YAZLIK EV…

.

Tatil deyince güneş ,kum, deniz gelir akla. Bunlar tatilin olmazsa olmazıdır. Denizde ki huzuru yakalamak, kumlarda sahil boyu yürümek, güneşin doğuş ve batışını seyredebilmek… Bedeni ve ruhu dinlendirmek için uygun ortamı yakalamak ve rutin işlerden uzak yaşamın koşturmacasından uzaklaşmaktır.

Hergün ne giyeceğim endişesi taşımak,

Acaba hesap ne kadar gelecek ?

Sürekli maillere bakmak,

Telefonla sosyal medyada sörf yapmak

Tatilin kalitesini düşürür…

Yazlığı olanlarında sürekli misafir ağırlama, temizlik yapma ,bugün ne pişireyim, akraba ve eşi dostu memnun etme endişesi  de tatil değildir.

İnsan çalışma hayatına mola verdiği zamandır ,tatil. Bu nedenle kendini rahat ettirmek, zihinin dinlenmesi, bedenen dinlenme, kaygılardan uzak olma, sosyal medyadan uzak olma tam  anlamıyla tatili yaşatır.

Her yıl gittiğim herşey dahil otel tatillerinde zorluklarla verdiğim birkaç kiloyu tekrar alarak eve dönerdim. Ayrıca animasyonlar geç vakte kadar sürer, sabah kahvaltıya hazırlan, sabah sporları, denize hazırlan derken günler birbirini kovalar ve tatile getirdikleri gibi tatil dönüşünde de bırakırlar bindiğiniz semte. Hareketsizlik, şunun tadına bakayım, bunun tadına bakayım, şu nasıl derken yeme dürtüsü hakim oluyor. Sonrasında güneşe yatıp kitap okumak vakti. Denizin verdiği serinliği ve dinginliği hissetmek güzeldi. Bir yere kadar cazip gelen bu tatil anlayışı sizi otele bağlıyor .Zaten animatörlerde sizi altan girip üstten çıkarak sizi otelden çıkarmamaya çalışıyor. Ya yarışma düzenliyor ya da bir aktivite hazırlıyorlar.

Yarım pansiyon otellerde böyle bir uygulama yok tabi sabah ve akşam yemeği  var. İçecekler ve öğle yemeği ayrı ücrete dahil. Durum böyle olunca da öğlen ne yemeliyiz, ne içsek, ne yapalım gibi seçenekler baş gösteriyor. Tatil anlayışı da bana göre değil.

Tatil deyince aklıma hizmet almak gelir. Gittiğim yerden hizmet alabilmeliyim. Bir kaygım olmamalı. Yemek ne zaman, ne yenmeli, ne içmeli, nerde yüzmeli…Bunlar beni yorduğu için hep iyi hizmet alabildiğim yerleri tercih ederim.

***

Fakat bu yaz bir değişiklik yaptım. Arkadaşımın Dikili’de ki yazlığına gittim. İlk kez gidiyordum. Otobüsten indiğimizde bir taksiye atlayıp arkadaşın evinin yolunu tuttuk. Henüz erkendi, acaba uyanmış mıdır? Kahvaltı yeri bakındık indiğimizde ,  arkadaşımızı erken uyandırmayalım diye. Lakin hiçbir yer hastane kantini dahil olmak üzere her yer kapalı idi. Saat 06:15 ti. Bakındık etrafa olmayacak, elimizde çantalarla zile bastım. Kapı çok bekletmeden açıldı. İçeri girdik. Arkadaşım uyanmıştı ve hemen hal hatır faslı geçer geçmez yer gösterdi çantaları koymak için. Ve kahvaltı mı, dinlenmek mi diye sorunca kahvaltı ve deniz dedim. Şaşırdı.

-Dinlenip biraz uyumayacak mısınız ?

-Yolculuk iyi geçti, sahile inelim.

-İyi, tamam dedi.

Saate bakmayan arkadaşım sanıyormuş ki saat sekiz buçuk. Biz gezmek istedikçe yengemle birlikte o dinlenin ne hareketlisiniz diyordu. Oysa biz İstanbul’un o aceleci ,koşturmalı halinden kurtulamadığımız için trafiği olmayan, kalabalığı olmayan bu yeri bir an önce keşfetmek istiyorduk. Arkadaşım Şeniz :

-Akşam pazarı var, gezmek mi, dinlenmek mi ?

-Gezelim,

-Dikili küçük yer bir gün de bitirdiniz, dinlenin biraz…

Gülüştük…

-Hızımızı kesme dedik. Maşallah , de.

-Burada başka gezecek bir yer yok başka…

-Sonra bir daha gezeriz ,

Ve şeniz benimle yengemi pazarı gezmeye götürdü.

Eve geldiğimizde bizden çok o yorulmuştu çünkü 6 da ayağa kaldırmıştık. Hemen yattık.

Ertesi gün  Ayazma Koyu’ndaydık

Birgün Aşıklar Şelalesi,

Mavi eğlence programı

Derken Latin gecesi

Bademli köyü

Çandarlı koyu , derken her akşamda bir programa katılmak süretiyle tatil ve kültürü birleştirdik.Ve bir haftalık tatili dolu dolu yaşadık. Bu kez yanıma aldığım kitabımın kapağını dahi kaldırmaya fırsat olmadı.

Arkadaşım şaşkın:

-Buraya gelenlerin içinde en aktif sizdiniz. Hiç yorulmadınız.

-Maşallah de, maşallah de !!!

Yemek işi dışarda olduğu için pek sıkıntı vermedik. Ayrılırken arkamızdan ağlaması dokundu.Bizde duygulandık ve :

-Allah tekrarını kısmet etsin diyerek ayrıldık, birbirimizden…

***

Dikili sakin ,az gelişmiş, sekiz   tepelik bir yerleşim yeri. Çok yokuşu var. Çoğunluk belirli yaşta olan emekli insanlardan oluşuyor.  Genç nüfus çok az. Turist hiç yoktu. Zaten çok turist bir gezi gözlem yeri yok.Lakin deniz kum ve güneş çok güzel.Üstelik bu sene daha da ıssızmış. Fakat hayran olduğum bir durum var ki paylaşmadan geçemeyeceğim. Kapı ve pencereler açık olmasına rağmen herhangi bir hırsızlık olayına rastlanmıyor. En gözde meslekler kuaför, emlakçı ve balıkçılar… Yollardan bir araba iki araba ancak görüyorsunuz. Dolmuşa bindiğinizde istediğiniz yere ve bölgeye ulaşım var. Kıyı şeridi sadece düzlük lakin buna rağmen evler ve arsalar pahalı. Isınma problemi var. Genelde klima kullanılıyorlar. Doğalgaz yok. Soba ile ısınanlarda var.

İzmir’e iki buçuk saat sürüyor. Lakin  İzmir’in özelliklerini burada görmek mümkün. Bireysel yaşıyorlar, kimse kimsenin tavuğuna karışmıyor. Çoğunluk yalnız yaşayanlar kulübü gibi. Böyle huzur var diyorlar. Huzurlu  ve sakin bir yerleşim yeri. Özellikle emekliler için.

Hak eden, yorulan, tüm çalışanlar için tatil nasip olsun…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri