Yeni “Türkiye” Ve “Başkanlık” Seçimi

.

10 Ağustos 2014 tarihinden sonra “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Türkiye’de kabul edelim etmeyelim kurulacak yeni bir sistemin denenme süreci başlayacak.

Bu yeni sistemin adı “Başkanlık”

**

Türk devlet geleneğinde bu güne kadar olmayan, halkın doğrudan aracısız kendi Devlet Başkanını sandığa giderek seçeceği bu ilk seçimle birlikte, Türkiye’de değişim yönünde devrimci bir adım atılacaktır.

Bu yeni sistem Türkiye’nin sosyal, siyasi ve kültürel şartlarına uyacağı, uyum sağlayacağı ya da tam tersi bir durumu ortaya çıkaracağı yönünde ancak beyin jimnastiği yapabiliriz şimdilik.

“Şimdilik” diyoruz. Çünkü ortada uygulanmamış bir sistemin diktatörlük getireceği endişesi ile karşı çıkılması doğru bir yaklaşım değildir.

**

Merhum Turgut Özal Cumhurbaşkanı ve Antalya’da bir askeri kıtayı şortlu bir biçimde denetlediğinde, o günlerde yazılıp çizilenlere baktığımızda, alışırlar, alışacaklar ifadeleri moda olmuş hatta genç bir teğmen TSK’dan ben alışamadım diyerek istifa etmişti.

**

Türkiye’de merhum Özal ile birlikte o yılların moda deyimi ile transformasyon başlamıştı. Bu değişimin önünde durmak neredeyse imkansızdı. Çünkü halk değişim istiyor.

O yıllarda cebinde 100 dolar ile yakalanan vatandaşların kaçakçı olarak yakalandığı günlerden bu günlere geldik.

Ülkede küçük bir grup eskide ısrar edip duruyor. Hala bu ülkede silahlı halk devrimi hayali ile yanıp kavrulan eski tüfekler çeşitli gazete ve tv’lerde bol keseden atıp tutmakta, Türkiye’deki bu değişimi diktatörlük olarak görmektedirler.

Nitekim aynı filmi bu millet; merhum Adnan Menderes döneminde de seyretti. Sonra merhum Turgut Özal için ailesi için yazılıp çizilenleri şöyle bir hatırlayalım. Efe Özal’ın gemileri, Ahmet Özal’ın apartmanları, yurt dışındaki fabrikaları falan filan gibi yayınlar, yazılar, haberler!...

Sahi merhum Özal ve ailesinin götürdükleri nerede?

Hani Özal ve ailesi hanedanlık kurmuşlardı?

Özal’ların götürdükleri Türkiye bütçelerinin çok çok üzerindeydi?

Bugün Özal ailesinin gerçek durumu ortadadır. Onlara atılan iftiralar, yazılanlar çizilenler. Bu gün bu iftiraları atanlar, yazanlar hiç yaptıklarından utanıyorlar mı acaba?

Sanmam. Çünkü o gün Özal ve ailesi için iftira noktasında kalemini satanların bir başka versiyonlarının bu günde var olduğunu biliyoruz.

Bu milletin “beş kuruşunu”  kim haksız yere boğazına geçiriyor ve yiyorsa, o insana lanet olsun. Burnundan fitil fitil gelsin. Ama yemedikleri, çalıp çırpmadıkları halde bizi yöneten insanlara iftira atılıyorsa, o atanlara da lanet olsun. Burnundan fitil fitil gelsin.

**

Dünya durmuyor, sürekli dönüyor. Dünya’nın sürekli dönüşüne paralel dünya yüzeyinde de doğal olarak değişim söz konusu. Buna tekamül olarak da bakmamız mümkündür. Bu tekamül hayatın her alanda olduğu kadar, sosyal ve siyasal manada da olmaktadır. Bu devinimi, dönüşümü hiç kimse engelleyemez, önünde duramaz. Çünkü buna kimsenin gücü yetmez.

Dünya’da ki bu değişimi göremeyen, hala aklı ve beyni 1940’larda kalan insanlarında doğal olarak bu değişime ayak uyduramadığı gibi değişimin de karşıtı olurlar.

**

İsviçre’de CERN denilen yerde bilimsel deneyler yapılır. Orada çalışan bir Türk Bilim adamı bir dostuna şöyle diyor.

  • İki haham Kur’an-ı Kerim’i okuyor, yorumluyor ve öneriler getiriyor. Bu öneriler ışığında deneyler yapılıyor.

Beyler, siz bu ifadeden ne anlıyorsunuz? Çünkü o kitap geleceği de bize gösteriyor. Önemli olan o kitabı okuyabilmek, yorumlayabilmek.

**

21. asrın Türk asrı olacağı söylenip durulur. Bu hamasi bir söz değildir. Bende bu söze inanıyorum. Çünkü milletimiz neredeyse 100 yıldır uyutuluyor. Şimdi uyanma vaktidir.

Bu milletin uyanmasını istemeyenlerin propogandası ile bu milletin geleceğine kast etmeyiniz.

Güçlü devlet, güçlü yönetim modelleriyle olur. Davul birinde tokmak bir başkasında olan yönetim modelleri ile güçlü devlet ortaya çıkmaz. En yakın dönem olarak Rusya ve Putin’i örnek alabilir ve inceleyebiliriz.

1990’larda Doktorlar ülkemize çocuk bakıcısı olarak geliyorlardı. Putin batmış bir imparatorluğun külleri üzerinde yeni bir büyük devlet inşaa etti.

Bu büyük devlet olma sürecinde “yanlışlar” olacaktır. Hani bizde bir söz vardır. “Kol kırılır yen içinde kalır!” diye. Ve büyük devlet olmamız için buna rıza göstereceğiz. Bedelini ödemeye hazır olmalıyız. Batı ülkeler 50 yıllık kalkınma projeleri yapıyor ama biz ise 5 yıllık yapıyoruz.

Devletler “ben” odaklı olmamalı. Çocukları ve torunları da hesaba katılmalıdır.

İşte biz planlama yaparken “torunları” hesaba katamadığımız için de Millet olarak, devlet olarak hep küçük ve güdük kaldık.

**

10 Ağustos tarihi ve bunun ortaya koyacağı siyasal sonuçlar çok önemlidir.

Bölünme paranoyası, dört tarafımızın düşmanlarla çevrili paranoyası artık iflas etmiştir. Millet bu paranoyaları artık yemiyor, yutmuyor, itibar etmiyor.

Yeni Türkiye’nin, yeni dönemin sancıları olacaktır. Ve bu sancıları görüyor, yaşıyoruz.

Ümit ederim ki; yeni dönem milletimize özgürlük, refah ve mutluluk getirsin!...

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri