Ben bu yazıyı yazmaya çalışırken Sayın Davutoğlu’nun Sayın Devlet Bahçeli ile yaptığı görüşme sona ermişti. İlk açıklama Davutoğlu’ndan geldi. Süslü püslü kelimelerle; ‘İki lider arasında yapılan görüşmeden bir uzlaşı çıkmadığını’ söyledi millete. Sizi bilmem ama bu sonuç beni hiç şaşırtmadı…
Başta Sayın Erdoğan’ın ve AK Partililerin uzun soluklu bir reform hükümeti kurmak istemediklerini, en kısa sürede erken seçime gitmek istediklerini zaten beyan etmişlerdi. 23 Temmuz 2015 tarihinde bir basına bir açıklama yapan Sayın Baykal; ‘AKP bir koalisyon hükümeti kurmak istemiyor. Bu yüzden sürdürülecek olan koalisyon görüşmeleri bir tiyatrodan ibaret olacaktır. Herkes çok iyi bilsin ki Kasımda seçim var’ ifadelerini kullanmıştı. O gün nerdeyse tüm siyasiler Sayın Baykal’ı acımasızca eleştirmişlerdi…
Sayın Baykal’ın söyledikleri maalesef doğru çıktı. Koalisyon umutları buhar olup uçtu gitti. Ülke yeni bir maceraya yeni bir seçime sürüklendi. Seçmenin ‘birlikte yönetin’ mesajını hiçbir siyasi parti duymak istemedi. Bizi ‘ortak akılla, birlik ve beraberlik içerisinde, kaynaklarımızı çalmadan, hiç birimize haksızlık yapmadan, farklılıklarımızı dikkate alarak’ yönetin’ arzusunu kimse dikkate almadı.
Bir asır önce yapılan yanlışlıklar karşısında ‘Bir hilal uğruna ya rab ne güneşler batıyor’ diye haykıran Cennet mekân Mehmet Akif’i anarak ‘Bir inat uğruna ya rab ne canlar yok ediliyor’ diye bağırasım geliyor.
Doğudaki birçok il ve ilçe PKK militanları tarafından yakılıp yıkılıyor. 40 günde 43 şehit var. Eşkıyanın ele geçirdiği bu vatan topraklarına girilemiyor. Buralarda yaşayan devletine ve milletine bağlı insanlar için can ve mal güvenliği yok. Yakın bir dönemde bu güvenliklerin tesis edileceğine dair bir belirti de yok. Küçük oğlumun; ‘Baba, her gün dört beş askerimizin ve polisimizin öldürüldüğü bu ortamda sağlıklı bir erken seçim yapılma ihtimali var mı?’ sorusuna ‘var’ diyebilen bir siyasetçi varsa seçim yapalım.
Maalesef ülkeyi yeni çıkmazlara sürükleyen, illa erken seçim diyerek diğer siyasi partilere hükümet kurma teklifinde dahi bulunmayan AK Partili siyasetçilerde benim küçük oğlan kadar düşüneme, hissetme, doğru karar alabilme feraseti kalmamış. Hızla eridiklerinin, halkın teveccühünü yitirdiklerinin, oy kaybettiklerinin farkında bile değiller. Dertleri hala Başkanlık sistemi hala tek başına iktidar olma arzusu. Millet bu istediklerinizi size vermeyeceğini 07 Haziran da söylemedi mi? Millettin bu arzusunun devam ettiğini niçin duymuyor, görmüyorsunuz da Kasım da bir bir seçim daha istiyorsunuz anlamak mümkün değil…
BU ÜLKENİN SAHİBİ KİM
Biliyorum ruhunuz karardı. Ama ne yapayım, sizler mutlu olasınız diye gerçekleri gizleyemem ki. Elbette umutlar tamamen tükenmiş değil. Rahat bir nefes alın ve bundan sonraki satırları daha dikkatli okuyun lütfen. ‘Bu devlet, Yüce Türk Milletinin Devletinin Devletidir. Adı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Bu devlet; Birinci Dünya Harbinde içerideki hainlerinde iştirakiyle yedi düvel dediğimiz sömürgeci yedi (kimi Hindu kimi Yamyam kimi bilmem ne Bela) kansız devletin acımasızca saldırısına ve tecavüzüne maruz kalan’ devlettir. Malı mülkü yakılmış, insanları katledilmiştir. Bu barbarlığı yapan içerideki hain ve dışarıdan gelen kahpe düşmanlar, sevinç naraları atarak zafer kutlamaları yaparken, yerde ve gökte ne varsa hepsinin gerçek sahibi, Rahman ve Rahim olan Allah-u Zül Celal kendi malına sahip çıktı. Son yongası, son Peygamberi, Hz Muhammed Mustafa’sını gören gözlerin, Hz. Muhammed Mustafa’sına dokunan yüzlerin, Ebu Eyyüb-el Ensari’nin, Safvan Bin Muattal’ın, Esma Bint-i Yezid'in, Ümmü Haram'ın ve isimlerini saymakla bitiremeyeceğimiz kadar çok Allah dostu, Peygamber dostu Sahabenin mübarek kabrinin bulunduğu bu ülkeyi beceriksiz iktidar koruyamasa da inancımız tamdır ki gerçek sahibi, Cenab- Hak koruyacaktır. Yeise kapılmayın, yapılan yanlışları unutmayın.