir çok insanda ortak payda nedir sorusuna verilecek cevap: Her şeyi biliyor olmaları ve burunlarından kıl aldırmamaları.
Özellikle büyük şehirlerde gününü dışarda geçirmek zorunda olan insanların yaşadıklarını bir düşünelim. Büyük şehirlerimizde özel araçları ve toplu taşıma ile iş yerlerine gidenlerin yaşadıkları zorlukları film şeridi gibi gözden geçirelim. Yollar magandalarla trafik canavarları ile , psikopatlarla ve zombilerle dolu desem mübalağa olmaz.
Kural tanımazlık, saygısızlık, dalgınlık, barut fıçısı olma ve kızgınlık gibi sıfatlarla yenilen herzeler yüzümüzü kızartmıyorsa ki . maalesef çoğunlukla kızartmadığını gözlemliyorum . O zaman vay halimize.
Kural tanımazlık genetik mirastan çok ahlaki bir zafiyet. Ahlak , insanı çok yönlü olarak düzelten kurallar bütünü. Bu kuralların içinde dini olanlar olduğu gibi eğitim, örf, kültür medeniyet ve gelişmişlikle ilgili olanları da var.
Güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen Peygamberimizin ahlakına göre ibrelerimizin nerede olduğu her birimiz için önemli olmalı. Köpek laşesinin inci dişlerini göstererek bize verdiği mesajı kaçımız doğru okuyoruz acaba?
Haktan ,adaletten, hukuktan bahsederken farkında olarak yaptığımız yanlışları düzeltmek nefsimize ağır geliyor . Yanlış tutum ve davranışlarımızı yanlışla düzeltmeye kalkıyorsak hesap günü görülecek hesaba inancımızı sorgulamamız gerekiyor.
Etrafımızdaki yamuklukları düzeltme hususunda yaptığımız telkinler kendi yolumuzu düzeltmeye yetmiyorsa ,yazdıklarımız konuştuklarımız ve rehberliklerimizin beyhudeliğinden de alınmamalıyız. Hoca-cemaat meselesi.
Ülkemizde devrim sayılabilecek gelişme ve değişim elbette gururumuz. Ancak şeffaflık, güvenilirlik ve ahlaki seciyede notumuz maalesef dünya ortalamasında olması gereken yerlerin çok altında. Akif merhumun “işleri var dinimiz gibi, dinleri var işimiz gibi” veciz sözüne tamda uyuyor bu durumumuz.
Özellikle devlet bürokrasisi ve yerel yönetimlerde lakaydilik azalmak şöyle dursun giderek artarak bu millete layık olmayacak şeyler yaşatılıyor. Ülkemizi 15 yılda maddi olarak kalkındıran iktidarımızın aynı başarıyı manevi kalkınmada gösterdiğini söyleyemiyorum. Yozlaştık. Duyarsızlaştık. Dünyanın çivisini sökenlerin örnek alacağı omurgalı duruşu sergileyemedik.
Önümüzdeki referandumu yüksek oranlı EVET ile taçlandırabilirsek çok başlılık ve buna bağlı kayırmacı tutum ve davranışlar azalır ümidi içerisinde olmak temel arzum.
Referandum arefesinde kafaları daha fazla karıştırmayayım. İnsan kendinden utanacak yüz ile dolaşmamalı. Hatadan dönmek erdemlilik. Rab’den af dilemek ise kurtuluşumuza vesile olur ümidi ile sağlık ve mutluluklar diliyorum