“Yazmak ve okumak” benim hayatımda su, ekmek kadar önemlidir. Düne baktığımızda, parası çok olanlar değil, tarihe not düşenler hatırlanıyor.
Kahramanmaraş’ta evine helalından ekmek götürme telaşı içinde mücadele ederken, yaptığım her işte de en iyi olmak için mücadele etme gayreti içinde oldum.
Bu uğraşta yer yer hayal kırıklıkları yaşadım. Ama “her doğan yeni bir günün de yeni bir başlangıç olacağı” ümidini hiç kaybetmedim.
Hayatta kalma, ayakta kalma azim ve gücünü önce Allah’a sonra da sürekli okumama borçluyumdur.
Hayatımda “elime kitap almadığım hiçbir gün yoktur.” Kitaplar benim için adeta bir hayat iksiridir.
Kitap okumadan geçirdiğim bir gün benim için boşa geçirilmiş bir zamandır.
**
Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi “Yazarlık atölyesi” adında güzel bir etkinliğe imza atıyor.
3. Dönem kurslarına bende büyük oranda katıldım. İhtiyaç duyduğum konuları takip ettim.
Bu kurslarda şunu öğrendim. “Okumadan insan yazamaz!” Bir insanın yazabilmesi, tarihe not düşebilmesi için önce okuması gerekiyor.
Büyükşehir Belediyesi buna benzer birçok alanda kurslar düzenliyor. Kendini yetiştirmek ve yarına bir şeyler bırakmak isteyen her Kahramanmaraşlı ilgi alanına giren bu kurslara katılmalı ve bir eser bırakma gayreti içine girmelidir.
**
Geciktim ama kıymetli Baba dostum, Ali Avgın bey; “Han Duvarları, kalbe düşen kor” adında bir roman yayınladı.
Kitabın arka kapağında;
“Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslı’mı el almış harem diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ım ben”
(Bu şiir Faruk Nafiz Çamlıbel’e ait olan meşhur “Han Duvarları” şiirinden bir dörtlüktür.)
Han Duvarları Kalbe Düşen Kor; Maraş Mevlevihane’si şeyhinin Oğlu Satılmış ile Aslı’nın yüz yıllık aşk hikâyesidir. Maraş’ta başlayan bu iki insanın büyük aşkı; Anadolu’nun Milli Mücadele dönemini yaşamış, hüzün ve sır dolu yolculuklarının, Han duvarlarında son bulmasıdır. Kitabı iki gecede okuyup bitirdim.
O dönemin Kahramanmaraş’ı da roman diliyle akıcı bir şekilde kelimelerde anlamını bulurken 1920’li yıllarda bu şehirde günlük yaşam, ticaret hayatı sokakların o günkü manzarası bir güzel anlatılmış.
Kitabı okuyan dostlarla yaptığımız sohbetlerde kitapta yer alan tasvirler, konu ve dilin akıcılığı herkesi etkilerken bu kitaptan iyi bir film olacağı da dile getiriliyor.
Değerli yazarımız Ali Avgın’ın ikinci romanı ile ilgili çalışmalara başladığını biliyorum.
Yeni yazmaya başlanılan romanın konusu ise “Osmanlı İmparatorluğu döneminde Yemen’de yaşanan savaş ve bu savaşın Anadolu coğrafyasında yaşattığı trajediyi “aşk ve özlem” eksenli yazacağıdır.”
Bu arada “Mevlevilik” ile ilgili Osmanlı arşivlerinde Kahramanmaraş ile ilgili onlarca belgenin bulunduğu araştırma kitabı da Dulkadiroğlu Belediyesi tarafından baskıya hazırlanıyor. Bunlar sevindirici hizmetlerdir.
Değerli yazarımıza başarılar diliyorum.
**
Bugün Ankara’da üç gün sürecek olan Kahramanmaraş Tanıtım Günleri başlıyor.
Büyükşehir Belediyesinin önderliğinde yapılan bu güzel etkinlik kent tanıtımına büyük katkı yapacaktır.
Yine bu gün Kahramanmaraş’ta Tarım Fuarı açılıyor.
**
Ülkemizde okuma- yazma dip yapmış durumdadır. Son 20 yılda eğitimin yaz- boz tahtasına çevrilmiş olmasının da bunda rolü vardır. Ülkeyi 15 yıldır güzel bir şekilde yöneten Ak Parti iktidarı bu düzensizliğin önüne geçmek zorundadır.
“Türkiye’de geniş kapsamlı Eğitim Şurası toplanmalı, ilk orta lise ve üniversite ile ilgili gelecek 50 yıl için proje ortaya koymalıdır. Usul ve esasları yeniden belirlenmeli, öğrenci ve velilerin içine düştüğü bu umutsuzluktan kurtarılmalıdır.”
Üzülerek ifade etmem gerekirse; her okulu İmam Hatip yaparak bu iş çözülmez.
Öncelikle AHLAK VE DEĞERLER EĞİTİMİ verilmelidir. Bu sağlanmadan gençlik noktasında başarı elde edilmez.
Bilim, siyaset ve ideolojiye mahkûm edilirse, o ülkede adalet, hak, hukuk, ahlak gibi kavramların içi boşalır ve umutsuz, mutsuz, topluma düşman bir nesil yetişir.
Bu gün Türkiye’nin geldiği durum budur.
**
Bizler, eli kalem tutan insanlar, siyasiler, bilim ve irfan sahibi insanlar öncelikle ahlak, vatan, millet, Allah korkusu, başkalarının hakkına saygı gibi kavramları öne çıkartmalı ve gençliği bu alanlarda eğitmenin gayreti içine girmeliyiz.
İşte bunlar sağlanırsa 30 yıl sonra yeni bir nesil yetişir…