Bazen konuşmalardan sonra nasıl yazdığımı sorarlar. Öncelikle yazmaktan zevk aldığımı ve yazdığım konularda samimi olduğu anlatırım. Yazılardaki başarının ise sürekli daha iyisi nasıl olur diye kendime sormaktan geçtiğini düşünürüm.
1980 li yıllarda Ali Saim Emirmahmutoğlu tarafından K.Maraş’ta Turizm isimli mahalli bir gazete çıkardı. Gazeteye ben de fıkralar yazardım. Yazımı yazıp A. Saim Emirmahmutoğluna okurdum. Dikkatle dinlerdi. Sonra “Sen bundan daha iyisini yazabilirsin.” Derdi. “Nasıl yani hocam?” diye sorduğumda “Onu bilsem ben yazarım.” derdi. Ben böylece “daha iyisi nasıl olabilir?” sorusuna cevap arardım.
Daha iyisini yazma arzusu sürekli gelişmeyi doğuruyor.
Bir gün bir arkadaş “Bütün olağanüstü durumlar seni mi buluyor, yoksa sen bunları uydurup mu yazıyorsun?” diye sormuştu. Eğer çok okuyan ve gözlemleyen biriyseniz her zaman yazacak kayda değer bir şey bulursunuz.
Yazarken dikkat edilecek önemli şey samimi olmaktır. Eğer yaşanmışlıklardan yola çıkarsanız yürek sıcaklığınız yazıya yansır. Okuyan da inandırıcılık oluşturur.
Balzac’la ilgili bir anekdot anlatılır.
Bir gün manzara resimleri sergisini dolaşan Balzac arazi ortasında arka planda, bacası duman tüten bir ev resmi görür, ressama “evde kaç kişinin yaşadığını ve yaşlarının kaç olduğunu” sorar. Ressam tereddütlü tahmini cevaplar verir. Sonra “Mr. Balzac bu arazinin arkasında duran bir ev. Orada kaç kişinin yaşadığı önemli değil, ben bilmiyorum.” der.
Balzac, “Böyle şeyleri önemsemediğini biliyorum. O evde kaç çocuk yaşadığını, ön bahçede kaç horoz olduğunu, annenin akşam yemeği için ne pişirdiğini, babanın büyük kızının cehizi için parasının olup olmadığını bilmediğin belli. Bunu biliyorum, çünkü bacadan duman tütmesine rağmen buna inanmıyorum. Gözüme gerçekçi görünmüyor. Eğer bu soruların cevaplarını bilseydin çok daha iyi resim olurdu.”
Örneğin ben bitkilerle sohbeti yazarken bir bitkiyle sohbet etmişsem, onunla ilgili tüm bilgileri edindikten sonra o ağaca dikkatlice bakarım, dokunurum, onu hissederim, sonra yazarım. Okuyan yazıdaki samimiyeti hisseder.
Yazdıklarınızı kendi hayat deneyimlerinizden yola çıkarak yazmazsanız, başkalarının yazdıklarını esas alarak yazarsanız. Yazdıklarınızda özgünlük olmaz. Alışılagelen klişeleri tekrarlamış olursunuz. Başka eserlerin kötü bir kopyasını ortaya koymuş olursunuz. Böyle bir durumda eserinizle geride bir iz bırakamazsınız.
Genç yazarlara tavsiyem, yazacağınız yazıyı zihninizde pişirdikten sonra yaşanmışlıklara yüreğinizi de katın ki yazı sıcak olsun.