YAZMAK VE HAYAL GÜCÜ

.

Yazdığım bir şiir veya yazıyı okuyan kişiden, “Sen bunu yaşadın mı?” sorusuna muhatap olurum. Yazarlık ya da şairliğin en önemli vasfından biri de hayal gücüne sahip olmaktır. Yazılan her şeyin bir yaşanmışlığa dayandığını düşünürsek en iyi cinayet romanlarını katillerin yazması gerekirdi. Romanlarında hasta karakterleri işleyen kişilerin de hasta olduğunu düşünmemiz gerekirdi.

“Aşk bir Yalnızlık Şarkısıdır” isimli şiir kitabımı, ara sıra kişisel gelişim seminerleri verdiğim yerde çalışan bir hizmetliye de hediye etmiştim. Bir gün bana “Hocam seni her gördüğümde üzülüyorum” dedi. Nedenini sorunca “Ne bileyim hocam çok acıklı şeyler yazmışsın” dedi. Benim karşılıksız, kronik aşk acıları yaşadığımı sanıyordu.

Oysaki yazdığım her şeyi bizzat yaşamam gerekmiyordu. Elbette bir gerçek tarafı vardı. Dış dünyadaki bir yansıma iç dünyamda yeniden şekilleniyordu. Dipten dalgalı bir deniz gibi sakin görüntümün altında ruhumda fırtınalar esebiliyordu.

Birçok şair ve yazara baktığımızda, gerçekte yaşamayıp ama iç dünyasında oluşan renkleri bize aktararak bizde gerçeklik duygusu oluşturduğunu söyleyebiliriz.

Cahit Sıtkı Tarancı kendini çirkin görenlerden biridir. Ortaokuldayken herkesin bir kız arkadaşı varken o kendini çirkin bulduğu için kız arkadaş edinememiş, ama çevresine benim de yüz güzelliğim vardır havasını vermek için bir kız arkadaşı varmış gibi sürekli hayali mektuplar yazmıştır.

Tarık Buğra’nın ilk hikâyelerinden, “Havuçlu Pilav Meselesi” başlıklı hikâyesi birbirine seven evli bir kişinin hayatından bir kesiti anlatır. Oysa kendisi evli değildir. Hikâyeden nice yıllar sonra kendisine “Havuçlu Pilav Meselesi hikâyenizden etkilenip evlendik” diyen birçok çift itirafta bulunur.

Cahit Külebi’nin, “Senin dudakların pembe/ Ellerin beyaz,/Al tut ellerimi bebek/Tut biraz!” diye başlayan “hikâye” isimli harika bir aşk şiiri var. Şair bunu hiç bir kadın için yazmadığını söyleyince okuyucularda ciddi bir hayal kırıklığı olmuştur.

Selim İleri, “Zümrüt” isimli filmde Çolpan İlhan’ı görür ve ona âşık olur. Sadri Alışık’la evli olan Çolban İlhan’a sürekli aşk mektupları yazar. Yazımı fark etsin diye yeşil mürekkep kullanır. Oysa bu mektupların hiçbir karşılığı yoktur. Tek taraflı mektup aşkıdır sadece.

Benim şiirlerimde yer alan güzeller, gerçek hayatta beni etkileyen ama gerçek hayatta hiç bir yaşanmışlığı olmayıp iç dünyamda harika renkler oluşturan yansımalardır. Bu durum belki Ahmet Haşim gibi, Cahit Sıtkı gibi içe kapanık bir mizacın, gerçek dünya ile yüzleşememenin sonucudur. Kim bilir belki Nazım Hikmet gibi, Faruk Nafiz Çamlıbel gibi daha cesur bir aşık olsak hikaye değişik olacaktı.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri