İnsanların amaçları ve hedefleri vardır. Bu hedeflere ulaşmak için uzun uzun istişareler yaparak örgütlenirler ve siyasetlerini anlatma adına en münasip zamanda, en güvendikleri arkadaşlarıyla yola çıkarlar. Yola çıkışlarda samimiyet vardır, ihlâs vardır, bir birine güven vardır, sarsılmaz bir iman vardır… Yolda ilerlemek ise her zaman zannedildiği kadar kolay değildir. Yola çıkanların karşısına bazen akla gelmedik tuzaklar, bazen bir birinden çetin engeller çıkar. Bazen ana, bazen baba, bazen yar, bazen ıyal düşer gönüllerine. Bazen dünyalık, bazen de şeytanlar girer düşüncelerine. Yola devam edebilmek, ayakta durabilmek güç ister, donanım ister, erdem ve fazilet ister, hepsinden önemlisi yanmak, yok olmak ister… Azim ve kararlılıkla yola çıkanlara bazen; ‘zamanın sahabeleri işte bunlardır’ diyerek övgüler yağdırılır. Bazen de; ‘o gencecik boyunlarına yağlı urganlar’ takılır. Vesselam zor iştir yola çıkmak!
Bir grup arkadaşınızla yola çıkarsınız. İğneyle kuyu kazmaya talip olmuşsunuzdur. Bazen ‘İbrahim olup ateşlerde yanmaya,’ bazen ‘Eyüp olup kuyularda kalmaya’ yeminler etmişsinizdir. Bu yolda ölmeye, bu uğurda yok olmaya, bu uğurda eriyip akmaya söz vermişsinizdir. Bir müddet işler güzel gider. Sonra kopmalar ve dağılmalar başlar. İdealini gözden geçirenler, sorgulayanlar, yolundan vazgeçenler, pişman olanlar, yol arkadaşlarına beddua ve ihanet edenler, satanlar, satılanlar çıkar bir bir ortaya. Tek tek ayrılırlar yola çıkan kervandan. Anlayacağınız; ‘Yola zor çıkanlar bir müddet sonra tekrar YOLDAN ÇIKARLAR.’
En zorudur en kötüsüdür yoldan çıkmak. Hayatı altüst olur adamın. Eskiden kalma kim ve ne varsa yanınızda hepsi bir bir el olur. Şartlar değişir, ‘eski çamlar bardak olur.’ Yoldan çıkanı kimse sevmez, kimse güvenmez. Yaptığını kimse hoş görmez, kabul etmez, onaylamaz. Ayrılış sebebi ne olursa olsun kimse anlayış göstermez. Yola çıkanların gözünde ‘gemiyi terk eden fare gibidir’ onlar. Dönek denir onlara. Yolundan dönenleri kimse yanında görmek istemez…
YOLDA CANI ÇIKANLAR; ‘davalarına inanmaktan asla vazgeçmeyen idealist insanlardır. Çizgilerini hiç değiştirmeden yola devam ederler. Bu iman abidelerine çoğu kez mutlu sonu görmek nasip bile olmaz. İdealleri uğruna canlarını seve seve verirler. Bu serdengeçtilerin isimleri, bazen ‘vatan haini’ bazen‘kahraman’ olur. Bazılarına göre ‘ahmak’ bazılarına göre ‘er kişidir’ bunlar. Hayatları hep zorluklarla doludur. Bu dünyayı hep küçümserler. ‘Bir lokma, bir hırka’ felsefesidir onlara uyan. Para verilecek olsa, almazlar. Makam verilecek olsa, oturmazlar. Değişen düzeni, yenilenen idealleri kolay kolay kabullenmezler. Değişimi ve değişenleri hiç sevmezler. Gittikçe yabancılaşan arkadaşlarını gördükçe kendilerini aldatılmış, terk edilmiş kabul ederler. Bu yüzden de çoğu zaman yalnız ve mutsuzdurlar. Mutlu oldukları tek bir şey vardır; ‘Yolda canları çıkmıştır ama yoldan çıkmamışlardır.’ Bu idealist insanlar kendileri için değil, başkaları için yaşarlar. Az yerler, az konuşurlar, kimseyi yoldan çıkartmazlar, azmazlar, azdırmazlar. Başkalarını canlarından bezdirmezler. ‘Elif’ gibi dost doğrudurlar. Alplere, Erenlere, Yarenlere benzerler. Hep güçsüzlerin yanında yer alırlar. Namus için, Vatan için, Ezan için ve Bayrak için çıktıları yolda canlarını tereddütsüz verirler... Yolda canı çıkanlara canlarımız hep feda…
Geçen hafta, 12 Haziran’da yapılacak olan seçimde Milletvekili olmak için ‘yola çıkanları’ yazmıştım. Yola çıkanlardan birisinin basın danışmanı olduğunu söyleyen bir densiz, beni arayarak edep ve terbiye sınırlarını da aşarak; ‘Sayın aday adayı ile ilgili bir metin hazırladıklarını, bu metni köşemde yayınlamamı istediklerini söyledi. Böyle bir şeyin mümkün olamayacağını, bir başkasının hazırladığı bir metni köşemde yayınlamamın mümkün olamayacağını söylediğimde sözde basın danışmanı olduğunu söyleyen kişi; ‘Edep ya hu’ dedirtecek bir takım zırvalarda bulundu. Birkaç saat canım sıkılsa da ardından; ‘Aday adayına bak, danışmanını al’ diyerek gülüp geçtim. Kimin neye hizmet etmek için yola çıktığını millet çok iyi bilmekte. ‘Milletvekilliği için değil, hizmet için’ yola çıkanları da herkes çok iyi biliyor. Kendi geleceğine hizmet etmek için yola çıkanlara elbette bizim de bir çift sözümüz var; ‘sevsinler sizi’ madem hizmet aşkıyla yanıyorsunuz, hizmet fırsatı bulduğunuz kapılardan birer birer istifa ederek aday adaylığı için neden kuyruğa girdiniz? Geçin bunları kardeşim geçin, maalesef hiçbir inandırıcılığı kalmadı bu sözlerin…
Belli ki, adaylar açıklanana kadar aday adayları ile adaylar açıklandıktan sonra ise adaylar ile bu türden münakaşaları yaşayabileceğiz. ‘Elle gelen düğün bayram’ diyerek, şahsımıza yakışan edep ve terbiyeden uzaklaşmadan ‘Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın’ diyeceğiz. Bir yandan da; ‘Yarası olan gocunur’ diyerek, yazılması gerekenleri yazmaya devam edeceğiz... Kısacası; ‘La havle’ çekip işimize bakacağız…
Geçen haftaki yazımda Milliyetçi Hareket Partisinden aday adayı olan Beyefendilerden bazılarının isimlerini yazarak bir analiz yapmıştım. O yazıda M.H. P Milletvekili aday adayı Sayın Alparslan Kenger’in ismine sehven yer vermemişim. Bu konuyla ilgili ‘bilgi notu’ ileterek beni uyaran basın danışmanına teşekkür ediyorum. Sayın Alparslan Kenger, M.H. P den milletvekili aday adayıdır…