16 Nisan halk oylaması ile birlikte güzel ülkemizde hükümet etme sisteminde değişiklik yapılması milletimizin oyu ile gerçekleşti.
Türkiye’de yeni bir siyasi iklimin oluşturulması gerekiyor. Hain 15 Temmuz darbe kalkışması yaşamış bir ülkede hemen birden olağan hale gelmesi beklenemez.
Devlet içine yuvalanmış FETO/PDY, PKK ve diğer bölücü unsurlardan kurtulmamız için çalışmaların devam etmesi kaçınılmazdır.
Devletimiz aklını başkalarına kullandıran ve yaşadıkları ülkeye ihanet içinde olan bütün yapılar ile mücadele etmelidir.
Avrupa Konseyinde Türkiye aleyhine parmak kaldıranlar milletimiz tarafından not edilirken aynı refleksi devletimizden de beklemek bu milletin hakkı olduğunu düşünüyorum.
Terörle mücadele de her gün bir vatan evladının şehit olduğu güzel ülkemizde Devletimiz silahlı bölücü unsurlarla mücadele ederken bunlara destek veren siyasi unsurlara, mali destek veren isimlere de gereğini yapmalıdır. İnanıyorum ki yapıyordur.
Türkiye’de güvenli iklim sağlanıncaya kadar Olağanüstü Hal devam etmelidir. Başbakan Binali Yıldırım’ın ifade ettiği gibi. “Ohal millete değil devlete, devlet içindeki yapılara ilan edilmiştir.” Sokaktaki namuslu insan bu uygulamalardan rahatsızlık duymamaktadır.
SİYASİ PARTİLER KENDİNE ÇEKİ DÜZEN VERMELİDİRLER
Yeni Türkiye’de proje ortaya koyan, kör döğüşü yapmayan siyasi anlayış ve partilere ihtiyaç vardır.
İktidarın başarısızlığı üzerinden kendine oy devşirme gayret ve çabası içinde olan siyasi partiler, yeni dönemde hayat hakkı bulamayacaklardır. Yaklaşık 50 milyon vatandaşımız akıllı telefon ve internet ile bir yaşam sürmektedir. Sağlıklı bilgilere ulaşmak için yapacağı küçük bir araştırma ile her bilgiye ulaşılan bir dünyada yaşıyoruz. Eski siyasi söylem ve anlayış içinde olan partiler yeni döneme ayak uydurmalıdırlar.
Oy vermek isteyen vatandaşlar siyasal tercihlerini yaparken daha önceki alışkanlıklarını yavaş yavaş terk etmektedirler.
Zira Türkiye’de muhafazakâr seçmen dediğimiz seçmen kitlesi % 70 civarında olduğu yazılıp çizilirdi.
16 Nisan Halkoylaması sonuçlarına baktığımızda seçmen davranışlarının ne denli değişkenlik gösterdiğini siyasilerin iyi okuması gerektiğini düşünüyorum.
2019 seçimlerinde bu değişim daha da çeşitlilik ve değişkenlik gösterecektir. Seçmenler Yerel seçimlerde farklı, TBMM seçimlerinde farklı, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de farklı tercihler yapabileceklerini ortaya koymuşlardır.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan ismin partisinin TBMM’de sayısal çoğunluğu alamayacağı bir sonucun çıkması muhtemeldir. Yürütmenin başı TBMM’de sayısal çoğunluğu elde edip istediği kanunları çıkartabilmesi için koalisyonlara ihtiyaç duyacaktır. Bu da siyasi parti liderlerinin konuşma ve siyasi üsluplarının değişmesi, değiştirmeye mecbur kalması demektir.
Meseleye bu açıdan bakıldığında ise toplumsal hoşgörü, siyasi saygı, birlikte yaşama, karşıdaki fikre saygı gibi anlayışları getirecektir.
Yeni sistemin hayata geçmesi sonrasında toplumsal ayrışmanın bu günkünden daha az olacağını siyasette kolektif aklın öne çıkacağını düşünüyorum. Daha açık bir ifade ile siyasal kavganın yerini siyasal kolektif anlaşmaya bırakacaktır.
GELECEKTEN DAHA UMUTLUYUM
Türkiye kendi göbeğini yine kendisi kesecektir. Birkaç gün önce Suriye ve Irak içinde PKK kamplarına Türkiye’nin yaptığı operasyondan AB, ABD, Rusya, Irak, İran, Suriye rahatsızlık duyuyor. Oysa İsrail aynı anda Şam yakınlarındaki Hizbullah kamplarına bomba attığında bu ülkelerin rahatsızlık duyduklarına dair açıklama yapmadılar.
Yani bu işi İsrail Devleti yaptığında, İsrail kendini koruyor diyorlar, Türkiye yaptığında ise Türkiye’yi suçluyorlar.
Ve hala bunu anlamayan ülkemizde insanlar var.
Bunun için Türk Milletinin uyanık olması lazım. Türk Milleti kendi devletine sahip çıkması lazım.
Şimdi güçlü bir hükümet etme sistemine kavuştuk. Türkiye’nin gelişmesi ve büyümesi için milletimize yeni ufuklar açacak olan bu sistemde eksiklikler, hatalar olabilir.
Bu hatalar ortaya çıktıkça TBMM üyeleri çıkartacakları yeni kanunlarla bu sorunları çözecektir.
Şu anda Türkiye’nin en önemli meselesi güvenlik ve ekonomidir.
Bütün baskılara rağmen Türkiye ekonomisi sürekli büyüme halindedir. Güvenliğimiz için de silahlı kuvvetlerimiz büyük bir özveri ile çalışıyor.
Bir beş yıl sonra Türkiye’nin bu günkü durumundan çok daha iyi yerlerde olacağına inanıyorum.
Kısacası ben gelecekten umutluyum….