Son on beş yıldır haberlerde en çok duyduğumuz suç çeşidi kapkaç idi. Öyle bir hal aldı ki, sokakta insanlar ellerinde telefonları veya çanta ile dolaşamaz oldular. Turist olarak ülkemize gelenlere ise kendi ülkeleri İstanbul ve benzeri büyük şehirlerdeki bu kapkaççılar için yazılı ve sözlü ikazlarda bulunmaya başladılar. Bir ülke düşünün ki, sizin hakkınızda kendi vatandaşına bilgi verir iken, Türkiye’de ilk olarak hırsızlara ve kapkaççılara dikkat ediniz diyerek gönderiyor. Bandan daha büyük şeref olur mu? Türkiye bir Müslüman ülkedir, orası emin bir toprak parçasıdır. Malınız ve canınız emniyettedir diyerek göndereceğine, aman malınıza, canınıza ve hatta ırzınıza dikkat ediniz diyerek gönderiyor ise acaba biz hangi dine mensubuz. Bize dinimizi sorgulatan adalet bakanlığına teşekkür ediyoruz. Gerçi öyle bir bakanlık var mı, vatandaşa sorsak cevabı yok olacaktır. Bu bakanlık sadece bütçemizi yiyen bitiren ve hiçbir halt yapmayan bir bataklık gibidir.
Kapkaç rezilliğimizden o kadar bizar olduk ki, nihayet birileri bu suça verilen cezalarda bir miktar artırıma gitmememiz gerektiğini hükümete tavsiye etti de bu belada biraz olsun azalma meydana geldi. Ülkem o kadar kolay suç işlenen ve asla ceza alınmayan bir yer haline getirildi ki, bizim yerli suçluların yanında, turist olarak hırsızlık ve gasp yapmak için ülkemize gelen yeni bir tür iş adamları türedi. İş diyorum, çünkü hükümetimizin ve adalet bakanlığımız özel gayreti ile artık yeni bir iş alanımız daha oldu. Hırsızlık. İstediğin gibi çal, çırp, hatta gasp yap, yatacağın kaç gündür, polis sana ne yapabilir daha doğrusu ne yapamaz bir avukattan daha iyi bilen suçlular, artık eski tabirle gemi azıya almış ellerinden geleni yeni icatlarda ortaya koyarak bazı an eski usul, bazı an ise teknolojiyi kullanarak hırsızlığın en büyük örneklerini sergilemeye başlamışlardır.
Hırsızlık ve benzeri suçlar o kadar aleni ve göstere göstere yapılıyor ki, işsiz ve güçsüz, birazda buna müsait gençlere yeni ufuklar açmakta, Polat alemdar gibi ne yapsalar yanlarına kalacağını çok kısa bir zamanda öğrenip, korkusuzca her suçu işlemektedirler. Nasıl olsa arkalarında denetimli serbestlik, olmazsa adli kontrol ile serbestlik, daha da olmazsa iyi hal, kravat ve pişmanım sözleri ile yelkenleri suya indiren ve mümkünse ceza vermemek için, bahane arayan mahkemelerimiz var. Milyarlarca lira bütçeli adalet bakanlığımız çalışanları canhıraş bir çalışma ile bu insan müsveddelerini kurtarıyor. Olmadı diyelim bir miktar ceza almış olsunlar, o zaman devreye infaz yasası denilen, tamamen suçluyu kayıran, masum ve mazlumların ahının ilahi kudrete gitmesine vesile olan alçak yasa devreye giriyor. Bütün bunlar suçlular tarafından bir hukukçudan daha iyi bilinip kullanılan iş aletleri oluyor.
Öyle ise adalet bakanlığımızın daha önce icat etmiş olduğu suç makinasının yanına ikinci iş dalı olarak ülkemizin gençlerine sunduğu yeni iş dalımız hırsızlık oluyor demektir. Gerçi bu iş dalları birbirleri ile irtibatlı iş dallar olup, mesleğinde ilerleyen hırsız ve suçlular, adalet bakanlığının büyük gayreti ile defalarca aynı suçu işleyip salıverilince, meslekte yükselerek mastır yapmakta ve suç makinesi tabir edilen seviyeye yükselmektedirler. Bu kişiler adliyede bir hakim ve savcıdan daha bilgili olarak bu hususlarda yakında danışmanlık hizmeti vermeye başlarlar ise ayrıca yeni bir iş dalı daha ihdas edilmiş olacaktır.. Bu kadar hizmet az mı dersiniz. Adalet bakanlığımız ülkemizdeki işsizliği görüyor, kendisinin üstüne vazife olmasa da, yan bir gayretle ülkemize iki iş dalı kazandırmış oluyor.
Haberlerde yüreğimizi şişiren, haber dinleme zevkimizin içine eden, adalet bakanlığı, çalışanları, adalet saraylarını, gerçekten saray ismine yakışır büyüklükte yapıp, içinde günlerce arasanız adaleti bulunmaz hale getiren hükümetimizi tebrik ediyorum.
Türk gençleri artık ülke dışına açılıp, hırsızlık nasıl yapılır, neden içeri girilmez, tek ceza hapis mi olmalıdır ve hükümetler bu yen iş dalına nasıl yardımcı olurlar gibi konularda tez yazacak ve ilmi makale olarak dünyanın sayılı dergilerinde yayınlayacak hale gelmişlerdir. Bu adalet bakanlığına teşekkür etmeyelim de kime edelim. Arabamıza binip eve gider iken, hiç kimseye bakmadan, birisi bize küfür ettiğinde asla cevap vermeden, polisi aramaya gerek olmadığını ve hiçbir neticenin hasıl olmayacağını, tıpış tıpış her türlü hakareti ve saldırıyı görmezden gelerek bir an evvel evimize can atmamız gerektiğini bize öğreten ve göstere göstere öğreten adalet bakanlığımıza, bu bakanlığa kanun hazırlayan değerli millet vekillerimize teşekkür ediyorum. En iyisi acun ılıcalının televizyonunu seyredip, dünyanın ne kadar mutlu olduğunu, kim kimin gözünü oyuyor türü programları seyredip çekirdek çıtlatarak, şükürler olsun bu günde evimize bir belaya uğramadan gelebildik diyerek şükür namazımızı kılmaya devam etmeliyiz.
Maazallah, yolda adalet bakanlığının yıllarca emek vererek yetiştirdiği bir suç makinasına çatabilir, hayatımızı, en ucuzundan kolumuzu kanadımızı kaybedebilir, malımızdan olabiliriz. Evimize elimiz kolumuz sağlam, malımız zarar görmeden ulaştığımız her gün için Allaha şükür etmeliyiz.Burası Türkiye burada yaşamak öyle kolay olmamalı. Bunun için milyarlarca lira verip koskoca adalet bakanlığını, orada çalışıp besleyelim diye yaptığımız hukuk fakultelerini ne için yaptık sanki. Bizi seyretsinler, bize yapılan zulümleri yapanları afv ederek haydi bir daha yap diye salıversinler diye yapmadıkmı. Kim demiş şikayet ettiğimiz bu haller günün birinde gençlerimize bir iş dalı olarak sunulacak ve işsizliğe çare olacak diye. Yeni iş dalımız çal, nasıl çalarsan çal yanına kalır olmalı, fakat uzun olduğu için gene kısa ismini vereyim Hırsızlık hayırlı olsun. Ne demişler yaşa ki gör. Altmış yaşıma geldim ve gördüm ki. Bu ülkede suçlular suçsuz, masumlar suçlu imiş.